Venue traduction Français
20,925 traduction parallèle
Bir teklif yapmak için geldim.
Je suis venue te faire une proposition.
Küçük cadı aslında geldi.
Ta petite sorcière est en fait venue.
Kız gelmedi.
Non, elle n'est pas venue.
Zaten seni bırakmaya geldim. Bir de iş teklifinde bulunacağım.
Je suis venue te libérer et t'offrir un travail.
- Siktir. Senin artık sonun geldi.
Ton heure est venue.
- Senin artık sonun geldi.
Ton heure est venue, maintenant.
Ben sadece sana haber vermek için geldim.
Écoute, je suis venue pour te prévenir, c'est tout.
Hücrelerinin lideri bugün bize geldi.
La tête de leur cellule est venue.
- Geldi derken?
- "Venue"?
Dün polis gelip benimle konuştu.
La police est venue hier, donc j'ai appris.
O yüzden gelmedim.
Ce n'est pas la raison de ma venue.
O yüzden de gelmedi.
Ce n'est pas non plus la raison de ma venue.
Sana burada senin ve Reyes'in aynı takımda olmadığını gösteriyorum.
Je suis venue vous montrer que Reyes et vous ne faites pas partie de la même équipe.
Güz dönemi için oğlumun kaydını yapmaya geldiğimi söyledim.
Je dis : bonjour, je suis venue pour inscrire un enfant.
Bana haber vermek için Sandra'nın evine geldi.
Elle est venue chez Sandra.
Merak etmiştim ama sonra fikrimi değiştirdim.
Je suis venue par curiosité et j'ai changé d'avis.
- Buraya beni tehdit etmeye geldin.
Vous êtes venue me menacer.
İlk kez bu masada yer almıyorum.
Je suis déjà venue à cette table.
Turistik geziye gelmedim Viktor.
Je ne suis pas venue faire du tourisme.
Bak, buraya hafızamı tazelemeye geldiysen...
Si tu es venue ressasser des souvenirs...
Bu yüzden mi New York'a geldin?
C'est pour ça que tu es venue à New York?
O benim evimdeydi.
Elle est venue chez moi.
Ortak olmamızı istemiyorsan bunu kendim hallederim.
- Je suis venue te voir. Si tu ne veux pas qu'on s'associe, j'irai seule...
Marci geldi, gerçi.
Marci est venue.
Neden buradan uzamıyorsun ve benim yapmaya geldiğim işi bitirmeme izin vermiyorsun?
File d'ici et laisse-moi finir ce que je suis venue faire.
Ama aslında, buradayım çünkü sana yeni fırsat sunmak istiyorum.
En fait, je suis venue te parler d'une opportunité.
Nobu'yu halletmeye geldim, sen de yardım edeceğini söylemiştin.
Je suis venue arrêter Nobu, tu as dit que tu aiderais.
Milyonların bulunduğu New York'a geldiğimde yalnız kalmamın imkânı yok diyordum.
Je suis venue à New York pour ne pas me sentir seule.
Geldiğin için teşekkürler.
Merci d'être venue.
El onun köyüne geliyor herkesi öldürüyor neredeyse.
La Main est venue dans son village et a tué tout le monde, ou presque.
Buraya seni uyarmaya geldim.
Je suis venue vous prévenir.
Dağınıklık için kusura bakma. Ama gelmen büyük incelik, Dedektif Decker.
Navré pour le désordre, mais c'est gentil d'être venue, inspectrice Decker.
- Lucifer! - Bir arzunun peşine düşüp de geldin buraya, değil mi?
Vous êtes venue ici animée d'un désir, n'est-ce pas?
Önceki gelişimde Peder Frank kocama sadık kalmamı söyledi.
Lorsque je suis venue plus tôt, le Père Franck m'a dit que je devrais être fidèle à mon mari.
Aşçılardan biri iki gün önce geldiğini söylemiş. Javier ve Anne'e bağırıyormuş.
Un des cuisiniers a dit qu'elle est venue, il y a 2 jours et qu'elle a crié sur Javier et Anne...
Birkaç hafta önce tuhaf bir adamla birlikte gitmiş.
Elle serait venue il y a deux semaines avec un gars.
Beni eleştirmeye geldiysen şimdi tam sırası.
Si vous êtes venue pour me tenter, c'est le moment.
Buraya neden geldin peki? Gidecek başka yerin olmadığı için mi?
Et donc tu es venue ici car... car tu n'avais nulle part d'autre où aller?
Geçen geceyi epey düşündüm. Neden sarhoş olup evine geldiğimi neden benimle yatmadığını. Bence, biz...
J'ai beaucoup pensé à la nuit dernière, pourquoi je suis venue bourrée à votre appartement, pourquoi vous n'avez pas voulu coucher avec moi et je pense que nous, notre truc, peut-être que ça va plus loin que le travail.
Bizarro Supergirl'ken peşime düşmedi bu sefer. Kara iken geldi.
Bizarro n'est pas venue pour Supergirl, elle est venue pour Kara.
Yemeğe sırf kendinden bahsetmek için mi geldin?
Es-tu venue pour ne parler que de toi?
Özür çekini vermeye mi geldin yoksa?
Vous êtes venue m'apporter le chèque d'excuses?
Geldim çünkü anneni daha önce hiç böyle görmedim.
Je suis venue, je ne l'ai jamais vue dans cet état.
Bence artık 21. yüzyıla girmeliyiz arkadaşlar.
L'heure est venue d'entrer dans le XXIe siècle.
Evet, Björk gösteri yaparken tasarımcısı Artipelag'ı getirdi.
Quand Björk est venue à l'émission, elle a amené son styliste,
Buraya, eğer isterseniz, Anchor Beach'deki görevimden istifa edebileceğimi söylemeye geldim. Ederim.
Mais surtout je suis venue ici pour dire, que si tu veux que je parte de Anchor Beach, je le ferai.
- Laura gelmedı. Onu aradım.
Laura n'est jamais venue.
Yaratık'ın neden seni koklamaya geldiğini söyleyemem.
Je ne peux pas te dire pourquoi... pourquoi la Bête est venue à toi.
Buraya seni uyarmaya geldim.
Je suis venue ce soir pour t'avertir.
Ben Hef'le yalnız görüşmeye geldim.
Je suis venue parler seule à Hef.
Bana iş için kendin geldin.
T'es venue me demander du travail.