Valeur traduction Français
7,527 traduction parallèle
Sizi ihtiyacınız olmayan şeyleri almanız için mecbur bırakıyorlar. Ve değersiz olan şeyleri size aldırıyor.
Ils vous obligent à acheter des choses inutiles et des objets sans valeur.
Sizler Capitol için öncelikli hedeflersiniz.
Vous êtes des cibles de grande valeur aux yeux du Capitole.
Yüzlerce milyon dolar değer kaybettik. Ben Apple'ın CEO'suyum, Steve.
Notre valeur a perdu des millions, et je suis le p.-d.g. d'Apple, Steve.
O bana çok değer verir.
Il m'apprécie à ma juste valeur.
Senin bana bundan daha fazla değer vermeni isterdim..
Moi aussi, j'aimerais être appréciée a ma juste valeur.
Son derece değerli birşey.
Ça a beaucoup de valeur.
Hayır. Ama bu artık.
En fait, ça n'a aucune valeur sentimentale pour toi.
Sen birinci sınıf bir kahramansın.
Vous êtes un héros d'une immense valeur.
Evet, baseniniz varsa bu pantolon harika.
Ce pantalon met les hanches en valeur.
En pahalı reklam yaptığınız yerler en az para harcayan müşterileri getiriyor. En az yatırım yaptığınız kanallar değeri düşük görünen ancak en yüksek harcama potansiyeline sahip katmanlara müthiş değer katıyor.
Les zones de gros investissements publicitaires attirent les clients qui dépensent le moins et là où vous investissez le moins, la valeur ajoutée est énorme car le marché, apparemment faible, présente le meilleur potentiel d'achat.
Değerli şeyler taşırız.
On transporte des choses de valeur.
Kartpostallar hakkını veremiyor.
Vous savez, la carte postale ne la met pas en valeur.
Tabloların tahmini hisse değeri baz alınıyor.
Basé sur la valeur estimée des peintures.
Kalite, Değer, Uygunluk.
Qualité, Valeur, Commodité.
Piyasa değeri 100 dolar.
D'une valeur de 100 dollars.
Kızlar belgelenmiş başarı görmek ister.
Les filles veulent quelqu'un qui a prouvé sa valeur.
Beş kuruş yok.
Sans valeur.
Ve bu yaşamın değerini diğerlerine aktarmak için bir fırsat.
Et de transmettre la valeur de cette vie à d'autres.
Aslına bakarsan, böyle bir meblağı kendi fonuma koyarsam zamanla değeri 23 yıl içinde 3 milyon dolar artacaktır.
En fait, la valeur temporelle de l'argent est telle que si j'avais voulu mettre cette somme dans mon propre fonds, dans 23 ans, j'aurais un excédent de 3 millions de dollars.
Benim kılıcıma karşı kılıcını çekte değeri neymiş görelim.
Combats-moi avec mon épée et prouve la valeur de tes mots.
Beş para etmez toprak parçası altın madenine dönüştü.
Mon terrain sans valeur est devenu une mine d'or.
Dün, Çin'deki erime ve soyadaki yükseliş aynı UEA yüzünden oldu.
La fusion du cœur en Chine et l'augmentation de la valeur du soya ont été causées par le même outil RAT.
Diyorum ki, değerli şeyleri kimse bilmeden kayda geçirmeden dolaşıma sokmanın yolunu buldular. Siktir.
Je veux dire qu'ils ont trouvé un moyen de faire disparaître des registres des avoirs de valeur sans que personne n'en sache rien.
- Her yıl değeri ikiye katlanacak.
Elle aura doublé de valeur dans un an.
Buna "Ticaret" denir.
C'est de la valeur ajoutée.
Hiçbir değeri yok.
Ça n'a aucune valeur.
Bu yüzden kavgaya gelmemeyi seçti.
Mais c'est à © galement un acte de grande valeur.
Bize değerini kanıtla.
Prouvez nous votre valeur.
Değerli değilse, bu arabayı niye bizim sürmemizi istesin De La Sol.
La voiture de De la Sol a forcément de la valeur.
100 milyon Euro da eskisi kadar değerli değil artık değil mi?
Cent millions d'euros, ça n'a plus la même valeur qu'avant.
Mütevazı olmak güzeldir, ama değerini bilmen gerek.
C'est bien d'être modeste, mais tu dois reconnaître ta valeur.
Amerikan tüketicisi, tümüyle modayı HM ile takip ediyor ve biz biliyoruz ki Amerikalılar aşırı fiyat odaklıdır.
Les consommateurs américains ont vraiment saisi l'aspect tendance d'HM et on sait que les consommateurs américains sont portés sur la valeur.
Eğer bunları yani, moda ve fiyatı birleştirirseniz, o zaman formül elinizdedir.
Si vous assemblez ces deux-là, avec la mode et la valeur, alors vous avez la recette.
Çünkü senin istediğin şey aslında, tamamen değersiz
Parce que ce que tu veux n'a aucune valeur.
Sana çok değerli bir şey verilmiş.
Que vous cachez un objet de grande valeur.
Bir şeyi değersiz gösterme.
L'estimation que quelque chose est sans valeur.
Sizin için değer arz edecek ne varsa yazılı, yerleriyle birlikte.
Tout ce qui pourrait avoir de la valeur pour vous est noté dedans, ainsi que leur localisation dans la cale.
Lakin geminiz hayal dahi edemeyeceğimiz kadar kıymetli bir yük taşıyormuş. Öyle bir yük ki artık tanık bırakmamak elzem.
Mais votre navire va me rapporter un prix d'une valeur encore plus élevée que dans nos attentes les plus folles, un prix bien plus élevé pour lequel je préférerai ne pas laisser de témoins de sa capture.
Yine o gemi en ufak bir değeri olan şeyleri çalmak için tek aracınız.
Et ce bateau est votre seul moyen de vous tirer de ce pétrin avec quoi que ce soit possédant de la valeur.
- Değersiz.
- Aucune valeur.
- Değerli bir şey olsun.
- Quelque chose de valeur.
Bu madeni paralar artık hiçbir değer barındırmıyorlar ama çok daha önemli bir şeyi barındırıyorlar. Cevapları.
Ces pièces n'ont plus de valeur, mais elles contiennent quelque chose de plus important... des réponses.
- İşe yaramazın tekiyim, değil mi?
Je suis sans valeur maintenant, c'est ça?
Tokyo modasının en son örnekleri zemin katta şu an sizlere sunuluyor.
Tout de suite, dans le hall d'entrée, un défilé de mode prend place, mettant en valeur les dernières tendances venues de Tokyo.
Sen küçük düşmedin, kimse incinmedi.
Ça va. Ça te met en valeur. Personne n'en souffre.
Benim için anlamı büyük.
Il a une valeur sentimentale.
- Bir değerin olduğuna karar verdiği için öyle oldu.
- Pour lui, tu as de la valeur. - J'en ai.
Bence değersizdi. Muhtemelen hiç fark etmedi bile.
Elle n'avait pas de valeur, elle.
umarsızca Çin'le aşık attı.
essayant de me prouver sa valeur.
Benim için o büyük ganimetten vurgun yapmanın en garanti yolu.
Pour moi, il est un moyen de sécuriser un prix d'une grande valeur.
Benim için çok şey ifade ediyor.
Il a une valeur sentimentale.