Yemış traduction Français
259 traduction parallèle
Tarzan kafanızı koparıp sırtlanlara yem yapacak.
Tarzan vous tordra le cou pour ça!
Keşke elimizde biraz yem olsaydı.
S'il y avait quelque chose pour amorcer...
Yem olarak kullanacağız.
On s'en servira d'appât.
Şu andan itibaren onun sevgisi bir çiftçi karısının horozun üstüne yem savurması gibi olacaktı.
Elle nous aimerait toujours, mais autrement. De l'affection sans doute, mais en petites doses.
Yem satıcılarına, sığır alıcılarına... Kalanları için de sözleşildi. Kovboylar ve çiftlik sahipleri, kasabaya uğradıklarında kalmak için kiraladı.
pour les voyageurs de commerce, les maquignons et le reste pour les cow-boys qui louent au mois.
İşte geldi! Al bakalım, seni riyakâr, kırık dişli yem çalıcısı.
Voilà, sale créature, voleuse d'appât!
KızıI Şimşek'e yarım yem verilmişti. Koşacağı yarış 100.000 $ ödüllü Landsdowne yarışıydı.
Red Lightning ne reçut qu'une moitié de portion... en préparation de la 7e course de l'après-midi... le Landsdowne Stakes de 100 000 dollars.
Sonra Griff'in arkasını kollamak için bir yerlerde kendisini yem yapacak.
Puis il s'installera quelque part pour couvrir Griff de dos.
İlk yem 40 kulaç, ikinci yem 75 kulaç, 3. ve 4. yemler sırasıyla 100 ve 125 kulaç derinlikteydi.
Un hameçon était à 40 brasses de fond, le second à 75. Le 3e et le 4e plongeaient dans l'eau bleue à 100 et 125 brasses.
Her bir yem baş aşağı ve sıkıca dolanarak kancaya geçirilmişti.
Chaque hameçon pendait tête en bas, et la tige du crochet plantée dans les appâts était solidement attachée.
Kuşu yakalamak için, önce tuzağa yem koymalısın.
Pour attraper un oiseau, il faut d "abord l" appâter.
Yem dükkanında çalışıyorum.
Je travaille à l'épicerie.
Ben sadece yem dükkanında çalışıyorum.
Je travaille juste à l'épicerie.
Onu Ichi'ye karşı yem olarak kullanmak senin fikrindi.
C'était ton idée de s'en servir comme appât pour attraper Ichi.
Samuray'ı kendi taraflarına çekmek için onu yem olarak kullanıyorlar.
Ils s'en servent comme appât pour attirer le samouraï de leur côté.
- Bir yem gerekecek. - Haklısınız.
Il me faut une amorce.
Sıkı bir uyku çek ve böceklere yem olma.
Bonne nuit, sans punaises.
Kışın hayvanlar yolculuk yaptığı için biraz daha iyi yem arıyor... ve yazın arada bir, kuraklık olur.
L'hiver, le bétail doit se déplacer pour se nourrir et l'été, il y a parfois la sécheresse.
- İspanyol sınırından Fransa'ya geçerken ateş eden bir takım askerin önünde,... onu yem olarak kullanmak acı verici bir görevdi.
- Il a reçu la tâche difficile de lui faire quitter l'Espagne et de l'attirer en France où un peloton d'exécution l'attendait.
Sanırım 300'ünü de Oberst gibilere yem olsun diye cüzdanda bıraktın.
Tu as laissé 300 $ dans son portefeuille comme appât, et Oberst s'est fait avoir.
Yem ve hububat ambarında, caddenin tam karşısında.
Dans le magasin d'alimentation, en face.
Araba ancak biz burada yem olarak kalırsak geçebilir.
Reste, si ça te chante. Cuchillo, lui, il s'en va.
Yem yok, pislik yok, çifte yok, kaçmak yok...
Ça ne rue pas, ça ne s'enfuit pas...
- İş mi? Bildiğimiz tek iş saman ve yem olduğu için, kendi dükkanımızı açacağız.
Puisqu'on s'y connaît, on va ouvrir un magasin de graines.
1742'de İspanya İmparatorluğu harap haldeydi. İç çatışma ve savaşlardan yıpranmış, zengin ticaret yolları İngiliz korsanlara yem olmuş...
En 1742, l'Empire espagnol était en ruines et ses riches routes commerciales une proie facile pour les corsaires anglais...
İkinci adam dikkatinizi belirli bir bölgeye çekmek için cesedi yem olarak bırakmalıydı ve sonra da kaçış.
Le Détrousseur comptait peut-être s'en servir pour vous attirer sur une fausse piste et passer ainsi...
Bunu durumu yem olarak kullanalım onu tekrar gördüğünde onu tanıyormuş gibi yap ve tepkisini sına!
