English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zayıftım

Zayıftım traduction Français

130 traduction parallèle
Denedim ama çok zayıftım. Ne kadardır?
J'ai essayé, mais j'étais trop faible.
Mary, buradan gidip izimi kaybettirebilirdim ama seni sevmiştim ve zayıftım.
J'aurais dû m'enfuir là où il ne m'aurait pas trouvé.
Senin yaşında çok zayıftım.
A ton âge, j'étais maigre comme un clou.
Zayıftım ve buna gücüm yoktu.
J'ai été faible, j'ai recommencé.
Hep zayıftım. Ama hapishanede geçirdiğim 4 yıl boyunca onları hiç özlemedim.
Mais durant ces quatre ans de prison, elles ne m'ont vraiment pas manqué.
Senin için çok yaşlıydım, çok zayıftım.
J'étais trop vieux pour vous, trop faible.
Pek çok kereler bitirmek istedim. Ama çok zayıftım.
Plusieurs fois, j'ai essayé de reculer, mais, j'étais trop faible.
- O zaman daha zayıftım.
- C'est quand j'étais plus mince.
Dürüst davranmadım... Zayıftım.
J'aurais dû être plus sincère avec toi.
Zayıftım ama, verdiğim savaşlar beni aydınlattı -
J'ai eû mes faiblesses. Mais la captivité, le deuil et la persécution.
Üç pound vermek yerine ofisten eve geldiğimde altı pound daha zayıftım.
Quand je suis rentré du bureau, je ne pesais pas un kilo et demi mais trois kilos de moins.
1 8 kilo daha zayıftım.
Je faisais 20 kg de moins.
Ben zayıftım... ve babanızın çocuksu, güzel bakışlarına kandım.
J'étais faible et je n'ai pas su résister â son côté beau garçon.
iyi, tamam, zayıftım, umutsuz... hamile, düşünemiyordum... ve her tarafı yuvarlak biri oluyordum.
Bon, d'accord, j'étais faible, désespérée... enceinte, je n'arrivais pas à réfléchir... et j'étais au bout du rouleau.
Kalıp Bayan MacCready'i Albay Ives'dan... korumak asilce bir davranış olurdu, biliyorum, ama zayıftım.
C'aurait été plus noble, je sais... de rester et protéger Mme MacCready d'Ives, mais... j'étais faible.
Göreceksiniz. Eskiden zayıftım.
Vous avez dû voir... que j'étais faible.
Bir şeyler yapabilirdik! - Çok zayıftım, Joey!
- J'étais trop faible.
- Hayır, zayıftım.
J'ai été faible
Evet zayıftım, ve birden çok oldu.
O.K., ouais, j'ai été faible, et plus d'une fois.
Galiba ben evlendiğimde senden biraz daha zayıftım.
Je crois que j'étais un peu plus légère que toi pour cette occasion.
Ailem başarısız olduğumu söylerdi çünkü onlara göre zayıftım.
Mes parents me disaient... que je ne réussirais jamais parce que j'étais "farfelu". C'était leur mot : "farfelu".
Beni kavrayıp kaldırdı, direndim, ama o kadar zayıftım ve üşüyordum ki...
Je me suis levé, je me suis battu mais j'étais si fatigué et engourdi
Bende zayıftım.
J'étais faible, moi aussi.
İnsanın kendisiyle yüzleşmesi cesaret istiyor ama ben ne kadar zayıf olduğumu itiraf edemeyecek kadar zayıftım.
Il faut du courage pour se regarder en face mais j'étais trop faible pour admettre à quel point j'étais faible.
Ben her zaman zayıftım, ama şimdi bir domuza benziyorum!
J'ai toujours été mince et je suis devenue une grosse vache!
Çünkü zayıftım.
Parce que j'ai été faible.
Daima ondan daha zayıftım.
J'ai toujours été plus faible que lui.
Sağol, Brian, zayıftım.
Merci, Brian. J'ai eu une faiblesse.
Zayıftım
J'étais faible.
Denedim ama çok zayıftım.
Mais j'étais trop faible.
Çok zayıftım...
J'étais trop faible.
Çok zayıftım, bacağım... Uyandığımda ayağım gitmişti.
Je me suis réveillé avec une seule pantoufle.
... geri, çantayı geri almak için, her zaman Twiggy kadar zayıftım.
... par l'arrière, prendre le sac. Je suis aussi fine que Twiggy.
Daima Twiggy gibi zayıftım, şey, aslında tam onun kadar değil.
Je suis aussi fine que Twiggy. Enfin, quand même pas comme Twiggy...
Katırım zayıftır başına da böyle birşey geldi işte ve benim kesinlikle bir katıra ihtiyacım var.
Ma mule a souffert, l'autre nuit. Faut que je la remplace.
Bu yanımız buna dayanamayacak kadar zayıftı.
Cette partie de nous était trop faible pour survivre.
- Çok zayıftı.
Ça ne m'a pas intéressé.
John gibi değildi. Daha... zayıftı. Ama onun için çalıştığım süre boyunca ödüm patlardı.
Il ne ressemblait pas trop à John, vous savez, il était moins clinquant mais j'étais terrorisée quand je travaillais pour lui, vous comprenez?
Kollarım çok zayıftı, ayaklarım ise çok büyük.
J'avais des bras filiformes et de trop grands pieds.
Sesi biraz zayıftı. İlk başta kim olduğunu anlayamadım.
Un peu faible, je ne l'ai pas reconnue.
Çok zayıftı, algılayıcılarımız bu mesafeden okuyamadı bile.
Les signaux étaient si faibles qu'on n'a rien détecté.
Çok zayıftım.
J'étais trop fragile.
Zayıftım ve kendime yardım edemedim.
Je suis un imbécile faible!
Yaraya basınç uyguladım, kanama biraz yavaşladı. Nabzı zayıftı.
J'ai appuyé dessus, mais son pouls faiblit.
Sen ona yardım etmek için çok zayıftın.
Tu étais faible, donc tu ne pouvais pas l'aider.
Ve senin bir bacağından bile zayıftım.
À ton âge, j'avais pas besoin de gorille, et j'étais pas plus épais que ta guibolle.
Melek, onları kazıp çıkarması için yardım etti ona çünkü gönülsüz olmasa da, bedenen zayıftı. Buzdolabını çatlatmışsın. Bütün bir florokarbon bulutunun açığa çıkmasına sebep oldun.
Qu'avez vous.... qu'avez....
Zayıftınız ve sizin için öldürsün diye onu buldunuz. Zavallısınız ve bana gösterecek hiçbir şeyiniz yok!
Par faiblesse, vous l'avez forcée à tuer et vous n'avez rien à m'apprendre.
İstihbaratımız biraz zayıftı.
On devait nous donner le cerveau.
Lisede birinci sınıftayken o kadar küçük ve zayıftı ki, güreş takımına seçilebilmek için çorba kâselerini cebine koymuştu.
Quand il était en première année de secondaire, il était... si petit et si maigre qu'il mettait des boîtes de soupe dans ses poches... afin de peser suffisamment pour être recruté par l'équipe de lutte.
Çok uzundu, çok zayıftı, dudağı kanıyordu. Onu pencereden gördüğümde böyle yaptı...
Il était vraiment grand, très maigre et il saignait de la lèvre et quand je l'ai vu, par la fenêtre, il m'a fait ça...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]