Zeek traduction Français
128 traduction parallèle
Yeni aksiyon oyuncağımız "Kavgacı ayyaş Zeke" yi montajlıyoruz.
J'assemble notre nouveau robot, Zeek, le loubard.
Şimdilik en iyisi ben ve Zeek yanlız olarak tehlikeyi değerlendirelim.
Pour l'instant, il vaut mieux que je parte avec Zeek pour évaluer la menace.
Ben Zeek, sen nesin?
Je m'appelle Zeek.
- Zeek, sana emrediyorum!
- Zeek, c'est un ordre!
Zeek, bir konuşma yapar mısın lütfen?
On pourrait porter un petit toast?
- Gel, Zeek.
Allez. Laisse-la tranquille.
Kariyerinin içine etmemiş olsaydı- - Zeek, sus artık.
S'il n'avait pas jeté sa carrière aux toilettes...
Zeek ne biçim isim?
- Et Zeek, alors?
- Bu uzun herif de Zeek Deden.
- Ce grand couillon,
- Nasılsın, Jabbar?
- c'est papy Zeek. - Ça va, Jabbar?
Zeek deden pastayı kesmeye yardım eder belki.
- C'est l'heure du gâteau. Papy Zeek pourrait nous aider à le couper.
O düğmeler Zeek Braverman tarafından rehin bırakılmış.
Cet article a été mis en gage par Zeek Braverman.
Mevzu sadece para değil, değil mi Zeek?
C'est ça, la raison. C'est pas qu'un problème d'argent, hein, Zeek?
Dün gece Zeek'le içtik de.
J'ai picolé hier soir avec Zeek.
Zeek mi? İkisi de kafayı yemiş bunların.
- Ils sont devenus fous.
Bak Zeek, ben dobra adamım. Anladığım kadarıyla sen de öylesin.
Zeek, je suis un homme direct, et vous aussi, je pense.
Çok fırsatçısın be.
Vous visez la jugulaire. - Zeek.
- Zeek- -
C'est pas... - Je suis pas...
Zeek, neden Adam'ın gelmesini beklemiyorsun?
Pourquoi t'attends pas Adam?
Evet, Zeek seni kurtlarının önüne atmış. - Bu çok şaşırtıcı bir şey.
Zeek t'a jeté dans la gueule du loup.
Zeek, yapma.
Zeek, arrête.
Seni Zeek sandım.
J'ai cru que c'était Zeek.
Seth, ben Zeek Braverman.
Seth, Zeek Braverman à l'appareil.
Ben Zeek Braverman.
Ici Zeek Braverman.
Zeek tamamen kontrolden çıkıyor. Ona dokunamazsın.
Zeek est totalement inaccessible.
Bütün hayatım Sydney, Zeke.
Ma vie se résume à Sydney, Zeek.
- Patron sensin, Zeek.
- C'est vous le chef.
Zeek, biz kimseyi korkutmuyoruz.
Zeek, on ne fout les jetons à personne.
Bak, Zeek, bu kursa gitmem gerekiyor.
Écoute, Zeek, je dois suivre ce cours.
Pekâlâ, Zeek, ona nedenini söyler misin?
Vous lui dites pourquoi?
Camille, Zeek'e söylemek istediğin bir şey var mı?
Vous voulez répondre à Zeek?
Zeek'le mi konuştun?
Tu as parlé à Zeek?
- Zeek?
- Zeek?
- Zeek! - Köpek mi?
Du chien?
- Zeek... tam da gerçek değil.
- Un vrai chien? - Non, pas vraiment.
değil...
Zeek est là?
bunu yapmak zorunda değilsin.
Zeek, t'es pas obligé de faire ça.
ben Zeek'i biliyorum.
- Je connais très bien Zeek.
Bak, Sarah, Gilliam T. Blount geri dönüş yapacak, ve geri dönüşünü Sarah Tracy Braverman'ın oyununu yöneterek yapacak.
Gilliam T. Blount va faire son grand retour. Il le fera en produisant et peut-être, en mettant en scène la pièce de Sarah Tracy Braverman, avec Zeek Braverman dans le rôle de Barry.
Zeek Braverman Barry'yi oynuyor.
Zeek Braverman joue Barry.
- İktidarlı hissediyor musun, Zeek?
On se sent viril, Zeek?
Büyüyü yap, Zeek. Hızlı konuş.
- Soyez magique, Zeek.
Latte ister misin, Zeek? - Latte mi? - Evet.
- Vous voulez un latte, Zeek?
- Merhaba, Zeek Braverman.
Bonjour, Zeek Braverman.
- Zeek. Zeek.
- Quoi?
Zeek, ne demek istediğini ben anladım sanırım.
Je crois comprendre votre point de vue.
Başka türlüsü olamazdı, Zeek.
C'est parfait.
Zeek ile ne yapmışlar?
- Ça a été avec Zeek?
Bilmiyorum. Zeek braverman.
- Zeek Braverman.
Ben Zeek Braverman...
Je suis Zeek Braverman.
Zeek.
- C'est moi. Désolé, Joel. - Juste pour vous, Zeek.