Yussef traduction Français
77 traduction parallèle
Yussef Kasim benim adım.
Moi, c'est Yussef Kasim.
Bir elinizde Bay Beshraavi, bir elinizde Bay Yussef Kasim.
M. Beshraavi d'un côté, et M. Yussef Kasim de l'autre.
Yussef Kasim yaptı.
C'était Yussef Kasim.
- Şimdi şifre Yussef'te mi?
- Yussef a le cryptogramme?
Söyle bana çiçeğim, henüz Yussef'in seni neden canlı bıraktığını anlattığını sanmıyorum.
Dis-moi, ma fleur, tu ne m'as pas expliqué comment il se fait que Yussef t'ait laissée en vie.
Şu an Yussef'i kıskanmakla çok meşgulüm.
Je suis trop occupé à être jaloux de Yussef.
- Ne? Sonra da Yussef Kasim'in arka koltuğunda mı uyanayım?
Pour me retrouver entre les pattes de Yussef Kasim?
Yussef benim sevgilim değil.
Yussef n'est pas mon petit ami.
Yussef, onunla tanışıp arkadaş olmamı emretti böylece hareketlerini rapor edebiliyordum.
Yussef m'a ordonné de me lier d'amitié avec lui pour pouvoir l'espionner.
Unutmuşsun, Yussef dün gece minibüsteyken benden aldı.
Yussef me l'a pris dans le camion, hier soir.
Yussef nerede?
Où est Yussef?
Yussef.
Yussef.
Yussef buradaydı, ben buradaydım.
Yussef était là, moi aussi.
- Yussef'i arıyor olmalı.
- Il doit appeler Yussef.
Yussef'in numarasını biliyor.
Il connaît le numéro de Yussef.
Yussef'in öldürülen adamını takip ediyor olmalı.
II a dû suivre l'associé de Yussef, celui qui s'est fait tuer.
Yussef?
Yussef?
Yussef'ten başka kimse bilmiyor.
Yussef est le seul à le savoir.
Kocası gibi o da Yussef'in ajanı.
Elle travaille pour Yussef, comme son mari.
Onlara karşı ikili oynadığımı kadına söylediğin an o da uyarmak için Yussef'i aradı.
Dès qu'elle a su par vous que je les doublais, elle a prévenu Yussef.
Onda olamaz. Olsa Yussef'e söylerdi.
Mais non, elle l'aurait dit à Yussef.
Yussef'in bilmesini istedikleri şey buymuş.
Voilà ce qu'ils voulaient que Yussef sache.
Yussef, ateş et bakalım.
Faisons tirer Youssef.
Sıra sende Yussef.
A ton tour Youssef.
Kadını Yussef öldürdü.
Yussef l'a tuée.
Yussef arabalara ateş etmeye başladı..
Yussef a commencé à tirer sur les voitures...
Amerikalı'yı Yussef öldürdü ve Zohra'yı çıplakken... dikizliyor ve Zohra buna izin veriyor..
Yussef a tué l'Américaine et il espionne Zohra nue... et Zohra le laisse faire.
Nicole'la Yusuf'u bir araya getirelim.
Laissons Nicole et Yussef dans la même pièce.
Yussef'a olay çıkmaması için Walid'e para ver demiştim.
J'ai dit à Yussef de payer Walid pour qu'ils restent calmes.
Yussef düğünde olay çıkmaması için ona ödeme yapmıştı ama işe yaramadı.
Yussef l'a payé pour que ça reste calme durant le mariage, mais ça n'a pas marché.
Yussef yaraları konusunda net konuşmadı ama yanında bir kadın olduğunu söyledi.
Yussef est resté vague sur ses blessures, mais il a dit qu'une femme était avec lui.
- Bunu sana Walid mi verdi Yussef?
Walid t'a donné ça? Oui.
Yussef, Walid'e söyle yeğenini öyle ya da böyle bulacağız.
Yussef, tu dis à Walid que nous trouverons son neveu d'une façon ou d'une autre.
Yussef, nerede olduğunu gösterdim.
Je vais te montrer où il est.
Sen, ben ve Yussef olacak.
Il y aura toi, Yussef et moi.
Günaydın Yussef.
Bonjour, Yussef.
Yussef söylemedi mi?
Yussef ne vous a rien dit?
Yussef, ne yapıyorsun?
Yussef, qu'est-ce que faites-vous?
- Yussef kendi kısmıyla ilgileniyor.
Yussef est dessus. Qu'est-ce que MM?
- Hadi Yussef, tüm gün bekleyemem.
Allez, Yussef, je n'ai pas toute la journée.
Yussef Khalid, Filistin asıllı Amerikalı Chicago'daki bir antikacıyı öldürdüğü iddiasının akabinde Birleşik Devletler'den kaçmıştı. Şimdi ise İsrail'e giriş yaptığına inanılıyor ve Kudüs'te güncel barış görüşmelerinin üstünde bir başka huzursuzluk olarak dolanıyor.
Yussef Khalid, un Americano-palestinien qui a fui les États-Unis après le meurtre présumé d'un marchand d'antiquités à Chicago, vient d'entrer sur le territoire israélien, juste au moment où une nouvelle vague d'agitation touche Jérusalem
Yussef Khalid'in iadesi konusunda INP ile irtibat halindeyiz.
Nous discutons avec notre contact à l'INP pour rapatrier Yussef Khalid.
İsrailliler Yussef Khalid'in naklini onayladı.
Les Israéliens ont accepté le rapatriement de Yussef Khalid.
Yussef Khalid'i teslim etme konusunda INP ile irtibat halindeyiz.
Nous avons parlé avec notre contact au INP concernant la remise de Yussef Khalid.
Birdenbire bir arabanın çıkıp, kamyonete çarpıp Yussef'u yakaladığını söylüyorsun.
Tu dis que sa voiture a surgi de nulle part, a percuté le van et renversé Yussef.
Evet ama, Emma Wilson ve Yussef Khalid'in bağlantısı olduğu ortaya çıktı.
Oui, mais il s'est avéré que Emma Wilson et Yussef Khaled sont liés.
Yussef Khalid ile bir bağlantısı olduğunu düşündüm, ve haklı da çıktım.
Je pensais qu'elle pouvait ètre liée à Yussef Khalid et j'avais raison.
Bay Barnett'in ziyareti tam da yüz karamız Yussef Khalid'in kaçışının ardından 24 saat geçmeden gerçekleşti.
Le visiteur de M. Barnett est arrivé moins de 24 heures après l'évasion effrontée de Yussef Khalid.
Yussef Khalid'i kovaladığımız sırada onu görmüştüm ve onu takip ettim.
Je l'ai vue le jour où nous étions en train de pourchasser Yussef Khalid, et je l'ai suivie.
Yussef Khalid peki? Onunla ne alâkası var?
Et a propos de Yussef Khalid?
- Yussef'un sır çantasındaki tarihi eser.
- L'artefact que Yussef avait dans son sac à dos.