Yogun traduction Français
6,178 traduction parallèle
Amerika'da nüfusun en yoğun olduğu şehir.
C'est la ville qui a la population la plus dense d'Amérique.
Son zamanlarda yoğun duygu değişimleri yaşıyor musun?
Tu as eu des sautes d'humeur dernièrement?
Bu süreç çok heyecanlı ve yoğun geçecek.
Cela est excitant mais va prendre beaucoup de temps.
Çok hoş ama yoğun bakımda ben yetkiliyim.
C'est mignon. Je suis responsable du service de cardio.
Çok yoğun olmalıymışsınız.
Vous avez dû être très occupé.
Kanın en yoğun olduğu ortam burası Eşyaların yerlerini tespit etmek için Boşlukları tebeşirle çizdim.
Donc, la plus grande partie du sang est dans la zone de vie principale
Hiç zor olmadı çünkü tüm halı kanla kaplıydı. İki tane ilginç alan tespit ettim. En yoğun leke burada, 60 santim çapında.
J'ai marqué les traces à la craie pour determiner l'emplacement des meubles ce qui n'est pas trop difficile vu que toute la moquette est recouverte de sang donc j'ai trouvé deux zones intéressantes ici la tache la plus concentrée
Yoğun ezber olan bazı uzun geceler olmuştu.
De longues nuits intenses à apprendre.
Gece hayatı yoğun mudur?
La vie nocturne est-elle agitée?
Yarınımızın lideri olacak birçok genç ve havalı insanın yoğun olduğu bir bölge.
C'est un super endroit plein de jeunes gens qui domineront le monde demain.
Yani size yoğun bir dini deneyim mi yaşattım?
Donc, je vous ai fournie une profonde expérience religieuse?
Yoğun olduğunuzu biliyorum, o yüzden kısa sürecek.
Je sais que vous êtes tous très occupés, je vais faire au plus vite.
Hayır, hayır, Avery ile tüm gün yoğun bir halde çalışıyordu.
Non, non, elle travaille avec Avery toute la journée.
Evet, bizim yoğun hayatımızda, express olmak zorundayız.
Ouais, avec notre vie bien occupée, on se doit d'être rapide.
Yoğun bakımda şu an.
Il est aux soins intensifs.
Şimdi yoğun bakımda.
Elle est en soins intensifs.
Sizin için de yoğun bir Cabernet getirdim su eklense bile tadı bozulmayacaktır.
Je vous ai ramené un Cabernet corsé qui devrait être toujours bon avec un peu d'eau dedans.
Evrenin her yanı Yoğun ve sıcaktı
♪ Our whole universe was in a hot, dense state ♪
Aşırı yoğun depresyonundan çıkması güzel.
C'est un bon changement depuis sa dépression super-intense.
- Kısacası yoğun bir acı patlaması olacak.
- Flash intense mais bref de douleur.
Yoğun bir aroması var.
Le goût est original...
Yazdığına göre, Max'in köpek prostat kanseri ile olan cesur savaşı, kuyruğunu tırmalamaktan daha yoğun.
Les légendes racontent le témoignage poignant du combat héroïque de Max contre le cancer de la prostate.
Hey, biraz yoğun bir vakit.
Mec, on est un peu... occupé.
- Kendisi... Yukarıda yoğun bakımda.
Il est... au-dessus, aux soins intensifs.
Bir ; sana uzun, tutkulu, yoğun bir şekilde sarılırım.
Un, je te fais un très long t passionné, intense câlin.
- Dr. Yang, yoğun bakımdan arıyorlar.
Le CCU vous demande.
6.Yasa değişikliği haklarını sordun, birazdan gelecek,... yalnızca şu anda değil. Mutfak biraz yoğun.
Vous avez invoqué le 6e amendement, il va arriver mais pas tout de suite.
Sekreteriniz çok yoğun olduğunuzu, söyledi. Ve randevu alabilmemin tek yoluydu.
