English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zayıflığını

Zayıflığını traduction Français

458 traduction parallèle
Tabi ki sizi davaya dahil ettim. zayıflığınızı ve ahmaklığınızı görüp sizi kaybederken izlemek için.
Je vous l'ai confiée pour vous voir vous débattre et vous perdre.
İnsan zayıflığının bir türü ile karşı karşıyayız.
Par une sorte de faiblesse.
Vücudumun zayıflığını ve ruhumun tamahkârlığını görsünler diye!
Laissez-moi voir la faiblesse de la chair... et la méchanceté de l'esprit!
Onun zayıflığını bana karşı kullandın.
Tu as abusé de sa faiblesse!
Zayıflığınızı biliyorum!
votre point faible.
Bana gelince, ben bir subayın zayıflığını onu kişisel olarak seven askerlerin sayısıyla ölçerim.
Pour moi, la faiblesse d'un officier se mesure à l'affection que ses hommes ont pour lui.
Her birinin zayıflığını biliyorum.
Je connais leurs points faibles. J'en sais plus sur eux que n'importe qui au monde.
Her birinin zayıflığını biliyorum.
"Je connais leurs points faibles, " j'en sais plus sur eux que n'importe qui au monde.
Zayıflığını alır, alyuvarları güçlendirir. Kan üretimini sağlar.
ça prévient l'anémie et renforce les globules rouges. ça renforce le sang.
Ama böyle büyük bir güç savunmasız halka saldırınca bu onun zulmünü gösterir ve zayıflığını.
Mais quand une grande puissance... s'en prend à des gens sans défense... sa brutalité ressort... et donc sa faiblesse.
Bu hafta en azından bir tane terörist eylem yapmalıyız ki tüm dünya Birleşik Devletlerin, yani büyük şeytanın, bir kağıttan kaplan olduğunu, halkının zayıflığını ve yıkıma elverişliliğini görsün.
Si nous ne faisons rien cette semaine, nous devons imaginer au moins un acte terroriste qui montrera au monde que les États-Unis, le grand Satan, n'est rien d'autre qu'un feu de paille, une nation sans foi,
İkimizi de erdem dediğin zayıflığınla yok etmek zorundasın.
Vous préférez nous détruire au nom de votre vertu.
Fakat doğandaki bu yumuşaklık, ateşli silahların nihai amacı bakımından, zayıflığı gösterir ve sadece kendinin değil bütün mücadelenin de çöküşüdür.
Mais votre modération pour ce qui est du but ultime des armes à feu... trahit votre faiblesse, votre décadence, et celle de toute votre race.
Laura, talihsiz bir zayıflığın var.
Tu as une grave faiblesse :
- Zayıflığın gururun.
- Votre faiblesse est votre fierté.
Yumrukları çok kuvvetlidir, zeki bir boksördür. Çenesinin zayıflığı çok soruna neden olmuştur.
Il a le punch et la tactique mais ne résiste pas aux coups au menton et n'est jamais en forme pour les grands matchs.
Zayıflığa cana yakın yaklaştığımızdan beri, doktorlara da yer yok.
Alors il n'y a pas de place pour les médecins qui les secourent.
Her şey bittiği zaman zayıflığın tehlikesi de kalmaz.
Et celui de voir notre amour mourir en nous laissant démunis.
Sana her şey bitince zayıflığın tehlikesi kalmaz demiştim.
Je t'avais dit que la fin de notre amour nous laisserait démunis.
yani insanın zayıflığı... ve şeytanın gücü.
C'est la faiblesse de l'homme, et la force de Satan.
Eğer kişinin nefsi yeterince güçlü be temizse yaratığın ruhu çok yaşlanmadan önce onu vücuttan çıkartırız, fakat bir nedenden dolayı nefis güçsüzse anne babadan miras kalan bir zayıflık bir kazara doğum, o zaman...
Si l'âme de l'homme est forte et pure, on peut exorciser l'esprit de la bête avant qu'elle n'y passe trop d'années, mais si pour quelque raison, l'âme est faible, une faiblesse innée, un accident de naissance, alors...
Ve karşı tarafta yaratığın ruhunda ne zayıflık varsa samimiyet, kardeşlik, sevgi insan ruhunun kazanmasını sağlar.
D'un autre côté, ce qui affaiblit l'esprit de la bête, soit la chaleur humaine, la camaraderie et l'amour, élève l'âme.
İnsanlığın bütün zayıflıklarına hizmet veren çok büyük kârı olan işin içinde olacağız.
l'assouvissement des faiblesses humaines.
"Benim zayıflığımdan faydalandığın için"
"Pour avoir tiré avantage de mon désavantage..."
İşte bu kadar. Hannah, hanıma zayıflığımın geçici olduğunu söyle. Yakında emeklemeyi başaracağım sonra da tıpış tıpış yürüyeceğim.
