Uğursuzluk getirir traduction Français
130 traduction parallèle
Sapasağlam durup bana uğursuzluk getirir.
Elles me portent malheur!
Balıkçı ıskunasında yolcu olması uğursuzluk getirir, biliyorsun.
Un passager sur un bateau de pêche, ça porte malheur!
Uğursuzluk getirir.
Ce n'est pas le bon moment.
Uğursuzluk getirir. Üçüncü oldum.
Trois sur un nain, ça porte malheur.
Yedi yıl uğursuzluk getirir! Hayır, Dandy, sadece yedi yıl değil.
Non, Dandy, pas 7 ans
Uğursuzluk getirir.
C'est moi qui dirigerai.
Gemide bir kadının olması uğursuzluk getirir, efendim.
Une femme à bord, ça porte malheur.
Bir kadının makine dairesinde olması uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur dans une salle des machines!
Hayır, uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur.
Elleri karşılaştırmak uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur de comparer ses mains.
Neyse, zaten rahibeler uğursuzluk getirir.
D'ailleurs, les bonnes soeurs, ça porte la guigne.
- Opal uğursuzluk getirir derler.
L'opale ne porte pas chance, n'est-ce pas?
Kente uğursuzluk getirir.
Ça porterait malheur à Rome.
Tüm topluluğa uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur à toute l'assemblée.
Güneş ışığına basmak uğursuzluk getirir.
Marcher au soleil porte malheur.
Uğursuzluk getirir!
Ça porte malheur.
Kırmızı arabalar uğursuzluk getirir.
Une rouge c'est malchance et problèmes.
Büyücü öldürmek uğursuzluk getirir.
Tuer un sorcier porte malheur.
Bir kadının saçını kesmek uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur, couper les cheveux d'une femme.
Bir kadının bir erkeğe gülmesi uğursuzluk getirir!
Ça porte la poisse, une femme qui rigole d'un homme.
Uğursuzluk getirir.
Ca porte malheur.
Sana uğursuzluk getirir!
Ça vous portera malheur!
Onlara uğursuzluk getirir ve bu da onları üzer.
Ça porte malheur, alors ça les chiffonne.
Hayır, yapma. Bu uğursuzluk getirir.
Non, vous allez tout gâcher.
Ah, benim oğlum böyle sözler uğursuzluk getirir.
Ah, mon fils! Parier ainsi te rend maudit.
Böyle birşey görmek uğursuzluk getirir.
C'est le genre de truc qui porte la poisse.
Şu ayna. 7 yıl uğursuzluk getirir.
Le miroir. Sept ans de malheur.
Boş kadehi şerefe kaldırmak uğursuzluk getirir mi?
Ça porte malheur un toast à sec, non?
Uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur.
Uğursuzluk getirir.
Ça porte la poisse.
Dokunmayın. Yazı olması uğursuzluk getirir.
- N'y touchez pas, ça porte malheur.
- Böyle konuşma, uğursuzluk getirir.
- Ne dis pas ça. Mauvais karma.
Damadın düğünden önce gelini görmesi uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur de voir la mariée avant le mariage.
Boş mideyle ölmek uğursuzluk getirir.
Ce n'est pas bien de mourir l'estomac vide.
Ona bakma! Prensese bakmak uğursuzluk getirir.
Ne la regardez pas, cela porte malheur
Uğursuzluk getirir!
Vous lui portez la poisse!
İki gece üst üste bilardo oynamak uğursuzluk getirir.
Pas deux soirs de suite, ça porte malchance.
Seninle oynamak uğursuzluk getirir.
Pas à tout le monde.
Uğursuzluk getirir.
Je n'en veux pas.
Ayrıntıya girersek, uğursuzluk getirir.
Donnons plus de détails... et on est maudits.
- Bu uğursuzluk getirir.
- ça porte malheur.
Son mektup da uğursuzluk getirir.
ça aussi, ça porte malheur.
İstemiyoruz, söylemek istemiyoruz Uğursuzluk getirir nazar değmesin ya
On ne peut rien dire, ça porte malheur. "
Gelini düğünden önce gelinlikle görmek uğursuzluk getirir.
Ça porte malheur de voir la robe de mariée avant le mariage.
Biri söyledikten sonra o şarkıyı söylemek uğursuzluk getirir.
Ça me porte malheur quand on chante ma chanson.
Göremezsin. Damadın gelini gelinlikle görmesi uğursuzluk getirir.
Ca porte malheur que le marié voie la robe avant la cérémonie.
- Uğursuzluk getirir, denir.
- On dit que c'est dangereux. - Qu'est-ce qu'on dit d'autre?
Çıkarırsan uğursuzluk getirir.
C'est de la mauvaise chance si tu le fais, et tu me l'as promis.
Uğursuzluk getirir diye korktum.
La peur de tout gâcher.
Gümüssüzlesmek ugursuzluk getirir.
Ça porte malheur.
Düğünden önce uğursuzluk getirir.
Pas de bêtise avant le mariage.