Ta réceptionniste disait que tu étais ennuyeux et c'était le seul moyen que je pouvais
Ama bunun için yoğun çalışma, efor gerekiyor.
Mais cela nécessiterait de travailler dur... faire un effort.
Mezuniyetten sonra çok yoğun çalışmış.
Bon, il a été très occupé depuis sa remise de diplôme.
Ya sen? Bugünlerde yoğun musun?
Et toi, t'arrêtes pas en ce moment?
Keşke önce arasaydın, ofiste işler çok yoğun.
Tu aurais dû m'appeler d'abord. Mon bureau est fermé ce matin.
Çok yoğun olduğumu fark etmişsindir. - Tabii.
Tu as remarqué que là j'ai du boulot par dessus la tête.
Olay meydana geldiğinde Burgess buradaymış ve yeğeni şu anda yoğun bakımda.
Burgess était là quand c'est arrivé, et sa nièce est aux soins intensifs.
Yoğun ateş altındayız!
On se fait tirer dessus!
Üyeler, koyu renkli limuzinler ve yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde otele varıyorlar.
Les membres arrivent dans des limousines entourés de vigiles.
Polly'nin itirafının duygusal olarak yoğun olduğunu anlıyorum, ama Chelsea'ya intihar etmesi için ölümcül dozda morfin verip... yardım ettiği iddiası tamamen yanlış.
Je comprends que l'aveu de Polly soit chargé d'émotion mais son affirmation qu'elle a aidé Chelsea à se suicider en lui injectant une dose fatale de morphine est évidemment fausse.
Birbirimize bağlı olduğumuz, aramıza kimsenin girmeyeceği ve aramızda, olabilecek en yoğun sevginin bulunduğu bir oyundu.
On était dévoués l'un pour l'autre, et personne ne pouvait se mettre entre nous, on s'aimait plus que personne ne pourrait jamais aimer.
Yoğun bakım ünitesine gitmek ister misin?
Tu veux aller aux soins intensifs?
- Çok yoğun, değil mi?
C'est plutôt occupant, non?
Yarın Newmarket var, yılın en yoğun 3.günü.
Demain c'est Newmarket notre 3e business de l'année.
Gündüz vardiyasında ne kadar yoğun çalıştığımı gördün.
Vous avez vu comme je travaillais dur sur l'équipe de jour.
Bakın, şuan görev dışında olduğunuzu biliyorum, sadece yoğun gecenin ardından rahatlamak istiyorum ama önce teşekkür etmek istiyorum.
Les gars. Je sais que vous n'êtes pas de service, et que vous voulez vous reposer après une nuit très difficile, mais... Je voulais juste vous remercier.
Aslan payını yoğun bakım ünitesi alacak.
L'unité de soins intensif se partage les trucs juteux.
Ve diğer insanlar ölmesin diye yapmaları gereken işler var. Ve bu gece diğer gecelerden daha yoğun. O yüzden ne isteğini söylemek için bir dakikan var ve sonra gidiyorsun.
Les gens ont du travail à faire pour pas que les autres meurent, et ce soir on a plus de monde que normalement, alors tu as une minute pour me dire ce que tu veux dire et après tu devras partir.
Gaz haldeyken ; kokusuzdur, iz bırakmaz yoğun miktardaysa, insan için ölümcüldür.
Sous la forme de gaz, cela n'a pas d'odeur, cela ne laisse aucun résidu et une large concentrations, est fatal pour l'homme.
- Kocamın uygun şekilde bakılması için evime götürme talebimi reddettiği için, yoğun ısrarlarımı geri çeviremedi.
- Sur ma grande insistance, puisqu il refuse mon souhait de ramener mon époux à la maison pour des soins appropriés.
- Yoğun adam, ha?
Il est très pris, hein?
Yoğun bakıma çıkaralım.
Amenez-la en Soins Intensifs.
Benim için çok yoğun!
C'est trop intense pour moi!
Mezuniyet işleriyle oldukça yoğun. Hiç boş zamanı yok...
Il a été occupé avec son diplôme.