Hannah, dis à Madame que ma fragilité est toute provisoire, que dans peu de temps, je gambaderai ici comme un jeune cabri.
Ama onu temin et ki eğer bu rezil uzun ömrümü ve geçici zayıflığımı bağışlarsa ilk şiir kitabımın son kalan imzalı baskısı ile ödüllendireceğim.
Mais assure-la que si elle tolère ma scandaleuse longévité et ma décrépitude purement passagère, je lui offrirai le dernier exemplaire signé de mes premiers vers, publiés en...
Bir başkasını asla kendi zayıflığınla sınama.
Ne jamais juger d'après sa propre faiblesse!
Onun ne olduğunu öğrenmeliyiz ki zayıflıklarının nerede yattığını bulabilelim.
Si on le perce à jour, on connaîtra leur point faible.
- Dalekler'in zayıflığı yok.
Les Daleks n'en ont pas.
Dalekler'in zayıflığı yoktur!
Les Daleks n'ont pas de point faible.
Dünya'nın zayıflığına dair kanıtla yuvaya döndüğümüzde neler olacağını biliyorsun.
Vous savez ce qui se passera quand on sera de retour avec la preuve de la faiblesse des Terriens.
- Bu fark senin zayıflığın.
- La différence, c'est votre faiblesse.
Okumalarımız enerjinizin çok azaldığını gösteriyor, kalkanlarınız da zayıflıyor.
Nos détecteurs confirment que votre niveau de puissance est très bas.
Ve dönüşmemiz emredilen bu insan, bu aziz bu insan, bir taraftan hayatın çetin şartlarıyla, varoluşla insan hayatının dinamikleriyle arzularıyla, zayıflığıyla, hassaslığıyla sınava tabi tutulur.
et que, sans cesse, cet homme, ce saint, que nous sommes appelés à être, cet homme est un homme qui, d'une part, est dominé par une certaine difficulté à vivre, à être, à vivre avec son existence d'homme, avec ses passions, ses faiblesses, ses tendresses, mais aussi à vivre en tant qu'il veut être un disciple de Jésus-Christ.
Zayıflıklarını ve utandığın şeyleri söyle.
Avoue tes faiblesses tes petites hontes quotidiennes.
Felsefe orduya da girmiştir. İşte zayıflığımızın gerçek sebebi budur.
Vous avez introduit la philosophie dans l'armée et c'est la cause de notre faiblesse actuelle.
Sanatçının arkasında bıraktığı şey, zayıflıkları değildir zayıflıkları değil, eserleridir.
Il reste d'un artiste, non pas ses faiblesses qui peuvent scandaliser, mais son œuvre.
Kızıl zayıflığımızın kokusunu alabiliyor.
Carrot a senti quelque chose. Une faiblesse.
"Bir anlık zayıflığıma geldi, benim hakkımda ne düşüneceksin?" diyen şu kadınlardansın.
Et comme tu dis :'c'est arrivé comme ça.'
İnancınızın zayıflığı rahatsız edici.
Votre manque de foi me consterne.
En büyük zayıflığın bu işte!
C'est là ta plus grande faiblesse.
Böylece senden ve zayıflığından utanmak zorunda kalmam.
Comme ça, je n'aurais plus besoin d'avoir honte de toi et de ta lâcheté.
Zayıflığın yok olduğu yerde insanlık sağlığına kavuşur.
La politique, comme le théâtre, est un combat.
Bu senin önemli bir zayıflığın.
C'est l'une de vos faiblesses.
Dünyanın devam etmesine ve zayıflığına dair feragat havanı kabul etmiyorum.
Je vais ignorer votre air de résignation face aux faiblesses de ce monde, et continuer.
Lütfen, lütfen, lütfen bu zayıflığımı bağışlayın.
Je devrais plutôt...
Kendi zayıflığım yüzünden onların önünü kesmek istemiyorum :
Je ne veux pas les gêner à cause de ma faiblesse :
Oliphant ve Murchison'ın seninle alay etmelerine izin veriyor. Zayıflığın son haddesinde.
Alors, laissez Oliphant et Murchison vous ridiculisez.
Diğer adamın zayıflığı, sizi büyülemeye başlıyor ve bir akşam, kumar oynayıp her zamankinden daha ağır bir yenilgi aldığınızda bundan nasıl faydalanacağınızı anlıyorsunuz.
Tercio. Quels objets de la salle de bains ne devraient pas y être? Je donne ma langue.
Diğer adamın zayıflığı, sizi büyülemeye başlıyor ve bir akşam, kumar oynayıp her zamankinden daha ağır bir yenilgi aldığınızda bundan nasıl faydalanacağınızı anlıyorsunuz.
La faiblesse de l'autre vous fascine. Un soir où vous avez perdu plus que d'habitude, vous pensez à utiliser cette faiblesse.
Başkalarının zayıflığından beslenen, gülümseyen suratlı ve taş kalpli bir adam.
"avec un visage souriant et un cœur de marbre."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]