Yaşlılar traduction Français
1,649 traduction parallèle
Wolverhampton'da bir yaşlılar yurdu açılışı, Preston'da bir yardım gecesi ve anneni tatile götürmek dışında hiçbir işin yok.
Soirée dans un hospice de Wolverhampton. Concert pour une œuvre à Preston. Tu emmènes ta mère en vacances.
Yaşlılar yurdunun canı cehenneme, yardım gecesinin de!
Au diable l'hospice et l'œuvre!
Ben içmem. Bazı yaşlılar müpteladır. İhtiyaçları olduğunu düşünüyorlar.
Pas moi, mais les plus âgés sont accros.
Frazier ve Fields, yaşlıların çocuklarıyla vakit geçirdiği bir yaşlılar merkezine gittiler. Bay Fields'ın annesi orada.
Ils se rendent dans une maison de retraite où l'on fait se rencontrer jeunes et anciens.
Halin benim gibi yaşlıları cesaretlendiriyor.
Ca réconforte des vieux comme moi
Yaşlılar iki kişi sayılır.
Les vieux comptent le double.
Çünkü yaşlıların tartışmalarının bizimle hiç ilgisi yok.
Parce que les querelles de vieillards n'ont rien à voir avec nous.
Görüyorsun ya herkes biz yaşlıların sessizce bir köşede kıvrılıp ölmesini istiyor.
Tout le monde veut voir les vieux se rouler en boule dans un coin et mourir.
Ya yaşlılar?
Et pour les vieillards?
Çocukları ve yaşlıları.
Les enfants et les vieillards.
Yaşlılar Evi'nden olabilir.
Pareil, de la maison de retraite.
Yaşlılar Evi'nde öyle yapmamızı söylediler.
C'est ce que nous a conseillé le Centre.
Yaşlıların kulakları büyük olur hayatım.
Les vieilles personnes ont de grandes oreilles, mon enfant.
Bazen yaşlılar, bizi korkutmak için iblis masalları anlatırdı. Ama...
Les anciens nous racontaient parfois des histoires de démons pour nous faire peur.
Onlara yiyecek, barınak, battaniye, çocuklarına oyuncak, hasta ve yaşlılarına ise ilaç temin ediyoruz.
Nous leur apportons de la nourriture, un abris, des couvertures, des jouets pour leurs enfants, des médicaments pour les malades.
Noel Baba olacak ve köşedeki yaşlılar yurduna film objelerimden bir kısmını teslim edecektim.
J'allais être le Père Noël et donner quelques souvenirs de film à une maison de retraite sur le coin.
Kasabanın yaşlıları olay sonrasında heyet topladılar.
Les anciens du camp ont convoqué une réunion suite à ça.
Yaşlılar için derdik ne çocuk desteği ne baldır diye.
Mon père, c'était : "Pas de pension alimentaire, ni de mollets".
Şimdi Yaşlılar ArnoId PaImer ile Aynı Fikirde programına geçiyoruz.
Et maintenant, revenons à "Vieillards d'accord avec Arnold Palmer".
Yaşlılar ne kadar iğrenç, "Desperate Housewives"'da oynamak için sevimli olmalarına gerek yok.
Les vieux sont répugnants, même quand ils essayent de paraître beaux comme dans Desperate Housewives. Vas-y!
Çok yaşlılar.
Elles sont très âgées.
Yaşlıların ölmesine aldırmazlar.
Personne ne s'en fait quand on tue une personne âgée.
Senden daha yaşlıları da var, inan bana.
Il y en a d'autres bien pire, croyez-moi.
- Yaşlılar iğrenç oluyorlar.
- Les vieux sont dégueu.
Sosyal sigortalar yaşlılar içindir.
La sécurité sociale est pour les personnes âgées.
Bazen yaşlılar daha mantıklı konuşuyor.
Parfois, les personnes âgées sont si clairvoyantes.
Yazlıklar, yaşlılar için değil midir?
- Les copropriétés, c'est pas pour les personnes âgées?
Bana aşık olmasının sebebi buymuş. Şişman ve yaşlılar onu azdırıyormuş.
C'est pour ça qu'il me voulait moi, les vieux gros l'excitent.
Yaşlıların seks yaptığı fikrini kabullenemiyorsun diye bu yapamayacakları anlamına gelmiyor.
C'est pas parce que tu ne regarderais pas des gériatriques se lâcher qu'ils n'ont pas le droit de le faire.
Biz yaşlılar Alaska gezisi resimlerine bakarak kafa şişireceğiz.
- Nos deux jeunots vont s'ennuyer avec les photos de notre dernière croisière!
