Uzayın traduction Français
2,805 traduction parallèle
Haydi! Uzayın diğer tarafında görüşürüz millet!
On se voit de l'autre côté de l'espace, mes frères!
Zamanın ve uzayın içine olan yolculuğumuz, basit bir adımla başlıyor.
Notre voyage dans le temps et l'espace commence par un petit saut.
Uzayında sınırındayız, yuvadan yalnızca 100 km yukarıda ve sadece 1 saatlik mesafede.
Au tout début de l'espace, à seulement 100 Km au-dessus de nous à peine une heure de trajet
Bu kuyruklu yıldızın nereden geldiğine hiç şüphe yok, derin uzayın donmuş atıkları.
Sans aucun doute cette comète proviens des profondeur glacés de l'espace
Ve bu şok dalgası da, yıldızın dış katmanlarını parçalayıp,... uzayın derinliklerine doğru itiyor.
L'onde de choc, ce propage dispersant sa matière et anéantissant tout sur son passage.
Bunlar, Samanyolu'nun devasa çekim kuvveti tarafından parçalanmış bir galaksinin, uzayın derinlerine doğru sürüklenen kalıntıları.
Nous croisons des résidus de galaxies mises en pieces sous l'action de la colossale force d'attraction de la Voie Lactée des galaxies réduitent au néant
Ve o kadar şiddetli ki, bir dizi nükleer reaksiyonu tetikleyip,... atomları birleşmeye zorlayarak altın, gümüş ve platin gibi... yeni elementler oluşturarak, onları uzayın derinliklerine saçtı.
Et si violente, quelle a déclenchée des réactions nucléaires en chaine... les atomes qui la composait ce sont télescopés, créant de nouveaux éléments l'or, l'argent, le platine, matières ensuite éjectées dans l'espace.
Bütün galaksileri birbirine kenetleyen, uzayın engin kumaşına dokunmuş bir şablon.
La création, produit par l'immense fabrique cosmique toutes les galaxies inclut
Uzayın derinliklerinin keşfedilmesi için yüksek teknolojiye sahip yeni uzay programının açılışını ilan ediyorum.
J'aimerais annoncer l'ouverture d'un complexe de haute-technologie... dedié à l'exploration de l'Espace.
Bir varmış, bir yokmuş uzayın derinliklerinde, küçük bir istasyon Dante denilen cehennemin yakınında dururmuş.
Il était une fois... une petite station perdue au fin fond de l'espace, près d'un enfer appelé Dante.
Uzayın bakalım.
Allez-y.
Bu sınırın ötesi, bilimin ve uzayın keşfedilmemiş bölgeleri...
Au-delà de cette frontière se trouvent des zones inexplorées de la science et de l'espace.
Sadece imha silahlarında yapılan... yeni hamlelerin değil, ama aynı zamanda göklerin, yağmurların... okyanus ile dalgaların, ve uzayın uzak köşelerinin hakimiyeti... için yapılan bir yarışa tanık olacağımız bir çağda... başarıya ulaşabilecek miyiz?
Pouvons-nous mener à bien un âge où nous serons témoins non seulement d'avancées dans les armes de destruction mais aussi d'une course pour la maîtrise du ciel et de la pluie de l'océan et des marées, de l'espace lointain et de l'intérieur de l'esprit humain?
Uzay maddelere hangi yönde gideceklerini söylüyor. Maddeler de uzayın biçimini oluşturuyor.
L'espace dit comment bouger aux objets, qui lui disent comment se courber.
Uzayın bu paralelkenarında ne arıyorsunuz?
Que faites-vous dans ce parallélogramme de l'espace?
Canaveral burnunda, uzayın derinliklerine başka bir yolculuk.
Au Cap Canaveral, une nouvelle sonde vers l'espace.
Uzay / zaman sürekliliğini bozacaksınız!
Vous causez une déchirure spatio-temporelle!
Ama buraya, buzu delmek bir uzay-aracı gönderene kadar, Europa'nın sırları ulaşabileceğimizin ötesinde.
Mais tant qu'une mission spatiale ne sera pas venu percer sa banquise les secrets d'Europe resteront enfouit
Güneş Sistemimizin başlarında, yeni oluşan Güneş'in yörüngesine giren toz ve gazın, yer çekiminin muazzam etkisiyle bir araya gelmesi ve bütün bu uzay çöplüğünden Dünya'mızın oluşumunu gösteren bir enstantane gibi.
On croirait voir notre système solaire en formation un amas de poussières et de gaz tournant en orbite autour de notre soleil... et la gravité s'est occupée d'agglomérer tous ces éléments c'est à partir de fragments comme ceux-ci que notre planète est née
Burada yaşam olmadığını farz ederek, The Huygens uzay sondası, bununla ilgili bulguları toplamak için gönderildi.
En supposant qu'il n'y est pas de vie sur Titan La sonde spatiale Huygens receuille des informations à ce sujet
Uzay adamının cesaretinden.
Du Guerrier de l'espace.
Zamanın başlangıcından bu yana, uzay yolculuğu bir hayaldi.
Depuis la nuit des temps, les voyages dans l'espace était un rêve.
Uzay, nihai sınır.
L'espace, la dernière frontière.
Bilgiyi aramak için tüm uzayı dolaştım sınırları belirsiz evreni keşfetmek için sizler gibi uzaylılarla ilk teması kurmak ve onları plastik poşetlere koyup güzelce incelemek üzere gezegenime götürmek için.
J'ai traversé l'Espace à la recherche du savoir... et explorer les extremités de l'univers... établir le contact avec les aliens comme vous... vous emprisonner et vous ramener sur ma planète pour vous disséquer.
