Yolcu traduction Français
2,683 traduction parallèle
Winston bu bir yolcu uçağı, dizüstü bilgisayar değil.
- C'est pas un ordinateur portable. - En fait...
Hayır değil. Bu da benim kaçak yolcu teorimi çürütüyor.
Non, ma théorie du passager clandestin s'envole.
Büyük yolcu salonundaki kimsenin duymamış olmasına inanmak zor.
Difficile de croire que personne n'ait rien entendu.
Ya bu adamda ciddi bir yolcu otobüsü fetişi var- -
Soit ce gars est un passionné de bus...
Ayrıca yolcu koltuğunda oturmuş, yerinden çıkmış olan omzunu tutan kişi de sensin.
Et on te voit à côté, tenant ton épaule.
Gölgelerden yürüyen bir yolcu misali hayat yolculuğunuzu tek başına sürdürüyorsunuz.
" Vous poursuivez seule le voyage de la vie, comme un pèlerin
Kesinlikle yolcu listesindeler.
Ils sont sur la liste des passagers.
- Efendim? - Özel bir yolcu mu geliyor?
Vous accueillez quelqu'un d'important?
Palisades uçurumundan arabayla atlaması düştüğü gay yolcu gemisindeki müşteriler tarafından kameraya alınmış.
Sa tentative avortée de se jeter d'une falaise a été filmée par des vacanciers sur le bateau où il a atterri.
Pete, yolcu edelim.
Pete, on y va.
Ken, sen yolcu eder misin? Gayet tabii.
- Tu les raccompagnes?
Ama kontrol ettik, hiç bir taksi şirketi, Cinayet saatinde, Ashley'in evinden, hava alanına yolcu götürmemiş.
On a vérifié et aucune compagnie n'a eu de clients à cette heure entre la caravane d'Ashley et l'aéroport.
Yolcu koltuğundaki kişinin ceketine bakın.
Regardez la veste du passager.
Sayın Yolcular, US Airways 1794 sayılı Chariotte Douglas Uluslararası Havalimanı uçağı yolcu alımına başlayacaktır...
À l'attention des passagers du vol US Airways 1794 avec escale à l'aéroport international de Charlotte-Douglas, l'embarquement...
Bir defasında yolcu aracı eğitmiştim ama asla kalkamadı.
Je me suis entraînée pour une mission spatiale, mais ne suis pas partie.
Bu günlerde kaçırılmasını engellemek için hava kuvvetleri yolcu uçaklarını düşürüyor.
Ces jours-ci, l'armée de l'air descendrait un avion plein de passager pour éviter qu'il se fasse détourner.
Gerçek yolcu listesi.
Le manifeste original des passagers.
Zümrüt değil, bu yolcu listesi.
Pas la pierre. Ce manifeste des passagers.
Henry Stamm, 75 yaşında, yolcu gemisi limandan ayrılmadan, merdiven boşluğundan düşmüş.
- Qu'est-ce qu'on a? - Henry Stamm, 75 ans, tombé dans les escaliers d'un bateau de croisière avant même qu'il ne parte.
- Ne? O bir yolcu değil, o bir konteynır.
C'est un numéro de container, pas un nom.
İki yolcu da öldü.
Les deux passagers ont été tués.
Seni bu köprü üstünde yolcu etmek isterdim.
Je voulais vous dire au revoir sur ce pont.
Giden yolcu bölümünde.
- Le hall des départs?
Bir yolcu first class lavabosunda unutmuş.
Oubliées dans les toilettes de la 1re classe.
Küçük bir yolcu uçağı Maryland'daki Owings bölgesine düştü.
Le bi-moteur ne s'écrase à l'extérieur de Owings Mills, Maryland.
Yolcu kapısında lekeler var.
Il y a des éclaboussures sur la porte passager.
Yolcu tarafındaki kapıda da Heidi'nin kanı var.
Le sang de Heidi à l'intérieur, sur la portière passager.
Bir yolcu seçip. ona hikâye yazacaksın.
On choisit un voyageur, on raconte toute son histoire.
Bak, sen yolcu tarafına geç ben de diğer tarafa geçiyorum.
Tu vas du côté passager, et moi, de l'autre.
Yolcu tarafına geçeceğim.
Je peux le faire.
Fazladan bir yolcu almışsınız. Evet.
Vous avez embarqué un passager.
Emniyet kemeri ışığı açıktı, ama bir yolcu ayağa kalkmıştı.
Le voyant "attachez vos ceintures" était allumé, mais quelqu'un s'est levé.
183 yolcu ülke içindeki bir karantina tesisine yerleştirilerek incelemeye alındı.
Les 183 passagers ont été placés en zone de quarantaine américaine pour des examens.
Ben de yolcu koltuğunda oturuyordum.
J'étais sur le siège passager.
Evet, ben kullanıyordum, dolayısıyla, sen de yolcu koltuğundaydın.
Oui, je conduisais, donc tu étais sur le siège passager.
Ve ben de yolcu koltuğundaydım.
Et j'étais sur le siège passager.
Sen de rahat rahat yolcu koltuğunda oturursun, aynı bugün benim yaptığım gibi.
- Tu profiteras du siège passager. Comme moi aujourd'hui.
- Evet. Sanz ve Cuba Gooding, Jr.'un oynadığı gey yolcu gemisi filmi mi?
La croisière gay avec Sanz et Cuba Gooding Jr?
Biliyorum çünkü Karayipler'de minik bir limandan bir yolcu gemisi çalmıştım.
Je le sais, car j'ai volé un bateau dans un petit port des Caraïbes.
Araştırmalarıma göre ya cüce galaksiden dolambaçlı seyir eden bir yolcu kapsülü ya da kötü bir new age müziği.
D'après mes recherches, ça doit être une capsule venant de la galaxie naine Serpens... - ou de la New Age pourrie.
Kanadalı yetkililer Bay Black'i Toronto'da yakaladılar ama ismi yolcu listesiyle birlikte havaalanına verildi.
Les autorités canadiennes retiennent M. Black à Toronto, mais ont laissé son nom sur la liste de vol vers JFK.
Sadece yolcu.
Des passagers.
Hâlâ Sofya'daki bir kaynağımızın otel girişleri tren yolcu listeleri gibi şeyleri göndermesini bekliyoruz ama umudumuzu buna bağlamamız gerek diye düşünüyorum.
On espère que notre source à Sophia trouvera quelque chose, réservations d'hôtels, passagers de trains, mais je ne pense pas qu'on...
- Yolcu listesi var mı? - Hayır efendim.
- Vous avez une liste des passagers?
Yani, imdat çağrısından sonra, yolcu polisle konuşması riskine giremedi, McMahon'i vurdu.
Après le S.O.S., c'était trop risqué de le laisser parler à la police, donc il tue McMahon.
Biri canını yakmadan Bay Rivera'yı yolcu edin biriniz.
Qu'on montre la sortie au señor Rivera, avant qu'il soit blessé.
Yolcu listesine göre uçakta üç mürettebat ve dört yolcu varmış.
L'avion a déclaré un équipage de trois personnes et quatre passagers.
Yolcu listesine göre "Anthony D. DiNozzo, Sr., New York, New York."
- Et si. Liste des passagers, "Anthony D. DiNozzo senior, New York, New York".
Uçakta bir yolcu daha vardı, onunla gittiler.
Il est parti avec un autre passager de l'avion.
Yolcu uçaklarından nefret ediyorum.
Je déteste les vols commerciaux.
- Yolcu koltuğunda.
- Du côté passager.