Yön traduction Français
2,045 traduction parallèle
Dürüst olmak gerekirse olayların böyle yön değiştirmesine çok şaşırdım.
Et pour être franc, j'ai été un peu étonné d'apprendre ce renversement de situation.
- Üç bilet. Tek kabin, tek yön.
3 billets, une cabine, aller simple.
Sende olaya, başka bir yön verdin.
Vous avez peut-être voulu donner un autre tour a cette histoire?
Daiwa, Japonya'nın politikasına yön veriyor ve her şeyi kontrol ediyor.
Et ce depuis bien avant l'isolation.
14 dize, 14 kenar, 14 yön.
14 vers, 14 côtés, 14 facettes.
Vatikan'da olaylar tuhaf bir şekilde yön değiştirmiş durumda :
Une étrange tournure d'événements, ici au Vatican.
Valizimi bulmaya çalışıyorum da. Uçak ormanın üstünde parçalandığı için yön bulmaktan falan anlar mısınız diye merak ediyordum.
J'essaie de retrouver mes bagages et comme l'avion s'est disloqué au-dessus de la jungle, je me demandais si vous vous y connaissiez en trajectoires?
Yön bulmaktan anlar mıyım?
Si je m'y connais en trajectoires?
Senin kaderin, Nathan ; bu vahim olaydan sonra tarihe yeni bir yön vermek olacak.
Ton destin, Nathan, est de prendre en main le cours de l'histoire, après que cet événement innommable ait eu lieu.
Yön bulma ve savunma sistemleri yeniden yüklenmeye hazır.
Prêt à relancer les systèmes de navigation et de défense. En attente.
Bu çalışmalar her birkaç yılda bir yön değiştirir.
Les études se contredisent d'une année sur l'autre.
Burnun baş meridyen gibi bizi adalara hatta şanslıysak o güzel dudaklarına yön gösterirdi.
Le nez, ainsi que le premier méridien, nous dirige en bas vers les Îles Chanceuses, des lèvres pulpeuses.
Florida'nın resmi ama doğrulanmayan oy toplamına göre 930 oyla George W. Bush'un gerisindeyken bugünkü karar, Gore'un başkanlık savaşına yön verecek.
DERNIER COUP FRANC POUR GORE Bien que George W Bush le batte de 930 voix dans la totalisation officielle, bien que non certifiée en Floride, la décision d'aujourd'hui sera déterminante pour le combat de Gore pour la présidence.
Yön bulmam konusunda üzerime geliyor.
Elle est toujours derrière moi pour que je trouve ma voie.
Hayatta bir yön seçmemiş, girdiği işlerde başarısız ve sürekli geciken biri.
Elle n'a pas de rigueur, ne garde aucun job et n'est jamais à l'heure.
"Bu, bir kuyruklıyıldızdan fazlasıydı, çünkü onun hayatına yön vermiş, güzellik ve anlam katmıştı."
" C'était plus qu'une comète pour ce que ça a apporté dans sa vie, direction, beauté, sens.
Buna göre, yön bulma, itici güç ve iletişimler devrede.
La navigation, la propulsion et les communications seraient en circuit.
Endişenlenme.Benim oldukça iyi bir yön bulma duyum vardır.
Pas de soucis. Mon sens de l'orientation est excellent.
Bunun için, ışınlar havadan su içine geçerken aniden yön değiştirirler.
Ce qui fait qu'un rayon de lumière qui passe de l'air à l'eau voit sa trajectoire se modifier...
Bak, sende başka bir yön olduğunu biliyordum.
Tu vois, je savais qu'il y avait un autre côté en toi.
Ve kader, kendi yönümüzde gidiyor olsak dâhi aldığımız kararlar ile tutunduğumuz sevgi ile ve tuttuğumuz sözler ile yön değiştirebilir.
Et la destinée, bien que marchant toujours dans notre direction, peut-être déroutée par les choix que nous faisons... Par l'amour que nous portons. Et les promesses que nous gardons.
Hayatıma yeni bir yön vermeye karar verdim.
J'ai décidé de changer de vie.
Böyle bir arabanın yön bulma sistemi Bluetooth'a bağlıdır.
Et bien, une voiture comme celle-là devrait avoir un GPS que je parie est équipée du Bluetooth.
