Yabanî traduction Français
1,011 traduction parallèle
Belki benim gibi siz de anlarsınız... onları geri getiren bir güç olduğunu... eğer yaşarken kalpleri yeterince yabani idiyse.
Vous sauriez alors qu'après la mort, une force ramène ceux qui avaient un cœur sauvage.
Hayatım, yabani, küçük Cathy.
Ma pauvre petite sauvageonne.
Ve zaman geçti... Cathy tekrar, Heathcliff'e olan yabani ve kontrol edilemez tutkusu ve... Grange'da bulduğu ve unutamadığı yeni hayat... arasında kalmıştı.
Mais Cathy finit par être à nouveau déchirée entre sa passion pour Heathcliff et la vie qu'elle avait découverte et ne pouvait oublier.
Yabani olmaktan zevk alıyor sanki.
Il semble prendre plaisir à être brutal.
Hoşça kal, benim yabani, tatlı Cathy'im.
Au revoir, ma douce sauvageonne.
Havuz da çok karanlık, yabani otlarla dolmuş.
La piscine est noircie par les algues.
Ne yazık O tam bir yabani oldu. Tom'un karayazısı.
C'est un dévoyé!
Neden John Aysgarth bir yabani dedin, baba?
John Aysgarth serait un dévoyé?
Bazıları oldukça yabani.
Certains sont assez sauvages.
- Yo, at yabani.
- Non, cheval sauvage.
Jaynar yabani at.
Jaynar, cheval sauvage.
Baharda yaban sümbüllerini ve yabani kekikleri gördüğünüzde katırtırnağı ve fundaları gördüğünüzde onların gördüğü şeyleri görmüş oluyorsunuz.
Les jacinthes et le thym sauvages, la bruyère, que vous regardez, ils les ont vus de leurs yeux.
- Orası yabani bir yer olmalı.
- Un endroit plutôt sauvage.
Ellen, bu yıl bol miktarda yabani hindimiz var.
Les dindes sauvages foisonnent.
Demek üç gün boyunca yabani otları yolacağız son hasata geçeceğiz.
Je veux dire, trois jours de gaieté et de folie qu'il faut payer ensuite.
O gün, küçük bir yabani yaratık gibi saklanıp dövüşmeni izlemiştim. Yaptım ve bu çok hoşuma gitmişti.
Je devais être étrange pour me cacher et vous regarder vous battre, et y prenant tant de plaisir.
Eğer onlar olmasaydı, ben belki hâlâ bir peştemal içinde, yabani, batıl inançlı, cahil biri olarak etrafta koşturacaktım.
Sans lui, je serais encore un sauvage ignorant et superstitieux en pagne.
Ona yabani hayvanlarla birlikte bir yol ver.
Il avait le don de communiquer avec les bêtes.
Bunun gibi yabani bir hayvan için ağılda yerimiz yok.
Nous n'avons nulle part où le parquer.
Yabani mi? Olabilir.
Sauvages, je ne sais pas.
Onun çok yabani ve istikrarsız olduğunu düşündüm ve kararımı verip kendi iyiliği için evlenmek zorunda olduğuna onu ikna ettim.
Je le trouvais instable. J'ai voulu qu'il se marie, pour son bien.
- Peki biraz yabani böğürtlen ister misiniz?
- Vous voulez des prunelles?
Güneşten kemikleri kurumuştu ve yabani arılar oraya üşüşmüştü.
Le soleil avait blanchi sa carcasse, et un essaim d'abeilles sauvages s'y était installé.
Yabani ot. - Ben yabani ot değilim.
Pour parler crûment, du chiendent!
Aslan, kaplan ve yabani domuzları müzikle eğitirim.
Je dompte les animaux à la pelle, les lions, les tigres, les gazelles
Ben hayvan eğiticisiyim, sirk güldürücüsüyüm. Aslan, kaplan ve yabani domuzları müzikle eğitirim.
J'ai dressé des animaux à la pelle, des lions, des tigres, des gazelles
Texas yakınında, yabani atları getirmeye çalışıyor.
