English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ V ] / Verger

Verger traduction Français

316 traduction parallèle
Memlekette kiraz ağaçları ile dolu büyük bir meyve bahçem var.
J'ai un grand verger avec des cerisiers.
Meyve ağaçları arasında yürüyen kadın tablolarımızı gördünüz mi hiç?
Et nos peintures où les femmes se promènent dans un verger.
Ne olmuş, yarın da şeftali bahçesi sipariş etmek isteyebilirim!
Oui. Et demain, un verger.
Bu likörü kendi elmalarımızdan yaptık, Pederler.
Nous faisons cette liqueur avec les pommes de notre verger.
"Yukarı bahçe alev alev sanki..."
" Le verger du haut semble en feu,
Bu da öyle bir iş. Elmaların erken olgunlaştığı bir bahçe buldum.
Dans ce verger, les pommes mûrissent plus tôt.
Çiftçi aradı. Tüm bahçeyi büyük bir nakliyeciye sattığını söyledi.
Le fermier a vendu tout le verger à un gros expéditeur.
Akron'ın hemen dışında, akçaağaçların arasında bir kır kampı var.
Il y a une maisonnette à la sortie d'Akron... dans un verger d'érables.
Böylece ikisi bir araya gelince beyaz orman oluyor.
Et mon prénom est blanche. Je suis Ia blanche Forêt, tel un verger au printemps.
Benden çaldığın erikleri geri ver.
Tu les as volées dans mon verger.
Pekala. Eğer meyve canın çekerse, benim bahçeme gel.
Si tu veux des fruits, viens les prendre dans mon verger.
Meyve bahçesi özel mülkümüzdür.
Ce verger n'était pas gratuit.
Mukherji hanımın bahçesinden bir şey aldın mı?
Qu'as-tu pris du verger de Mme Mukherjee?
- Bahçemize ne oldu?
Il ne t'ont pas volé le verger juste sous notre nez?
Bahçeyi borca saymışlar.
Le verger a comblé cette dette.
Bahçemiz olsaydı şimdi aç kalmazdık.
Nous n'aurions pas de soucis si nous avions encore ce verger. Des mangues, des pommes, des noix de coco.
Bu meyveyi nereden buldu dersiniz?
Je suppose que les fruits proviennent de votre propre verger?
Bahçe bizim değil. Oradan meyve kopartamazsın.
Vous savez que nous n'avons pas de verger, et je sais que c'est mal de prendre les fruits des autres.
Şehir dışında etrafında meyve bahçeleri olan bir çiftlik evinin yatak odasındayım.
Je vois une chambre dans une ferme où il y a un verger.
Bir şekilde yataktan kalkıyorum, dışarıda ay ışı var. Pencereden dışarı atlayıp yere düşüyorum ve en yakındaki meyve bahçesinin sık otları arasına saklanıyorum.
Je sors de mon lit, la lune brille, je saute par la fenêtre, et je vais me cacher derrière le verger.
O bahçede ölseydim de acılarım son bulsaydı.
J'aurais mieux fait de mourir dans le verger!
- Hangi sersem girdi ki? Yeni gelenler Teğmenim.
Les bleus sont allés dans le verger.
Kulaklarınızı iyi yıkamış olsaydınız, suflörünüzü duyardınız!
- Si vous vous laviez les oreilles, du Verger, vous entendriez ce qu'on vous souffle par derrière.
"... ebedi baharda. " Siz de ebedi miskin kalacaksınız.
- Avec un éternel avril. Vous êtes un éternel cossard, du Verger.
İlkbaharda meyve bahçesi gibi olacak.
Ce sera comme un verger au printemps.
Babamın, Moon Lake'de bir meyve bahçesi vardı.
Mon père avait un verger à Moon Lake.
Evini ve meyve bahçesini yakıp kül ettik.
On a brûlé sa maison et son verger.
Eskiden ev ile meyve bahçesinin arasında küçük bir incir ağacımız vardı.
Tu sais, on avait un petit figuier entre la maison et le verger.
Hoş ve güzel bir meyve Bahçesi biliyorum
J'ai vu dans un verger si beau et si ensoleillé
- Neden uçmayacaktı! , meyve sineği, bu gizli meyve bahçesinde. -
Pourquoi se faufiler dans un verger sans voler de fruits?
Gece yarısı Calvert'in bahçesinde ol.
Rendez-vous dans le verger de Calvert. A minuit.
Şeytan bahçesi deniliyor.
On l'appelle "Le verger du Diable".
Şeytan bahçesi.
"Le verger du diable".
Buralarda kalacağım ve Dunc'a meyve bahçesinde yardımcı olacağım.
Je vais rester un peu pour aider Duncan avec le verger.
- Meyve bahçesinde mi çalışıyordun?
Tu étais dans le verger?
Meyve bahçesine yaşlı bir adam giriyor bir ceviz buluyor onu alıyor ve bir yere dikiyor.
Le vieux va au verger. Il trouve une noix sur son chemin. Il la ramasse et la plante dans la terre.
Porsuklarla güreşip yıldırımlar altındaki elma bahçesinde at sürebilirim!
Je crains pas un glouton de mon poids! Je chevauche à travers un verger de pommes sauvages, comme un éclair!
Bersie, filmi göster lütfen.
Verger, passe le film.
Barry'nin ilk savaş deneyimi... bir Fransız artçı birliğine karşı önemsiz bir çarpışmaydı. Fransızlar, İngiliz ana kuvvetlerinin... geçmek istediği yolun kenarında bir meyve bahçesinde mevzilenmişlerdi.
Barry eut son baptême du feu contre une arrière-garde de Français... qui occupaient un verger le long... d'une route que le gros des forces anglaises voulait emprunter.
Cal, hadi gel, sana bahçeyi göstereyim. Gel dostum.
je vais te montrer le verger.
Cal, şunu söylemem gerekiyor, bahçeyi mahvetmemelerini isterdim.
Il faut que je te le dise. Je préférerais qu'ils ne détruisent pas le verger.
Marmugisler meyve bahçesinde saklanıyorlar.
Les Marmugi se cachent dans le verger.
Meyve bahçesinden bahsediyoruz.
Il y a un verger tout entier.
Bobby, sen de Binbaşıyla kal, sonra araçlarla birlikte bahçede buluşalım.
Bobby, reste avec le major, puis prends mon vehicule et retrouve-moi au verger.
Babamım zamanındaki gibi eski Soubeyran yemiş bahçesini tekrardan canlandıracağım.
C'est de refaire le grand | verger Soubeyran... comme il était | du temps de mon père.
"Çiçek tarhları, yüzmek için ufak bir göl, 360 derece dağ manzarası."
"Verger, étang baignable, " vue panoramique sur les montagnes ".
Bir evimiz, meyve bahçemiz, gölümüz ve ahırımız var.
Nous sommes propriétaires d'une maison avec un verger, un étang et une grange!
Bahçeden bahsetmişim değil mi?
Je t'avais parlé de mon verger?
Yaşlı bir zampara gibi sağlıklıydın, ama bir gün meyve bahçesinde ölüp gittin ya sonrası?
Aussi en santé qu'un vieux bouc, et un jour, vous claquez dans le verger. Et ensuite?
Demek araziye daha önce girmiştin.
Vous aviez déjà exploré le verger?
Şerefsiz zangoç!
Ça, ça appartient à Jeanne d'Arc. Salaud de Verger!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]