Yugoslavya traduction Français
161 traduction parallèle
Yugoslavya.
La Yougoslavie.
- Bu seni gerçekten endişelendiriyor mu? Yugoslavya'nın endişelendirdiği kadar endişelendiriyor mu?
Ça t'intéresse autant que la Yougoslavie?
1926 senesinde İtalya ve Yugoslavya arasındaki ilişkiler gerilmişti.
Les relations entre l'Italie et la Yougoslavie en 1926 étaient un peu tendues.
Görevim, Yugoslavya'nın mayınladığı arazinin plânını ele geçirmekti.
Ma mission était d'obtenir une copie des plans des champs de mines yougoslaves.
Aslında bunları Yugoslavya Halk Cumhuriyeti Büyükelçisi ısmarlamıştı.
Au fait, l'ambassadeur... de la République Populaire de Yougoslavie les a commandés.
- Bir gezinin yöneticisi olarak Yugoslavya'ya gidiyorum.
Tu vas repartir? Je dois guider un groupe en Yougoslavie.
Şimdi, dinle... Yugoslavya ve Trieste arasında sınırı geçmek için yardıma ihtiyacım olacak.
Écoutez-moi... ll me faudra de l'aide entre la Yougoslavie et Trieste.
- Uzun zamandır mı Yugoslavya'dasın?
- Depuis quand êtes-vous ici?
- Yugoslavya'da değil mi?
- En Yougoslavie, non?
Hayır, Yugoslavya'da.
Non, c'est en Yougoslavie.
Yugoslavya Ana Kraliçesine yapacağınız ziyareti iptal etmeniz gerekecek, korkarım.
Votre visite chez la reine mère de Yougoslavie doit être annulée.
Bence Bayan Millett Yugoslavya'ya gitmeli.
Mme Millet doit aller en Yougoslavie.
Yugoslavya.
De la Yougoslavie.
Yugoslavya'da benden söz edildiğini mi duydunuz?
On parle de moi là-bas?
- Yugoslavya'ya girdik mi? - Evet, evet.
- On est en Yougoslavie?
O burada, Yugoslavya'da.
Il est ici... en Yougoslavie.
O kamyonlar her yere gidebilir. Roma, hatta Yugoslavya.
Ces camions partent peut-être pour Rome... ou la Yougoslavie.
Yugoslavya veya Yunanistan olabilir.
On pourrait être en Yougoslavie, en Grèce.
1942'de paraşütle Yugoslavya'ya indirilmiş.
Il a été parachuté en Yougoslavie en 1942.
Yugoslavya'dan.
Elle vient de Yougoslavie.
- Yugoslavya.
- En Yougoslavie.
Yerçekimi kaymaları, Birleşik Devletlerde San Andreas Fay hattı boyunca, Yugoslavya ve Güney Fransa'da da büyük depremlere yol açarak, çok ciddi can ve mal kayıplarına yol açtı.
La rupture gravitationnelle, les tremblements de terre le long de la faille San Andreas, ainsi qu'en Yougoslavie, et en France, ont causé d'énormes pertes en vie et en matériel.
Yugoslavya.
En Yougoslavie.
Yugoslavya'ya gideceğim.
Je vais aller en Yougoslavie.
Fransa ve Yugoslavya'da yaşamış senin gibi biri için bu garip değil mi?
N'est-ce pas inhabituel pour quelqu'un comme vous d'avoir passé plusieurs années en France et en Yougoslavie?
Aslında Yugoslavya'da doğdum, ama her neyse.
- Je suis né en Yougoslavie, - Mais on s'en fiche!
Yugoslavya, Dalmaçya'nın Yugoslavlara ait olduğunu söyledi :
La Yougoslavie veut diriger la Dalmatie
Bize bir şans tanı, Yugoslavya'ya gidiyoruz, Macaristan'dan sadece geçeceğiz.
Donnez-nous une chance, nous allons en Yougoslavie, par la Hongrie. - Amenez-vous!
O hain değildi. Alman casusuydu ve şimdi Yugoslavya'da Yüzbaşı Lescovar adıyla Partizanlara katılmış.
Ce n'était pas un traître mais un agent allemand qui opère selon nous en Yougoslavie, chez les Partisans, sous le nom de Capitaine Lescovar.
