Uçağa traduction Français
3,872 traduction parallèle
Sam, seni çok seviyorum ama o uçağa binmeyeceğim. Oldu mu?
Sam, je t'aime, mais je ne serai pas sur ce vol, d'accord?
Sam, içinde zorlukla nefes alabildiğim bir elbiseyle uçağa yetiştim.
Sam, je suis en avion, en robe dont je respire à peine.
Neden bir uçağa atlayıp bu akşam getirmiyorsun?
Pourquoi ne pas venir en avion ce soir?
Acilen o uçağa bunu iletmeliyiz.
Nous devons alerter cet avion.
Uçağa binin. Yürüyün. Hadi, hadi, hadi!
Montez dans l'avion, allez, on se bouge.
Uçağa biniyorum şu an ve eğer zamanın varsa yarın yemek yiyelim mi?
Je monte dans l'avion.
Richard ile uçağa bindiler, Amerika'ya gidiyorlar. Hemen uçağa binip gittiler onları görme şansım bile olmadı.
Elle est dans un avion avec Richard en route pour l'Amèrique, lls sont partis tellement vite que je n'ai mème pas pu les voir.
Ama hoşuna gitmeyen, gemiden inmek isteyen Salalah, Djibouti ve Mombasa rotası hoşuna gitmeyen biri varsa ofisime gelsin her sendika için belgelerini imzalayalım sonra da Mombasa'dan ilk uçağa biner evinize dönersiniz.
Que celui qui préfère débarquer parce qu'il aime pas la route Salalah-Djibouti-Mombasa, vienne dans mon bureau signer les papiers syndicaux, et il rentrera par le 1er vol au départ de Mombasa.
Bombayı uçağa yerleştirdin.
T'as placé la bombe dans l'avion.
Ama Norveç'te konuştuğunu duyunca uçağa atladım.
J'ai su qu'il allait donner une conférence en Norvège.
Uçağa binip gelebilmen 3 yılımı aldı.
Il m'a fallu 3 ans avant que tu puisses prendre l'avion.
Şikayetimi geri alacağım, sonra buradan çıkınca uçağa mı, trene mi, otobüse mi binersin, umrunda değil. New Orleans'a geri dönüp, buraya bir daha dönmeyeceksin.
Je retire ma plainte et tu es libre de prendre un train, un car ou un avion et tu ne remets plus un pied ici.
Ama bir planla o uçağa bindi.
Il a embarqué avec un plan.
Bu akşam seni uçağa bindireceğiz.
Tu vas prendre l'avion ce soir.
Yarin uçağa yetişmem lazim
J'ai un avion à prendre demain.
Uçağa binip karisina geri döndü.
Il a pris l'avion et est retourné à son ancienne vie.
Sizi neden uçağa bindirmek istesin?
Explique-moi l'avion.
Uçağa bin. Bana bak. Bin hadi.
Monte dans l'avion, dépêche-toi.
Hâlâ o uçağa binebilirsin.
Tu peux prendre ton avion.
Beni iyi dinle, uçağa göz kulak ol.
Garde un œil sur l'appareil.
- Ben uçağa gidiyorum.
- Je passe à l'avion.
Bugünkü uçağa benzemiyor mu sence de?
C'est comme son avion, non?
Ayrıca senin anksiyete haplarından aldım çünkü onu uçağa zorla bindirmem gerekebilir.
Je vais lui donner tes pilules contre l'anxiété pour la faire monter dans l'avion.
Peki bir şey soracağım, uçağa nasıI bineceğiz?
Je me demandais, comment allons-nous prendre l'avion?
Uçağa binin.
Prennez un avion.
Sen hiç uçağa bindin mi, bok kafalı?
Tu es deja monte dans un avion, * * * * *?
Sadece uçağa bir girip... -... dergiyi almak istiyorum.
Je veux monter dans l'avion, et prendre un magazine.
- Tabii, elbette insanların öylece uçağa dalmasına izin veririz zaten.
Bien sûr. On laisse les gens monter a bord tout le temps.
Afiyet olsun. Tamam, en ucuz uçağa bir bilet alayım o zaman.
Bon, donnez-moi l'aller simple le moins cher que vous avez, s'il vous plait.
Hiç uçağa bindin mi Harry?
T'es déjà monté dans un avion, Harry?
Bir uçağa bindim.
J'ai pris un avion.
- Uçağa yetişmem lazım.
Je dois prendre l'avion.
İlk uçağa binmesi gerektiği konulu.. .. bir mesaj almış olabilir.
Elle a peut-être reçu un message la faisant sauter dans le premier avion.
- Bunu uçağa binmeden söyleseydiniz ya?
Il fallait le dire au sol.
İçkiyi fazla kaçırıp yanlış uçağa bindiğimizi söylemeyin. - Bakın...
Me dis pas qu'avec la cuite, on s'est trompés d'avion.
- Uçağa binmem gerekecek mi?
Il faut prendre l'avion? Non.
Uçağa binmemiş.
Il ne l'as pas pris.
Uçağa atlayıp Güney Fransa'ya gitmek isteyeceğin günler olacak. Orada bisikletli genç bir şarap üreticisi ile tanışacaksın.
Ce que je veux dire, c'est qu'il y a des jours où tu veux juste sauter dans un avion, direction le sud de la France et rencontrer un jeune viticulteur sur un vélo.
Sinirliyim ve açıkcası biraz da kıskanıyorum..... özellikle bu insan yiyen fahişe o uçağa bindiğim anda seni çalmaya çalışıyorsa.
je suis nerveuse et clairement un petit peu jalouse. surtout si cette mangeuse d'homme essaye un rapprochement dès que j'aurai embarqué.
Hintli kız uçağa bindi, değil mi?
L'indienne est dans l'avion, n'est-ce pas?
O uçağa binmem lazım. İş için.
Mais je dois prendre cet avion!
Uçağa yetişmem gerek.
Je ai un avion à prendre.
" Onları bir uçağa bindirdi ve denize attı.
" Ils les ont mis dans un avion et jetés à la mer.
Uçağa binip gidemem.
Je ne peux pas prendre l'avion.
O uçağa binip havalanmalıyız.
Il faut se rendre à l'avion et partir au plus vite.
Gecenin bir yarısında kalk uçağa bin Ne idüğü belirsiz bir yere uç... Orada seni bul... cesedini teşhis et.
Se lever au milieu de la nuit, monter dans un avion pour Dieu sait où et te trouver là, devoir identifier ton corps...
Ama aktarmalı uçağa binmedi.
- Quelle idée!
Uçağa atlayıp... ben kaçıyorum desen yerden göğe kadar haklısın.
Je ne te jugerais pas si tu voulais prendre tes jambes à ton cou.
Bin şu kahrolası uçağa.
Monte là-dedans.
Herhangi bir uçağa binmeden önce bir alışkanlığım vardır.
Avant, j'ai voyagé dans une sorte d'avion.
Dur, Lloyd. Lloyd, uçağa binmekle ilgili hiç bir şey söylememiştin.
Lloyd, tu n'as jamais parlé de prendre l'avion.