Yüzlerce traduction Français
4,652 traduction parallèle
Neden seninle birlikte olamayacağımı yüzlerce ağızdan duydum.
La raison pour laquelle toi et moi nous ne pourrons jamais être ensemble. Je l'ai entendu d'une centaine de bouches.
Ellen. Planları aldım,... ama bunlar çok büyük, yüzlerce sayfası var.
J'ai les plans, mais ils sont énormes, des centaines de pages.
Daha fazla ilaç ver, bu onu birkaç seneden fazla yaşatır... yepyeni yönteminin yüzlerce kez denenmiş eski haberleri gelene kadar. Ben böyle yapardım.
Bourre-le de médicaments, garde-le deux ans... jusqu'à ce que ton procédure flambant neuve soit testée des centaines de fois.
Bu zaman makinesi bizi neredeyse yüzlerce kez öldürüyordu, Brian.
Cette machine a failli nous tuer des centaines de fois.
Bunu yüzlerce terörist saldırıyı önlemek için kullandık.
Nous avons repoussé des centaines d'attaques.
Ben de ise İngiltere, İspanya, yüzlerce İtalyan ve Alman prenslikleri var..
J'ai l'Angleterre, l'Espagne, une centaine de principautés Italiennes et Allemandes.
Yüzlerce cinayet soruşturmasına katıldım Watson.
J'ai enquêté sur des centaines d'homicides.
Benim yardım edemeyeceğimi düşünüyordun ama beni durumun içine soktun ve sınav sorularına yüzlerce insanın önünde cevap vermem zorunda bıraktın ki aşk yaşadığım kadın da buna dahil.
Mais je ne peux m'empêcher de me demander pourquoi faire autant de frais pour me mettre dans une situation où je devrais répondre à des questions face à des centaines de gens, y compris la fille dont je suis amoureux.
Yüzlerce hektar dolu, devekuşu.
Des centaines d'hectares de ces géants incapables de voler.
Yüzlerce kıyafet denedim.
J'ai essayé genre une centaine de tenues.
Görüyorsun ya, bu otobüs yüzlerce insana mutluluk vermiş.
Ce bus a apporté du bonheur à des centaines de personnes.
Bunu yüzlerce kez yaptı.
Il a fait ça des centaines de fois.
Biz yüzlerce kere yaptık. Biz bir ekibiz.
On l'a fait des centaines de fois parce qu'on est une équipe.
Yüzlerce sivil gönüllümüz var.
On a une importante équipe de bénévoles.
Bunu yüzlerce kez yaptın. Bana bak.
Tu as fait ga des centaines de fois.
Yarınki yürüyüşe katılmak için çoğunlukla beyaz ve din adamlarının yer aldığı ülke genelinde seyahat eden yüzlerce insan gördük.
Il a mobilisé des foules de tout le pays pour la marche de demain. Surtout des Blancs. Surtout des gens d'église, quelle qu'elle soit.
- Hadi şunu yüzlerce kez daha yapalım.
On va le refaire une centaine de fois.
Yüzlerce kilometreye yayılan balta girmemiş bir orman :
La forêt vierge sur des centaines de miles.
Yüzlerce yıldır ceset topluyorum.
J'accumule des corps humains depuis des siècles.
Kederimiz yüzlerce binlerce Alman kadın ve erkeğin kederiyle aynı.
Notre chagrin est le chagrin de centaines de milliers de femmes et hommes Allemands.
Yeni zırh teknolojisi ve kısıtlı eğitimle Rita Vrataski, ilk savaş gününde yüzlerce mimik öldürebildi.
Avec une nouvelle armure et un entraînement limité, Rita Vrataski a tué des centaines de mimics.
İlk savaş gününde yüzlerce mimik öldürdü.
Elle a tué des centaines de mimics dès son 1er jour de combat.
- Yüzlerce.
– Des centaines.
Yüzlerce genç yarışmacı ABD merkezli Milyon Dolarlık Kol atış yarışmasına katıldı. Hindistan genelinde kolu güçlü olan gençlerin arayış yolculuğu devam edecek.