Yugoslavya'daki Müttefik operasyonunun kod adı.
Le code pour une opération des Alliés en Yougoslavie.
Bu gece 11'de İtalya'ya gidiyorsunuz ve yarın gece de Yugoslavya'ya.
Vous partez pour l'Italie á 23h00, et continuez vers la Yougoslavie la nuit suivante.
- Barnsby'ye bakılırsa Yugoslavya'ya suda yürüyerek gideceğiz.
- Selon mes observations de Barnsby, on pourrait aller en Yougoslavie en marchant sur l'eau.
Bilmediğiniz şey şu ki Yugoslavya'ya gönderilen üç Müttefik timi tam burada, İtalya'da bombalandı.
Une chose que vous ignorez, c'est que nos 3 dernières missions en Yougoslavie ont été foutues en l'air ici, en Italie.
Yugoslavya'da iyi irtibatları var.
Il a des bons contacts en Yougoslavie.
Odell'in kuzenlerinden biri geçen yıl Yugoslavya'da tarlanın ortasında bir kulübede yıkanmak zorunda kalmış.
Une cousine d'Odell est allée en Yougoslavie. Là-bas, elle a dû se laver dans une cahute en pleine nature.
Ama o da tutamıyor. Machievic. Yugoslavya'dan Machievic liderliği aldı ama tutamıyor.
Blankievic, Yougoslavie, passe en tête mais il a une fuite.
Al, biliyor musun küçükken, annemle Yugoslavya'dan geldiğimde ilk, ilk tanıştığım kişi Ivan'dı.
Al, tu sais... Quand je suis venue avec ma mère... de la Yougoslavie... quand j'étais petite... Ivan était la toute première personne... que j'ai eu à rencontrer, tu sais?
Skor 5-0, Yugoslavya!
La Yougoslavie mène 5 à 0!
Yugoslavya.
Yougoslavie.
Sen ve sevgili Perhan'ın, Yugoslavya'da çürüyün, tamam mı?
Toi et ton cher Perhan, pourrissez ici, en Yougoslavie!
İkinci Dünya Savaşında Romanya'da, Yunanistan'da, Yugoslavya'da bulundum. Savaş sonunda Nazi istihbaratının bir kısmının kaçmasına yardımcı oldum.
J'ai aidé à évacuer l'appareil de renseignement nazi.
Onu son kez yakaladıklarında... Arnavutluk ile Yugoslavya arasında, İtalya'daki evine yürüyerek gitmeye çalışıyordu.
On l'avait rattrapé à la frontière albanaise tentant de rentrer en Italie à pied.
Yugoslavya, Komutanım.
De Yougoslavie.
Irak'la, uluslararası teröristlerle, ya da Yugoslavya'daki gibi değil bu kez, meyve sineğiyle.
Pas contre l'Irak, ni le terrorisme international, ni l'ex-Yougoslavie. Contre une mouche.
Eski Yugoslavya'daki savaş suçlularının yargılanması için LaHey'de kurulan mahkemenin yargıçları atandı.
A La Hague, les juges ont prêté serment devant le tribunal de guerre de l'ON U pour l'ex - Yougoslavie.
Eski Yugoslavya'daki vahşetin dünya tarafından öğrenilmesinden bu yana iki yıl geçti.
Voilà deux ans que les images des atrocités en ex - Yougoslavie parcourent le monde.
- Telefondaydı ve Yugoslavya dedi.
Il a parlé de la Yougoslavie.
Muhtemelen burada, Yugoslavya'da bir iki şirketi vardır.
Il a sans aucun doute une société ou deux ici en Yougoslavie.
Yugoslavya da var.
La police de ce pays serait heureuse de savoir où se trouve Dimitrios Talat.
Ve yoldaş Tito ve Yugoslavya Komünist Paritisi'nin çizdiği... ulusumuzun ulusumuzun izlediği devrimci yoldan sapmayacağına bir kez daha ant içer.
En suivant le chemin révolutionnaire... Le chemin... tracé par notre peuple et le camarade
Herhangi bir sonuç alınamadan sona eren bu toplantıda Slovenya ve Hırvatistan, Yugoslavya'nın... - Günaydın. - Günaydın.
Bonjour.