II est allé au Texas.
- Hadi kızım hadi artık Onunla kalmak istiyorum Yabani hayvanlar parçalar onu
- Voyons, ma jolie, on ne va pas le laisser à la merci d'un puma ou d'un ours.
Ona hep istediği gibi Gloucestershire'da yabani av sahası ve alabalık dolu akarsuyu olan bir kırsal bölge satın alırız.
Nous lui achèterons une maison de campagne à Gloucestershire avec un terrain de chasse et une rivière à truites, comme il en a toujours rêvé.
Damat David olduğuna göre, yabani pirinç kullanmalı herhalde.
Pour le mariage de David, il ferait bien de prendre du riz sauvage.
Yabani biri midir?
Il est indiscipliné?
Yabani olmanin tersi gibi bir ºey.
Je dirais que c'est le contraire de sauvage.
Bu adam bir yabani Riordan.
Cet homme est un sauvage, Riordan.
- Yabani çilek topluyorum.
- Je ramasse des fraises sauvages.
Yani birkaç yabani turp veya öyle bir şeyler bulursam belki çocukların neşesi biraz yerine gelir diye düşündüm.
Je veux dire--Je pensais que les gars seraient contents si je... pouvais varier l'ordinaire avec quelques radis sauvages.
Ben de dedim ki : "Eğer empresyonist tablo alacak kadar delilerse bu onların yabani olduğunu kanıtlar."
S'ils sont assez fous pour acheter des tableaux impressionnistes, ça prouve que ce sont des sauvages.
O yabani, kızgın bir çocuk.
Il est déchaîné.
- Hala yabani bir kedisin, değil mi!
Je pensais pas que tu pouvais t'améliorer, mais tu l'as fait.
Yabani domuzlar, boz ayılar.
Des cochons sauvages, des ours noirs.
Yabani çiçek ve çocuk kokusunu tercih ederim.
Je préfère l'odeur des fleurs des champs, ma fille.
Yabani çocuklar yüzünden.
À cause de ces gosses.
Bu film, herhangi bir yerde terkedilmiş yabani yerleşim alanlarında... ... insani atılım gerçekleştiren ya da uzaya yapılan cesur bir hamle ile önderlerin zorlu yolunu takip eden Sovyet halkına adanmıştır.
A tous ceux qui, dans quelque champ de l'entreprise humaine, que ce soit la colonisation de terres sauvages et abandonnées ou une ruée aventureuse dans l'espace, suivent la route difficile des pionners ;
Demek ki bu yüzden bugün ormanda hiç yabani geyik patikası bulamadık. Kurtlar!
Mais ce sont des loups!
Normal, yetişkin ve düşünceli bir adamla buradaki yabani, aptal insanlar arasındaki farkı görüyorsun işte.
Voilà la différence entre un adulte normal, et tous ces fous.
İki yabani genç.
A l'époque, ce n'était que deux jeunes pleins de vie.
Çok kötü bir izlenim yarattık. Kaba ve tatsız davrandık hatta, bazen de düpedüz yabani.
Nous avons eu un comportement désagréable, parfois même grossier.
Kovboylar kalan gerçek erkeklerdir ve yabani tavşanlar kadar güvenilirdirler.
Les cow-boys sont les derniers hommes, et ils sont aussi fiables que des évadés.
- Kovboyları hiç anlayamam. Hayvanlar için deli olurlar ve yapacak işleri olmayınca da, dakika şaşmaz dağlara kaçıp, o zavallı yabani atları rahatsız ederler.
Tous dingues des animaux et dès qu'ils n'ont rien d'autre à faire, ils se ruent dans la montagne pour embêter ces pauvres chevaux.
Bu yabani atları da vurup, akbabalar için bırakırlar.
Ils tuent des mustangs et les laissent pour les buses.
Bize katılın Leydi Mary. Göründüğüm kadar yabani değilimdir.
Joignez-vous à nous, je ne suis pas l'ogre dont j'ai l'air.
- "Çimlerin yabani büyüdüğü yerlere" - İşte böyle.
Où l'herbe est belle