Sürücü ellerini kullanmadan cep telefonuyla konuşsun diye. Katil cep telefonunu arabayla senkronize ettiyse yön bulma sisteminde kaydı vardır. Evet.
Bluetooth pour qu'un conducteur puisse parler en mains libres sur son portable?
Bu tip zamanlar, insanı ailesini düşünmeye ve hayatına yön vermeye mecbur kılan zamanlardır.
C'est dans les moments comme ça qu'on pense à sa famille, et ça fait relativiser.
Mükemmel daireler çizebiliyor, bir anda 180 derece yön değiştirebiliyor.
Ils peuvent faire des cercles parfaits, tourner, des changements de 180 degrés dans toutes les directions.
Belki de doğru yön olan şuradan gitmeliyiz.
La bonne direction est plutôt par là.
Yön tarif ederken, "dümdüz git" demezsin "doğru git" dersin.
On ne dit pas "tout droit", quand on donne des indications.
Kalbine yön de vermelisin.
Montre-lui le chemin.
Fırtınaya ben yön veririm.
Je peux survivre à la tempête.
Vertigoya ( pilotlarin yükseklik korkusu ) girdiginde yön algilarin degisir.
Quand on a une dérive perceptive, la sensation de la direction est altérée.
Efsaneler, son Zaman Savaşı'nda savaşa yön verdiğini söyler.
La légende dit qu'il a dirigé la bataille lors de la dernière grande Guerre du Temps.
Eğer salgın ilerlediği yön üstünde durduysa, o hastalığı nasıl kaptı?
{ \ pos ( 250,200 ) } Si l'épidémie s'est stoppée net, comment a-t-il pu tomber malade?
Biliyoruz ki anormaller yükselişte. Ve şimdi, onlara yön gösterecek birisine ihtiyacımız var.
Nous savons tous... que le nombre d'anormaux est en pleine augmentation, et il nous suffit de trouver quelqu'un pour les diriger.
Kaplan yılanlarının, çıngıraklı yılanlarda olduğu gibi ısı dedektörleri yoktur. Bu nedenle, bu kör avcılar tamamen çatal dişlerine güvenerek yön bulmak zorundadır.
Serpents tigre n'avez pas ceux noyaux sensibles à la chaleur que les serpents à sonnettes ont de sorte que ces chasseurs aveugles doit être guidé entièrement par leur langue fourchue.
Müthiş bir yön bulma mekanizması.
C'est un superbe appareil goniométrie.
Artık hayatlarına yön veremezsin. Buna her kalkıştığında işleri iyice berbat ediyorsun.
Vous ne pouvez plus contrôler leur vie, à chaque fois, vous empirez les choses.
Rüzgar yön değiştirir.
Le vent tourne...
Tabii, gemiye yön verin, anlarsınız ya.
Hein, vous voyez.
Yön duygusu hiç yoktur.
Aucun sens de l'orientation.
Ve sana şunu söyleyebilirim ki, bu ilişki düşündüğüm gibiyse, bilinmeyene doğru tek yön biletin var.
Mais je te le dis : si cette liaison ressemble à ce que j'imagine, tu files droit dans le mur.
Rüzgâr yön değiştirdi.
Le vent a tourné.
Bu ise hislerine yön vermek için bir fırsat.
Tu as une chance de faire ta propre enquête. Dans tes sentiments.
Bir şeyin yön değiştirdiği yok Kirk.
Ce n'est pas ça, Kirk.
Neyse bana bu yön tarifini verdi.
Le foin lui est monté à la tête.
Ama yön bulma sistemin seni ele verdi.
C'est votre GPS qui vous a trahi.
Aradığımız adam sen değilsen, o zaman kim? Yon Rha'ı aramanız gerekiyor.
Si vous n'êtes pas celui que nous cherchons, qui est-ce?
4 yıl önce emekli oldu.
Vous devez chercher Yon Rha.
Seni tembel adam! Bir şeye ihtiyacım var! Evet, anne.
Yon Rha, sale fainéant, j'ai besoin de toi.
Kasırga yön değiştirerek uzaklaşmaktadır.
Flash spécial.
Hey, Ne yapıyon len burada?
Hey, que faites-vous ici?