On va jouer là-dessus. Devant lui, tu vas faire semblant de le reconnaître.
Beni yem olarak kullanıp seni öldürmeye çalışıyorlar
Beaucoup d'hommes redoutables veulent vous tuer en m'utilisant comme appât.
Bir gün oltaya yem olarak balık attım ve 1 metre 40 santimlik yavru bir köpekbalığı çektim. Hemen sandalı kemirmeye başladı.
J'avais une touche et comme je la remontais, j'ai attrapé un jeune requin renard d'un mètre quarante qui s'est mis à dévorer mon bateau.
Sırf sesler yaptığını sanacağım. Çünkü eğer Fiddler'a salak dediysen seni o domuzlara yem yaparım.
Je suppose que tu sais pas ce que ça veut dire... car si tu traites le vieux Violon d'abruti... je te donnerai à manger aux porcs.
Genç ressamları ağına düşürmek için karısını yem olarak kullanır.
Mais c'est vrai. L'histoire est vraie. - Tu es magnifique, ce soir.
Yem olarak kullandı.
Ils s'en repaissent.
500 dolar'a sarıp, köpekbalıklarına yem yapıyorlarmış.
Ils la jetteront aux requins pour 500 $.
Benim düşüncem çocuk bir önhazırlıkla okulda ayartıldı ve annesi yem olabilir.
Je suis convaincu qu'on a poussé l'enfant à s'enfuir, et que sa mère... aurait bien pu servir d'appât.
Tek yanlış hareketinizde köpekbalıklarına yem olursunuz! Mükemmel!
S'il y a le moindre problème, je te jetterai à la mer!
Belle Ada'sını Jimmy Lee'nin önünde canlı bir yem gibi tutum, o da atladı.
J'ai fait miroiter Belle Isle devant Jimmy Lee et il a mordu à l'hameçon.
O adam seni yem olarak kullanıyor. Bizi ringe çıkarmak istiyor.
Il s'est servi de toi comme appât pour m'avoir sur le ring!
Sears Tower'dan kafa üstü bir raptiyeye atlamayı yeğlerim. Ya da erkekliğimi bir timsaha yem yapmayı. Ki başımı bu derde sokan da bunu yapmış olmamdır.
Je préférerais plonger d'un gratte-ciel la tête la première ou appâter un crocodile avec ma virilité, ce qui nous a mis dans ce pétrin au départ.
O yabani ata yem verirsen, onu zehirlemeye çalışıyorsun zanneder.
Si on donnait du grain à ce mustang, il croirait qu'on l'empoisonne.
Derim ki Frank Bennett sarhoş olmuş, nehre yuvarlanmış ve uzun süre önce balıklara yem olmuştur... ve bunların hiçbiri umurumda bile değil!
Je dis que Frank Bennett s'est soûlé... est tombé dans la rivière et a été dévoré il y a longtemps. Et j'en ai rien à foutre!
Eğer şimdi graviton ışınını yaymaya başlarsam, bir yem gibi çalışabilir.
Si j'émets le rayon graviton maintenant, il pourra servir d'appât.
Cothern Yem Dükkanını görünce sağa döneceksin.
Tu tournes à droite au magasin de pêche qui s'appelle Cothern's.
Cothern Yem Dükkanı
Magasin de Pêche Cothern's
Sokağın karşısında yem alan bayanı hatırlıyor musun?
Tu te rappelles la dame qu'on a vue acheter à manger en face?
Kırmızı ışıkta bile geçsen, seni kurtlara yem yaparım.
Je te préviens : Tu traverses en dehors des clous et tu nourriras les vers.
Yem, yumurtadan yeni çıkmış, aç meyve sineklerine saldırıyor ve yalnız onları zehirliyor.
Il attire les mouches... qui viennent d'éclore et ne tue qu'elles.
Evet, onu yakalamamız için, sanki bize yem atıyordu.
En effet, c'est comme s'il nous défiait de l'attraper.
Genelde yem dükkanından alış veriş yaparlar.
Ils font souvent leurs courses là.
Tavuğun kullanamadığımız kısımlarını öğütür ve yem olarak kullanırız.
Tout ce qui est inutilisable est transformé en aliment.
Japon fotoğrafçı Hogey'i beni bulmak için yem olarak kullanmışlardı.
Ils s'étaient servi de Hoki, un photographe japonais de Kyoto comme d'un mouchard pour me trouver.
Sadece cesetleri otelden çıkaracağım... çöle taşıyacağım... ve çakallara yem olsunlar diye atacağım.
Je vais simplement tirer ces corps... les emmener dans le désert... et laisser les coyotes s'occuper d'eux pour un moment.