Varos traduction Français
225 traduction parallèle
Sen bir varoş çocuğusun tatlım.
Votre dureté me charme.
Kes şu varoş muhabbetini.
Oubliez les faubourgs.
Varoş bölgesinden buraya adamlar getirmendeki maksat nedir?
Quelle idée de faire venir des gens des quartiers populaires!
Bankalar, bilardo salonları tavan araları, mahzenler ya da Leo'nunki gibi varoş apartmanlarında bulunuyordu.
Les banques étaient derrière des salles de billard, dans des lofts, des caves, ou des appartements, comme celle de Leo.
... kendimi kiralık bir evde bir koca ve çocuklarla yaşayan bir varoş güzeli olarak buluvereceğim.
- Avec un mari, un crédit des enfants.
Hepiniz buraya varoş çocukları ve haksızlıkla kan ağlayan kalplerinizle gelmişsiniz.
Vous dégoulinez de bons sentiments sur les gosses des rues et l'injustice.
Daha fazla isteyin! Fakat mekânımız varoş!
Notre secteur c'est la zone.
Crawleyville'deki varoş hayatı üzerine.
"Les bidonvilles à Crawleyville."
Varoş formalitesi mi? Kasabanın bu yakasına yabancı.
Ces formalités sont assez étrangères à notre environnement.
Rakibim varoş bölgelerine gitmiş ve oy satın almak için para dağıtmıştı.
Mon adversaire s'est plongé dans le ghetto et tentait d'acheter les votes à coups de billets. Alors, j'y suis allé et j'ai dit :
Silah kullanmak istiyorsan saygı duyarak başla. Varoş mantığıyla değil.
Tu te sers d'une arme, commence par le respect, pas tes conneries de barrio.
Eski kocan gibi varoş zombisi değil o!
Ce n'est pas un zombie de banlieue comme ton mari.
Adam varoş kodesinde 48 saat idare edebilir.
Adam peut survivre 48 h dans une cellule.
Onlar varoş çocukları.
Ce sont des gosses de la rue.
Varoş serserilerinin yaptığı gibi yatağımın altında saklayacağım.
Je le mets sous mon matelas, comme un pauvre clodo.
Laura Ashley'in varoş versiyonu gibi.
Le couple Laura Ashley dans son pavillon de banlieue.
Ama Star'ın ailesi asla keş olmadı onlar sadece özürlü, varoş hippilerindendi.
Mais les parents de Star n'ont jamais été des drogués. Ce sont simplement des banlieusards hippies handicapés.
Varoş'ta yaşarım da onlara bir kuruş vermem.
Je préfère encore vivre dans les Bas-Fonds!
Tahmin ettiğim gibi, iki tetikçi de üssün Varoş'ta yaşıyormuş.
Les 2 types qui ont tiré habitaient les Bas-Fonds.
Geçen sene Varoş'ta bir klinik açarak kaçırma işlemlerini başlattım böylece klinikten fark edilmeden kayıtları değiştirebilecektim.
J'ai créé une clinique dans les Bas-Fonds qui s'occupe des fugitifs... et change les rapports à l'insu du MedLab.
Jay, Varoş'ta bir patlama meydana geldi.
Il vient d'y avoir une explosion.
- Varoş adını verdiğiniz yerde yaşayacağız.
- Nous vivrons dans les Bas-Fonds.
Varoş'un bu kısmı bana ait.
Ici, c'est mon quartier des Bas-Fonds.
Varoş'un en kötü yerlerinden biri.
Dans la pire partie des Bas-Fonds.
Müteveffa erkek, insan, 35 yaşında. Haziran 2258'den beri Varoş'ta yaşandığı belirlendi.
Le défunt est un humain, mâle, 35 ans... reconnu comme vivant dans les Bas-Fonds depuis juin 2258.
Bunca zamandır giderek artan sayıda Varoş sakininin normal davranmadığı hususundaki makul ve mantıklı endişelerimi seninle paylaşıyorum.
Je croyais exprimer une inquiétude rationnelle et sensée... sur le fait qu'un nombre croissant de gens des Bas-Fonds... agit anormalement.
Normal olsalardı zaten Varoş'ta yaşamazlardı.
S'ils étaient normaux, ils ne vivraient pas là-bas.
Varoş'ta bir kavgayı ayırmaya çalışırken saldırıya uğramış.
Il s'est fait attaquer dans les Bas-Fonds.
Ama Varoş'ta yaşayanlar, Steve umutlarının sonundalar hatta bazıları hayatlarının sonundalar.
Mais je connais les habitants des Bas-Fonds, Steve. Beaucoup n'ont presque plus d'espoir... et certains sont plus proches de la fin que moi.
Varoş'u görmediğiniz nasıl da belli oluyor.
Vous n'êtes jamais allé dans les Bas-Fonds.
Biri Varoş'ta diğer ikisi 3. rıhtımda.
Un dans les Bas-Fonds, deux à la plate-forme 3.
Lyta, evet. 4. klinikte Varoş'tayken soyulan bir adam var.
On a un type au MedLab 4 qui a été agressé dans les Bas-Fonds.
Bir sürü evsizi, varoş insanını tedavi ettim.
J'ai soigné beaucoup de SDF, de gens des cités dures.
Üstelik sadece Varoş'ta.
Rien que sur la passerelle inférieure.
Varoş'taki haraçların yarısı ona gider.
C'est lui qui gère le racket.
- Varoş kabusu yaşayarak....
- Le cauchemar de la banlieusarde.
Queens varoş mu oldu? Ne zamandan beri?
- Le Queens, une banlieue?
Pekala, Martin. Senin toplum hizmetin varoş sokak çetesine geceyarısı basketbol öğretmek olacak.
Martin, ton travail communautaire est de créer un programme de basket-ball pour les gangs de la ville.
Ama bu gecelik adımız Geveze Barry ve Beş Varoş.
Mais ce soir, on est les BarryJive et les Uptown Five.
Bizi vagona sığır gibi sıkıştırıp, varoş mahalleye getirdi.
Visite du ghetto en bétaillère
Şehrin varoş kesimleri.
C'est un coin plutôt craignos.
Bana biraz zaman vermen lazım. Güney Walden Başkanlığından bir varoş çocuğuyum.
Laissez-moi un peu de temps, je ne suis qu'une pauvre gamine.
Ona varoş tokadı atacağım. - Varoş tokadı.
Après, il aura droit à la castagne du ghetto.
- Varoş tokadı nedir?
- C'est quoi?
Bu varoş modası.
Visez un peu la juanita.
Ay kendimi varoş bir beyaz gibi hissettim.
Je me sens délicieusement plouc.
Varoş çocuklarına danışmanlık programında tanıştık.
On s'est rencontrés à un programme de réinsertion.
Bu lanet olası varoş şehirde, Ötenazi olarak ölme hakkımı kulllanamıyorum... Fakat bana acı veren, Sarsıcı bu şehri ben seçtim.
Je ne veux pas de l'anesthésie étouffante de cette banlieue je veux la violence de la capitale.
Sen kaba, sevgisiz, varoş bir kan emicisin, Michael.
Tu es... ouvrez les guillemets... un odieux con de citadin, Michael.
Varoş eskiden Araf'tı.
La favela était un purgatoire.
- Bir varoş çocuğu için çok para.
Wahou! Beaucoup d'argent pour un gamin du ghetto.