Bu gemi uzay ajansının malıdır.
Propriété de la NASA.
Giriş penceresini ıskalarsan, uzay tozu olursunuz.
Si tu n'yarrives pas, vous serez réduit en poussière.
Uzay yolculuğu sayfasını kapatırken "kendi çanağını kendin boya" tarihinde bu kez yeni ve şaşırtıcı bir sayfa açıyoruz.
Pendant que nous supprimons le chapitre du voyage dans l'Espace... Nous en créons un nouveau appelé "Peignez votre assiette".
Uzay programı kaptanının gözlüğü.
Lunettes de commandant.
Sanırım uzay maymunlarımızın zekâsını tekrar ölçmeliyiz.
Il faudrait re-tester le Q.I. de ces chimpanzés.
- Senatör! Uzay ajansını kapatmakla hata mı ettiniz?
- Sénateur, vous êtes vous trompé sur le programme spatial?
İleride birileri hikâyemizi araştıracak olursa muhtemelen, her şeyin, 2 numaralı uzay mekiğinin gelmesiyle başladığını söyleyecek.
Si on daigne un jour se pencher sur notre histoire, On dira probablement qu'elle a commencé avec l'arrivée de la navette de liaison n ° 2.
Bir uzay şerifi olacaksın.
Tu vas devenir un Space Ranger.
BnL sayesinde, son sınırımız uzay.
Grâce à BNL, l'espace est l'ultime frontière!
Dört yıl önce, bir bilgisayar arızası yüzünden uzay mekiği Intrepid'in emniyetli bir yörüngeye ya da ikinci bir iniş alanına ulaşmadan önce, ana motorlarını kapatmaya zorlandığını herkes bilir.
On sait tous qu'il y a quatre ans, les moteurs du vaisseau spatial l'Intrépide se sont arrêtés avant qu'il n'ait pu atteindre une orbite sûre ou une zone d'atterrissage.
Size gelince Dr. Jackson, en son uzaylıların Dünya'ya geldiğini ve piramitlerin onların uzay gemilerine ait iniş noktaları olduğunu gösteren kanıtlar ararken Mısır'da görülmüşsünüz.
Dr Jackson, la dernière fois qu'on vous a vu, c'était en Égypte. Vous vouliez prouver que des extraterrestres étaient venus sur Terre et que les pyramides leur servaient de terrains d'atterrissage.
Artık insanlar notlarını Uzay Çağı'nın gereği olan...
C'est três Unabomber. Vous savez, ils font des agendas électroniques,
Donbot, ona neyin çarptığını anlamadan, biz çoktan Uzay Tahiti'sinde oluruz.
On sera dans le Tahiti cosmique avant que Donbot sache ce qui se passe.
Hava ve uzay boşluğu hariç her şeyin üzerinde koşabilirim.
Je peux courir sur tout et n'importe quoi. Hormis l'air et l'espace.
Ne yazık ki ışık hızına ulaşabilen uzay mekiklerimiz yok.
Malheureusement, nous n'avons aucun vaisseau qui en soit capable.
Hükümet ajanlarının uzay gemisini kamufle ettiğinden şüphe ediyoruz.
Nous avons des raisons de penser que le gouvernement a récupéré le vaisseau.
Burası uzay kampı değil.
On n'est pas chez les boy-scouts.
O uzay gemisindeki uzaylılarla karşı karşıya gelmediğiniz için siz ikiniz çok şanslısınız.
Vous avez de la chance, vous deux, de ne pas être tombés nez à nez avec les extraterrestres à bord de ce vaisseau.
Eski bir uzay istasyonundan kopan klozet oturağının hayatımı sonlandırmasıyla bir ölüm meleği olduğumdan beri zaten bana çok şey söylenir oldu.
On me le dit ces jours-ci, depuis que la vie m'a été enlevée par la lunette WC d'une vieille station spatiale, et que j'ai rejoint la caste des non-morts et suis devenue une Faucheuse.
- Uzay mekiği hareketiyle tabiki. - Ben de aynısını düşünmüştüm.
- La navette spatiale?
Planlanan seyirde ; 375 kg'lık Pioneer uzay sondası Ay'a olabildiğince yaklaşacak ve Ay'ın çekim alanında yörüngeye oturacak.
Selon les plans, Pioneer, la sonde spatiale de 38 Kg s'approchera de la Lune et sera mise dans son orbite par sa gravité.
Bir Evrende, büyük bir Evrende ve buzdan gezegenlerin, uzay gemilerinin olduğu ve Urp gibi farklı canlıların yaşadığı bir Evren.
Nous vivons dans un univers, un immense univers, rempli de planètes glacées et de vaisseaux spaciaux et... et de mondes peuplés de gens différents, comme Urp.
Daha önce hiç gerçek bir uzay gemisi görmemiştim.
Je n'ai jamais vu une vraie navette spatiale.
Beyler, işte karşınıza Vizyon Bir uzay gemisi.
Messieurs, je vous présente la navette spatiale Vision One.
Vizyon Şirketi'nde amacımız, bazı nedenlerden dolayı herkesin uzay yolculuğu yapmasını sağlamak ailenin evcil hayvanları dahil.
La mission de Vision Enterprises, pour une raison étrange, est de rendre les expéditions spatiales accessibles à tous, même aux animaux de compagnie.
Sadece yakıtın olup olmadığını ve uzay gemimize yardım edip edemeyeceğini sormak istiyorum.
Pouvez-vous nous confirmer que vous avez du carburant et que vous pouvez aider notre navette spatiale?
Yuri, uzay gemisini karşılamaya hazır mısın?
Yuri, êtes-vous prêt à accueillir notre navette spatiale? Terminé.