Varmış traduction Français
25,436 traduction parallèle
Annen bana demişti ki... bir arkadaşın varmış bir Grimm. Annem sana bunu mu söyledi?
La raison pour laquelle je t'appelle si tard... ta mère m'a dit que tu as un ami... qui est un Grimm.
Anlaşılan 24 saatten daha az zamanı varmış.
Il faut croire que 24h était plus que e qu'il n'avait.
Ben de aradım ve anlaşılan Felix'in bu öğleden sonra yada akşam ulaşması beklenen bir kargosu varmış.
J'ai appelé et j'ai trouvé que Felix attendait une cargaison qui devait arriver cet après-midi ou ce soir.
Sarbjit eve gideceğini söylemişse şimdiye eve varmış olası gerekmez miydi?
Si Sarbjit rentrait à la maison il y serait déjà!
O sabah ona test yaptırmıştım ve gece nesi olduğunu öğrendim, erken bunama varmış.
Je lui ai fait faire des tests ce matin et j'ai compris ce soir... qu'elle a un début précoce de démence.
Peki şimdiki işinin neyi varmış?
Et qu'est-ce qui ne va pas avec le travail que tu as maintenant?
O konularda ne becerin varmış görmek istiyorum.
Je veux voir ce que tu fais à ces choses d'accord?
Vay be. Ne çok kitabın varmış.
Tu as beaucoup de livres.
Beyin tümörünü genel anlamda Google'da araştırdım. Ortak bir durum varmış. Bilişsel işlev bozukluğu.
J'ai googlé tumeurs du cerveau juste en général, et le symptôme le plus commun est une diminution des fonctions cognitives, donc peut-être que tu décides de ne pas continuer ton traitement
Burada bir uzman varmış.
Nous avons un expert.
Sabah olduğunda, kendine gelmiş ve yüzünün sadece yarısı varmış.
Le lendemain, il s'est aperçu qu'il ne lui restait que la moitié du visage.
İkinci kurban 32 yaşındaki Bobby Freeman'ın gezi blogu varmış ve kendini hızlı trenin önüne atmış.
Deuxième victime, Bobby Freeman, homme de 32 ans, blogger professionnel du voyage, qui s'est jeté sous un train à grande vitesse.
Söylediğine göre Brandy'nin imkanı ve gerekçesi varmış.
La façon dont elle a dit qu'elle, Brandy eu les moyens et les motifs.
Creutzfeldt-Jakob hastalığı varmış.
Elle a la maladie de Creutzfeldt-Jakob.
Neyse, sarılmaların olduğu diğer şehirlerdeki çilingirleri kontrol ettim... İşletme sahipleriyle mesajlaşıyordum ve meğer Bay Cevizli Şekerleme ve Kaymaklı'nın daha önce kadınlara sarıldığı şehirlerde yaşamış ve şu anda da New York'ta ikamet eden iki çilingir varmış.
Le truc c'est que j'ai cherché les serruriers dans les autres villes où les câlins ont eu lieu, j'ai échangé quelques messages avec les propriétaires, et il s'avère que deux serruriers ont vécu dans les villes
- Neden ihtiyacın varmış buna?
Et pourquoi vous avez besoin de ça?
- Bir de meğer Hudson Üniversitesinde bir proje varmış.
Et il s'avère qu'il y a un projet à l'Université Hudson...
Yani Andre gibi falan hastaları varmış, değil mi? Gilroy'un hastalarından birinin yaptığını mı düşünüyorsun?
Enfin, il a eu des patients, comme André et... d'autres patients aussi, non?
Nolan Bale. Doktorun hastası hakkında oldukça kötü sözleri varmış.
Nolan Bale.
Wilder varmış. Bir şeyleri patlatabilen Lean.
Lean, qui gérait les trucs qui explosent,
Meğer gerçekten önemsediğin bir şeyler varmış...
Il s'avère que vous tenez à quelque chose.
Desteğe ihtiyacınız varmış.
Vous avez besoin de sauvegarde.
Duyduğuma göre çalınan beyinlerle ilgili çılgın bir hikayeniz varmış, değil mi?
