Uçmus traduction Français
722 traduction parallèle
Hiç sansi yok. Kafasinin yarisi uçmus.
Il ne va pas s'en sortir.
Bir otobüs dolusu insan West End'de havaya uçmuş.
Un bus bondé a sauté dans le West End.
Az önce bir Al Tangara gördüm zevk için taa Florida'dan buraya uçmuş olmalı.
J'ai vu un tangara écarlate qui devait venir tout droit... de Floride pour le seul plaisir de la promenade.
Son savaşta uçmuş muydun?
Vous étiez pilote en 1914?
17. de mi yoksa 24. de mi uçmuş?
Il pilotait des B-17 ou des B-24?
Çünkü yalnızca uçmuş değilim, bir uçurtmadan bile daha yüksekteyim.
J'ferais aussi bien de vous le dire. Je tiens une de ces cuites!
Bu klarnetçi bu gece gerçekten uçmuş.
Ce clarinettiste est vraiment pathétique, ce soir.
Zavallı adamın aklı uçmuş.
Il est perdu, le pauvre.
Merdivenlerden aşağı uçmuş. Bir ambulans gönderin.
Appelle une ambulance.
Taksi şoförüyken taksisiyle ırmağa uçmuş.
Je n'y peux rien. Son taxi est tombé dans l'eau.
Prens Hamlet çıkageldi birden, gömleği çözük, başı bağrı açık, benzi uçmuş.
Hamlet surgit, hagard.
Okulun heyecandan uçmuş halimi onaylayacağını hiç sanmıyorum.
- Je... Je ne pense pas que l'école approuverait.
Kardan mili uçmuş.
Le joint de cardan est mort.
Şu adam gerçekten uçmuş durumda.
Qu'est-ce qu'il est saoul!
Calpurnia'nın beti benzi uçmuş.
Calpurnia est toute pâle.
Betin benzin uçmuş, kendinden geçmişsin. Korkulara düşüp afallayıp kalmışsın göklerin bu garip taşkınlığı karşısında.
Tu pâlis, ouvres de grands yeux, as peur, t'étonnes de voir l'étrange colère des cieux!
Bir kraliçe arının kimseye görünmeden gemiye uçmuş olması mümkün.
Une reine a très bien pu se cacher dans cette cale.
Uçmuş.
Il a volé.
Elçiniz Voudel oteli terk edip Güney Amerika'ya uçmuş.
Voudel s'est enfui en Amérique du Sud!
Kuş uçmuş.
Il a filé.
Vay be! Dostumuz uçmuş!
oh, mais le gaillard évolue dans le sublime
Biri Senato'ya uçmuş, ağzındaki defne dalını Pompey'in heykelinin dibine bırakmış.
L'un d'eux aurait gagné le Sénat et lâché des lauriers... sur la statue de Pompée.
Uçmuş. Kaybettim. Her şeyi.
J'ai tout perdu.
Böylesine bir şoktu! - Bir an bağırdığını işittim ve bir baktım kafası uçmuş.
J'ai vu voler au-dessus des toits la tête d'un policier.
Gördün, ana hat havaya uçmuş.
La voie est bloquée.
45 dakikada Paris'e uçmuş olacaksın.
New York, Londres, Paris. sur BAC depart dans 45 minutes.
1 saat içinde Roma'ya uçmuş olacaksın.
British Airways pour Rome, départ dans une heure
Senin beynin uçmuş, abi.
Tu es complètement défoncé.
Daha sonra Birleşmiş Milletler Küba Temsilciler Kurulu'nun lideri olarak doğruca New York'a uçmuş. Onunla Moskova'da tanıştım. Bu görüşmelerin nedeni neydi?
Appelez ça un accord commercial ou un mémorandum.
Dr. Heidecke'nin kafasının uçmuş olması ne korkunç bir şey.
Ce Dr. Heidecke que l'on a décapité!
Otoyol Polisi. Bir kız otomobille kayalıklardan aşağı Malibu Kanyonuna uçmuş.
On a retrouvé une femme dans une voiture.
Yüzüne ateş edilmiş. Yarısı havaya uçmuş
La figure enlevée par une balle.
Ben de yüzbaşıya şöyle dedim : " Elleri dinamitle havaya uçmuş bir adamı nasıl görebilirsiniz?
J'ai dit que ce serait dur de voir un homme avec une main arrachée en train de se vider de son sang.
Ama kuşlar kafesten uçmuş.
La fonderie était déserte :
Kuş kafesten uçmuş gibi görünüyor.
L'oiseau a quitté sa cage, on dirait.
Şey, hafif araç uçuruma uçmuş olan araçtır.
Le plus petit véhicule est tombé dans le canyon.
- Uçmuş.
- Comment vas-tu?
Yani uçmuş bir karıyı arabama mı aldın?
T'as mis une nana en manque dans ma bagnole?
Kafayı bulmak için her şeyi yapacak uçmuş kızları bulurlar.
Ils trouvent des filles en manque prêtes à tout pour leur dose.
O aşağılık Koreliye, o karanlıklar prensine bu kadar borçlandığına göre, sen de uçmuş olmalısın.
Toi, le joueur malade, tu dois, à un fils de pute coréen, à un monstre criminel, la même somme, déjà.
O zaman değilsin. Demek ki Leningrad'a yeni yıla seninle girmek için uçmuş.
Et il fait le voyage de Léningrad pour passer le Nouvel An avec vous!
Demek ki Leningrad'a yeni yıla seninle girmek için uçmuş.
Donc vous ne l'êtes pas.
Uçmuş!
Elle est à bout.
Çocuklarıma mutlu olmanın tek yolunun uçmuş zombiler olmak olduğunu söyleyen bir Harvard profesörü var.
Un professeur à Harvard dit a mes enfants que la seule façon... d'être heureux, c'est d'être dopés comme des zombis.
Bu, uçmuş.
Celui-là pédale dans le cirage.
Uçmuş, oğlum!
Il pédale pleine gomme!
Yine uçmuş.
Pété à mort.
Bu her şeyi açıklıyor. Bu kadında uçmuş.
J'me disais qu'y'avait d'l'eau dans l'gaz.
Sanki kafesten uçmuş gibisin.
Ou je te sens... échappée.
Zayıf olmak istemiyorsun. Direnmek istiyorsun ya da delik deşik olmak. Aklın kaçmış, düşüncelerin uçmuş.
Tu voudrais savoir résister, ou plutôt être un grand vide, sans cerveau, sans pensées, être comme une bête.
San Francisco'dan Avustralya'ya, dur durak bilmeksizin 77 saatte uçmuş ve oraya kusursuz bir iniş yapmıştı.
D'une traite et en 77 heures, il a volé de San Francisco à l'Australie.