Des centaines de jeunes se sont présentés aux sélections pour le concours du Lancer à un million de dollars, qui poursuit son périple à travers l'Inde à la recherche de jeunes talents.
Bu sular, denizden çok daha tuzludur yine de yüzlerce kilometre uzaktaki yaşamı kendine çeker.
L'eau y est bien plus salée que celle de la mer et pourtant, des êtres vivants y viennent de très loin.
Yüzlerce aile birbirine katılarak, en iyi çimleri arıyor.
Ils se réunissent par centaines à la recherche du meilleur pâturage.
Pearly'nin yüzlerce adamı bizi arıyor.
Pearly nous moucharde de partout.
Komşunuz olacak yüzlerce hatta binlerce yeni Teddy'ler olacak.
Il y aura des milliers de Teddys vivant à la maison d'à côté... pour toujours.
İçeride yüzlerce Sakaaran askeri olmayacak mı?
Ne rencontrerons-nous pas des centaines de soldats sakaarans?
Yüzlerce kişi var, hayatlarını kurtarabiliriz.
Nous pouvons sauver leurs vies.
O zamanlar orada yüzlerce adamı karavanıma almışımdır.
J'ai dû baiser des centaines de gars à cet endroit.
Yüzlerce balık çekiyorlar.
Ils sont remplis de poissons.
Burada korkmuş yüzlerce insan var.
J'ai des centaines de gens ici.
Kalırsan yüzlerce ölü olacak.
Qui mourront si vous restez!
Cumartesi günündeyiz. Şu anda şehrin dört bir yanında yüzlerce grup bizim gibi isim tartışıyor.
C'est samedi, partout dans cette ville des centaines de groupes comme nous ont des noms de conversations.
Kankan yabancı sayılmaz Dale. Yüzlerce kez söylediğim gibi adı üstünde kankan o senin.
Pas un vicieux, Dale, je te l'ai déjà dit.
Yüzlerce tablo.
Des centaines de tableaux.
Hem parlamentoyu mahvedip hem de yüzlerce insanı öldürebilecek devasa bir terör saldırısını araştırmaktan beni alıkoydun.
Pris le risque de me détourner d'une attaque terroriste qui visait le Parlement et aurait causé la mort d'innocents.
Ve daha sonra, yüzlerce sitede bu ortaya çıktı.
Puis, ce truc apparaît sur une centaine de sites.
Her ne kadar bunu söyleyen kişi olmaktan nefret etsem de... Her hafta yüzlerce eş kayboluyor.
Toutefois, et ça me gêne d'avoir à vous le dire, des milliers de femmes disparaissent.
- Yüzlerce doğum gününün bir arada kutlanması gibi.
Ça fait comme des centaines d'anniversaires!
Tek oğlum sinirli ve yüzlerce kiloluk canavarlarla dövüşecek.
Et mon fils unique qui affronte une bête de 500 kilos.
Seni yüzlerce defa aradım.
Je t'ai appellé 100 fois.
Yüzlerce kişi var.
Ils sont des centaines.
Yüzlerce sinirli balıkçıdan bahsetmeye bile gerek yok.
Sans parler des centaines de pêcheurs en colère.
Yüzlerce kişinin önünde bu adamı öldürecek misin?
Tu comptes tuer ce gars devant environ 200 personnes?
Hâkim Griffin istenmeyen yüzlerce çocuğa sevgi ile bakılacakları aileler buluyor mu?
Que le juge Griffin a trouvé des foyers pour des centaines d'enfants non désirés?
Savaştan kaçan yüzlerce kız var.
Ily avait des centaines de filles qui viennent du conflit
Bir kutu kibritle bir tarlanın ortasında durursan... saniyeler içinde yanına yüzlerce tavşan... toplayabilirsin.
Si tu te tiens dans un champ avec une boîte d'allumettes, tu peux faire venir des centaines de lapins en quelques secondes, comme par magie.
Sen konuşurken yüzlerce vajinaya baktım.
Pendant que vous parliez, j'ai vu une tonne de vagins.
Ölü veya sağ olduğu iddia edilen yüzlerce kişiden bahsediyor. Ne...
Comment osez-vous m'accuser?