Uçakta traduction Français
2,525 traduction parallèle
Kaynaklar düşen küçük uçakta New York senatörü Nathan Petrelli'nin olduğunu doğruladı.
Les sources confirment que les restes trouvés dans l'épave appartiennent à Nathan Petrelli, sénateur de New York.
Şimdilik yetkililer uçakta Senatörün, pilotun, uçaktaki tek yolcusu olduğunu belirtti.
Pour l'instant, la police déclare que le sénateur était aux commandes et le seul passager à bord.
- Ne demek görevim uçakta?
Comment ça "dans l'avion"?
- Ne demek görevi uçakta?
Comment ça "dans l'avion"?
Basınç değişikliğinden ötürü kalemler uçakta iş görmeyebilir.
Parfois, les stylos n'écrivent plus à cause de la pression de l'air.
- Uçakta değil misin sen?
T'es déjà sorti de l'avion?
Uçakta ateş mi edilir?
Vous tirez dans un avion?
Bunu biliyorum çünkü badim de uçakta onun yanındaydı.
Mon pote était avec lui.
Bartowski. Önce uçakta yalnız bir görev, sonra bir varlık, şimdi de...
La mission en avion, puis la trahison d'un atout.
Yarın Tokyo'ya giden uçakta olmaları gerekiyor.
Ils doivent être dans un avion pour Tokyo demain.
Sabah kahvemi içerken birden bire kendimi uçakta buldum sırf sen benim kararımı istediğin için.
Tu m'as mise dans l'avion en plein petit déjeuner, - car tu voulais mon opinion.
Uçakta buluşuruz.
On se retrouve à l'avion.
Uçakta bol bol odan olacak.
Et tu auras de la place dans l'avion.
Bir bebeğin uçakta bulunmaması gerektiği kadar fakir mahallesinde de bulunmaması gerekir.
Un bébé ne mérite pas plus un quartier malfamé que d'être dans un avion.
Uçakta bir karantina bölümü hazırladık.
Il serait idiot de prendre des risques maintenant. Nous avons préparé une mise en quarantaine.
- Uçakta da bir girişimde bulunma ihtimalleri olabilir. Nora burada daha savunmasız.
C'est pourquoi nous devons penser à la possibilité qu'ils essaient de la tuer dans l'avion, où Nora est la plus vulnérable.
Uçakta olduğunu düşünmeniz için bir sebep var mı?
Vous pensez qu'ils sont à bord?
Özellikle bu uçakta olmak istemiş.
Il voulait vraiment être sur ce vol.
- Neeley bu işin içindeyse onu ürkütmeyelim, uçakta bizimkilerden başka tek silahlı o.
Si Neeley est impliqué, nous ne voulons pas alarmer la seule autre personne armée de l'avion.
Katilin uçakta olduğu kesin.
Notre tueur est dans cet avion.
Katil uçakta.
Il est dans l'avion.
İyi ki uçakta kablosuz bağlantı var.
Bénissons Dieu pour ce WiFi aérien.
- Hala o uçakta mısın?
Vous êtes encore dans l'avion?
Ama eğer hangi uçakta olduğunu bilirsen onu sadece birkaç düzine yolcu arasından bulabilirsin.
Même si on connaît son vol, Il sera parmi plein de passagers.
Bahse varım Tennant'ın ofisine giren her kimse Casper'ı o uçakta yakalamaya çalışacaktır.
Ceux qui ont visité le bureau de Tennant voudront l'intercepter dans l'avion.
Benimle beraber uçakta olman gerçekten iyi olur.
Ce serait bien que tu embarques avec moi.
Üstelik birimizin uçakta serbest gezme hakkına sahip olması gerek.
Et l'un de nous doit être libre de mouvements dans l'avion.
Bana gerçekten neden bu uçakta olduğunu anlatmak ister misin?
Donnez-moi la vraie raison de votre voyage.
Tennant uçakta birinin beni koruyacağı hakkında bir şey söylememişti.
Il m'a pas dit avoir envoyé quelqu'un dans l'avion.
İkinci bir tehdidin daha bizimle uçakta olma ihtimali gibi mi?
Un 2e kidnappeur dans l'avion?
Arka tarafta yakaladığın o kundakçı vardı ya, uçakta ona yardım eden başka birisi daha var.
L'homme que vous avez arrêté, il a un complice dans l'avion.
Palmer bize kimin uçakta olduğunu söylemiyor. İşte onlar.
Palmer n'a pas voulu nous dire qui était sur ce vol.
Dur tahmin edeyim, o uçakta bundan bir tane yoktur herhalde.
Laissez-moi deviner. Il y en a d'autres?
Hem uçakta hem de evde ekiplerimiz var.
On a une équipe à l'avion et à la maison.
Miami'ye yola çıkan bir kaset olurdu ve ben de Teksas'a giden bir uçakta olurdum.
Il y aurait une vidéo en route pour Miami, et je serais dans un avion pour le Texas.
Biliyor musun, eğer Bay Virgil Corum'la barda tanışmış olsam uçakta yanında otursam ve hikayesini dinlesem, acısını anlar ve üzülürdüm.
Si je rencontrais Virgil Corum dans un bar et qu'il me racontait son histoire, je compatirais, ça me toucherait.
Uçakta ne okuduğumu görmeliydin.
Vous avez pas vu ce que je lisais dans l'avion.
Buna hakkınız var ama... Hiç başında siyah kukuletayla... -... askeri uçakta oturdun mu?
Vous avez déjà voyagé en hélico de l'armée avec une capuche noire sur la tête?
Anders uçakta.
Anders est dans l'avion.
Tamam, 514 numaralı uçakta bomba var.
Alors il y a une bombe sur le 514.
Birde bu yeterince kötü değilmiş gibi kendimizi nereye gittiğini bilmediğimiz bilinmezliğe doğru yol alan bir uçakta bulduk.
Et comme si ça ne suffisait pas, nous nous sommes retrouvés dans un avion vers une destination inconnue.
Ehh, her uçakta.
Dans chaque avion.
Her uçakta annesinin görmezden geldiği ağlayan bir bebek olmak zorunda mı! ?
Dans chaque avion il y a un bébé qui pleure et une mère qui l'ignore.
Doktorun uçağı daha inmediyse Sahil Güvenlik uçağı yolunu kesip pilotlara, uçakta bir kaçak olabileceğini bildirsinler.
Si son avion n'a pas encore atterri, pourquoi ne pas l'intercepter avec un avion des garde-côtes et dire à ses pilotes qu'ils sont complices d'un fugitif.
Adam uçakta yokmuş.
Il était pas à bord.
Uçakta sadece yarı dinler haldeydim.
J'écoutais pas trop dans l'avion.
Sanki uçakta gibiyim. Neden böyle oluyor?
On se croirait en avion.
- Çünkü uçakta uyudum.
- J'ai dormi dans l'avion.
Uçakta.
C'est dans l'avion.
Ucakta oturduklarimizdan.
Comme dans un avion.
514 numaralı uçakta terörist var.
Un terroriste est sur le vol 514.