Je vous ai entendu les gars avez une sorte de folle histoire à propos de esprits volés, est-ce cela?
Eloise ile Gerard'ın çalkantılı bir ilişkisi varmış ve ikisi de GGTAM'da çalıştığı için sır olarak tutmuşlar.
Eloise et Gérard eu une aventure sur-encore off-again, et comme ils étaient tous deux employés par CRAFT, ils ont gardé le secret.
Fıstığa alerjisi varmış.
Il avait une allergie à l'arachide.
Ne gariptir ki adamın bir Çin yemeği malzemesine alerjisi varmış.
Marrant, ce type a une réactivité au GMS.
Hayır. O diyorki, adamın boynunda dövme varmış. FBI.
Il dit que le gars avait un tatouage au cou.
Yaşadığın devlet mülkünü araması için bir ajan gönderildi görünüşe göre plak koleksiyonunda saklanmış NZT hapları varmış.
Un agent envoyé pour fouiller la propriété du gouvernement où tu vis à la recherche de pilules qui ressemblent à du NZT cachées dans ta collection de vinyles.
Onun tahminlerine göre kasada 8 milyon dolardan daha fazla varmış.
Le gars estime qu'il y avait un peu plus de 8 millions de dollars dans ce coffre.
- Aynı kişinin, silahlı soygun için zamanı olan bir de kuzeni varmış.
- La même personne qui a un cousin qui a fait de la prison pour vol à main armée.
Yardımcı bir bilgi vereyim... 115 yıldır bu hapishaneden kaçan yalnızca bir kişi varmış.
Un fait utile : En 115 ans, seulement une personne s'est échappée de cette prison.
- Bir kardeşi varmış...
Elle avait un frère...
Ama Boyunduruklu Yılan gibi tehlikeli olanlardan da varmış.
Il y a cette petite chose dégoûtante appelée couleuvre agile bleue.
Oo, bak burda neyimiz varmış.
Regardez ce qu'on a là.
İnternette gördüm de tutacağı olmayan Segway'lere ücretsiz test sürüşü varmış.
J'étais sur internet. Ils laissent des gens essayer les Segway sans guidon.
Epey kan varmış.
Il y avait beaucoup de sang.
Tuhaflık Kıyameti bana öğretti ki, kazanamayacağım savaşlar da varmış.
La Bizarremagedon m'a appris qu'on ne peut pas toujours gagner.
Hey, gerçekten güzel bir eviniz varmış.
C'est une belle maison que vous avez là.
Burada yazana göre 1084 yılından beri varmış. Büyük ihtimal öncesinde de Romalılara dayanıyor.
Apparemment, cela remonte à 1084 et va probablement aussi loin que les Romains.
Pekâlâ dördüncü seferde savaşan hepsi şövalye olan yedi Grimm varmış.
D'accord, il y avait sept Grimms, tous des chevaliers, des combattants dans la quatrième croisade.
Belki hiç duymadığımız başka emirler de varmış.
Peut-être qu'il y a d'autres commandements dont on ignore tout.
O bölgede ne varmış öğrenelim.
Trouvons ce qui se passe là-bas.
Bu işte benden de kötü olan birileri varmış.
Quelqu'un est pire que moi.
Neler varmış burada?
Qu'avons nous ici?
Normal bir işi, düzenli bir geliri varmış.
Un emploi et un salaire ordinaire.
Bunun Phoebe'yi bulmakla bir ilgisi varmış gibi davranma.
Ne prétends pas que c'est pour Phoebe.
Demek ki tanrılar varmış!
Oh, il y a un Dieu!
Çünkü benim bir sorunum varmış gibi davranıyorsun.
Parce que tu agis comme si quelque chose n'allait pas chez moi.
Yukarıda sana acilen ihtiyaçları varmış.
Ils ont besoin de vous dès maintenant à l'étage.
Yalnızca bir altın kural varmış.
Aucune relation importante.
Sanki psişik, ruhani bir bağımız varmış gibi.
Comme si on avait une connexion psychique, spirituelle.