Yunus traduction Français
595 traduction parallèle
Ve Tanrı'nın takdiriyle, büyük bir balık Yunus'u yuttu.
Dieu avait préparé un grand poisson pour avaler Jonas.
Denizciler ; Yunus'un hatası Tanrı'nın emrine uymamaktı.
Matelots, le péché de Jonas, c'était de désobéir au commandement divin.
Fakat Yunus önemsemedi ve Efendisinden kaçmaya kalkıştı.
Mais Jonas se moque encore plus de Dieu en cherchant à lui échapper.
Yunus, insan yapısı bir gemiyle Tanrı'nın onu görevlendirdiği mülkünden çıkabileceğini sanıyordu.
Il s'imagine qu'un bateau fait par l'homme va le porter dans des contrées où Dieu ne règne pas.
Fırtınanın kimin yüzünden çıktığını anlamak için kura çektiler. Rüzgâr sesleri ve insan feryatları arasında haykırdı Yunus :
Caisses, ballots, jarres passent par-dessus bord, le vent mugit, les hommes hurlent.
Ve Yunus denizcilerden kendisini denize atmalarını istedi. Çünkü bu büyük fırtınanın onun yüzünden patladığını anlamıştı.
Le misérable Jonas leur crie de le jeter par-dessus bord car il savait qu'ils essuyaient la tempête à cause de lui.
Ve Yunus'u bir çapa gibi kaldırıp azgın dev balıkların beklediği denize attılar.
Voyez Jonas soulevé comme une ancre et jeté à la mer, dans les affreuses mâchoires qui l'attendent.
Ve Yunus, balığın karnından, Rabbine yalvardı.
Et Jonas implore le Seigneur, du ventre de la baleine.
Ve balina denizin derinliklerinin buz gibi karanlığından ışığa çıktı ve Yunus'u kuru topraklara kustu.
Et du fin fond du froid et de l'abysse noir, la baleine jaillit vers le soleil et vomit Jonas sur la terre ferme.
Ve yara bere içindeki Yunus okyanusun salyangoz kabuğu gibi uğultusunu hala kulaklarında hissediyordu.
Et Jonas, meurtri et battu, les oreilles comme deux coquillages encore remplis du tumulte de l'océan,
Yunus Allah'ın emrini yerine getirdi.
respecta la volonté du Tout-Puissant.
Huzurlarınızda ; Venüs ve Bakire Meryem Altın Yunus ve Golconde kraliçesiyle birlikte.
Et vous verrez Vénus et Madame la Vierge, avec le Dauphin d'or et la Reine de Golconde!
Bir anda, Bakire Meryem, parmağıyla, ışıldayan prensesi gösterdi. Fransız veliahdı, Altın Yunus, bunu rüyasında gördü ve gülümsedi.
Quand tout a coup, La radieuse princesse est désignée du doigt par la Vierge Marie, le gentil Dauphin d'or, le fils du Roi de France, l'aperçoit dans son rêve et sourit.
İki yunus kayığın etrafına geldi, onların oynarken çıkardıkları sesleri duyabiliyordu.
Deux marsouins s'approchèrent, et il les entendit se rouler.
Hava kararmadan hemen önce sargasso otlarıyla çevrili büyük bir adayı geçerlerken sanki okyanus sarı bir battaniyenin altında bir şeyle sevişiyormuş gibi bir aşağı bir yukarı sallanırken küçük oltasına bir yunus takılmış ve onu kayığına çekmişti.
Avant la nuit, en traversant la grande île des sargasses qui se balançaient dans l'eau claire comme si l'océan faisait l'amour sous une couverture jaune, il prit un dauphin à la ligne et il le tira dans la yole.
Pişmiş bir yunus balığı yemek ne kadar lezzetliyse pişmemişi o kadar kötüdür.
Quel excellent poisson, le dauphin quand on le cuisine! Ce qu'il est mauvais cru!
Aslanları düşlemedi, onun yerine 10-15 km genişliğindeki bir yunus okulunun hayalini kurdu.
Il ne rêva pas de lions, mais d'un grand banc de marsouins. Il s'étendait sur des milles et c'était la saison des amours.
İhtiyar Yunus'a yetmişti
" Si elle était bonne pour ce vieux Jonas
Bu bölüm Yunus Peygamber'in balina tarafından yutulmasından bahsediyor.
Il s'agit de Jonas avalé par la baleine.
Bir uzman olarak bana söyleyebilir misiniz bu da Yunus Peygamber'inki kadar gerçek mi?
En tant qu'expert, dites-vous que c'est aussi vrai que l'histoire de Jonas?
Bak, bak! Bir yunus!
Regardez, un dauphin!
Kötü ve tanrıtanımaz bir kuşağın bulacağı tek alamet Yunus peygamberinki olacaktır.
Génération mauvaise et adultère qui réclame un signe! Il ne lui en sera pas donné d'autre que celui de Jonas.
Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa,.. ... İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacak.
Il fut 3 jours et 3 nuits dans le ventre de la baleine, ainsi le Fils de l'homme sera dans le sein de la terre.
Ninova halkı, hüküm günü bu kuşağı yargılayacak. Çünkü Yunus'un çağrısıyla tövbe ettiler. Yunus'tan üstün olan buradadır.
Les hommes de Ninive se dresseront et condamneront cette génération car ils se sont convertis à la prédication de Jonas et il y a ici, plus que Jonas!
Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simon! Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babam'dır.
Heureux Simon, fils de Jean, cette révélation ne t'est pas venue de la chair mais de mon Père qui est aux cieux.
Kendini yaşlı Mavi Yunus'ta çok fazla saklamışsın.
Bien sûr. Tu es restée trop longtemps sur le vieux Blue Dolphin.
Gri yunus, bilirsiniz, hep denizcinin dostu olmuştur.
Le dauphin gris a toujours été l'ami du marin.
Geçen yıl, yeni bir hava pompası icad etti ve Yunus adında bir İngiliz şirketi tarafından işe alındı.
L'année dernière, il a inventé un nouveau type de pompe à air et a été engagé par une société anglaise, Jonas Limited.
Ben de Yunus Şirketini bulmaya çalıştım.
Alors, j'ai essayé de trouver Jonas Limited.
Yunus'la çalıştığın zaman, soru sormamanda fayda var.
Quand on travaille pour Jonas, mieux vaut ne pas poser de questions.
Sınırlardan söz etmişken, Yunus ne şirketi oluyor?
À propos de limites, c'est quoi au juste, Jonas Limited?
Yunus Peygamber'in kitabını okuduğunuzu farkettim.
Vous lisez le livre de Jonas.
Tuhaf, daha bu sabah, Yunus hakkında konuşuyorduk.
C'est drôle, on parlait justement de Jonas ce matin.
Yanımda oturan Yunus'un kitabını okuyordu.
Celui qui était à côté de moi lisait le livre de Jonas.
Yunus.
Jonas.
"Ve Yunus o balığın karnında, üç gün üç gece yaşadı."
"Jonas demeura dans les entrailles du poisson trois jours et trois nuits."
Majestelerinin Gemisi Yunus.
Le Jonas.
Hazreti Yunus'tan kalan şeyler onlar.
C'est tout ce qu'il reste du Jonas.
Yeşil Yunus'tan Mavi Balina'ya.
Dauphin vert à baleine bleue... Elle vous a vus.
Barbunya'dan Yeşil Yunus'a.
Rouget à dauphin vert...
Yeşil Yunus'tan Barbunya'ya. İlk kavşağa kadar durumunuzu koruyun.
Rouget, restez en position jusqu'à l'intersection.
Altın Sazan'dan Yeşil Yunus'a.
Dauphin vert, ils ne sont pas dans ma zone.
Burası Yeşil Yunus. Brighton Merkez istasyonuna gidin.
Dauphin vert, que toutes les unités convergent vers la gare.
Evet, ona Alfa adını vermemizin nedeni, merkezde doğan ilk yunus olması.
Oui nous l'appelons alpha, parce qu'il est le premier, le premier dauphin né au centre.
Televizyonda izlediğim bir yunus 1'den 8'e kadar sayabiliyordu. Gerçekten mi?
J'ai vu ce dauphin à la télévision qui comptait jusqu'à huit en anglais.
Bu sadece insanların konuşmasını tekrarlayan ve sözlü sinyallere tepki veren bir yunus. Ancak bu bilgi dışarı sızarsa, çarpıtılmaya çok müsait.
Tout ce que j'ai jusque là c'est un dauphin imitant le langage humain répondant à certains signaux verbaux, mais si ça se sait ce sera mal compris.
Ama fark etmez, bu iş bittiğinde büyük bir yunus avı için Terrell'ın adasına gideceğiz.
ça vaudrait mieux mon gars. Mais ça ne fait rien. Quand ce jour sera terminé nous retournerons chez Terrell pour nous offrir une foutue chasse aux dauphins.
Üçüncü gün teknemle oraya gittim, her zamanki gibi ıslık çaldım ve yunus geldi yine.
Le troisième jour, je vais en mer, je siffle comme d'habitude. Et le dauphin arrive.
Kırtasiye, deri eşya, burun yaralanması kriket sopası, film yıldızları, yunus havuzu.
Deuxième étage : papeterie, articles en cuir, blessures nasales, battes de cricket, vedettes de cinéma, dauphinarium.
Evde yunus beslemenin şık olduğunu düşünüyorlar.
Ils ont un dauphin comme on a un toutou.
Belki Richard'la bir sonraki yaşamımda evlenebilirim. ikimiz de yunus olduğumuzda.
Peut-être que je pourrai épouser Richard dans ma prochaine vie lorsque nous serons tous les deux des dauphins.