Yaşlılar sosyal güvencelerini kaybedebilirler. Kadınların kürtaj hakları ellerinden alınabilir.
Les retraités pourraient perdre la sécu, les femmes le droit à l'avortement.
Ondan daha yaşlıları götürdüm.
Mes chaussettes sont plus vieilles qu'elle.
Ayrıca, bilim adamları hayvan besleyen yaşlıların kaçınılmaz sonlarına gidişlerinin yavaşladığını tespit... Tamam, teşekkürler.
En plus, des études sur les gens âgés ont démontré que la compagnie animale peut ralentir le déclin inévitable de...
Yaşlılar çocuk gibi.
Les personnes âgées, c'est comme les enfants.
Çevirilerimin sonucu, bir köyü yok edecek büyük bir seli önceden haberdar ettim. Yüksek bir yere çıkmaları için yaşlıları ikna edemedim.
Grâce à mes traductions, j'ai prédit qu'une grosse inondation détruirait le village sauf si je convainquais les aînés de se déplacer vers les hauteurs.
Hepimiz aşağıya birlikte ineceğiz ve Appa hasta ve yaşlılarınızı karşıya uçuracak.
On descend tous ensemble et Appa portera les vieux et les malades.
O beyaz adamlar, sahnede hopladılar o gece. Yaşlı Nat King Cole da hopladı.
Cette bande de blancs s'est jetée sur la scêne, et lui a vite fui.
Yaşlı adam sakince karın içinde oturur, Anılarını hatırlayarak,
Le vieux s'asseoit dans la neige, tranquille, se remémorant sa vie,
Sonunda bazıları, genelde yaşlı olanları uykuya dalıverirler ve kaybolurlar.
Parfois, certains – généralement les plus vieux – vont s'assoupir. Et disparaître.
"Baş yaslılar, Kral III. William ve Kraliçe Mary."
"Les membres du cortège funèbre royal sont recouverts de crêpe noire."
Sonrasında bir yaslılar topluluğuna katılmıştım. Ken de oradaydı.
J'étais à un groupe de soutien pour le deuil et Ken y était.
Bazıları yaşlıydı, bazıları garip ve hayret içindeydi.
Certains vieux, d'autres bizarres ou encore déconcertés.
Yaşlılar evinde mi?
Les vielles personnes à la maison?
Mektuplar yanlış dağıtılmış, askerler yollarını kaybetmiş, yaşlıların kafası karışmış. O zaman da olmuş.
Ca l'était à l'époque.
Beni buraya getirdin çünkü kadın yaşlı ve iyi biri o et kafalılar, kadından haraç oluyor diye kadına acıyacağım.
Quoi? Tu m'as amené ici parce que tu savais que c'était une femme charmante... et que j'aurais de la peine pour elle à cause de ces connards qui veulent l'escroquer.
Tanrı'nın eli bu. Yukarıdan uzandı ve ulusumuza, kutsal başkanımıza, cesur savaşçılarımıza ve yaslı ailelerine dokundu.
La main de Dieu est venue toucher notre nation, notre cher président, nos braves soldats et leurs familles en deuil.
Bunların hepsini bu yaşlı kadının acılarından kurtarmak için istiyor. Ve devlet ona izin vermiyor.
Tout ce qu'elle veut c'est abréger les souffrances de cette pauvre femme, et l'état ne veut pas la laisser faire.
Yaşlı evli çiftler gibi daha Jefferson'ların nakaratını söylerken kendimizden geçtik.
On s'est juste endormis devant une rediffusion des Jefferson, comme un vieux couple.
Ne yani, kurbanının bu bölgede bulunabilinecek en yaşlı insanın kafatasının kalıntılarını mı araştırıyordu
La victime testait les fragments d'un crâne qui serait les plus vieux restes humains jamais découverts dans cette zone.
Bu yaşlı rakçılar için, pişmanlık söz konusu değil.
Pour ces vieux rockeurs, les regrets n'existent pas.
Tanrılar adına, kendimi yaşlı hissettiriyorsun.
Dieux, tu me fais sentir vieux.
yaşlı 147
yaşlıyım 21
yaşlılık 18
yaşlı adam 222
yaşlı kadın 40
yaşlı cadı 18
yaşlı bir kadın 19
yaşlı bayan 17
yaşlı kız 17
yaşlı mı 20
yaşlıyım 21
yaşlılık 18
yaşlı adam 222
yaşlı kadın 40
yaşlı cadı 18
yaşlı bir kadın 19
yaşlı bayan 17
yaşlı kız 17
yaşlı mı 20