Zeke traduction Français
725 traduction parallèle
Nasılsın, Zeke?
Comment vas-tu, Zeke?
Santa Fe taraflarında, Zeke.
Je suis allé à Santa Fe, Zeke.
Hoşçakal, Zeke.
- Au revoir, Zeke.
Merhaba, Zeke.
- Salut, Zeke.
Zeke, biraz evvel geçen kır saçlı adam kimdi?
Dis, Zeke, qui est ce grizzly qui vient de passer?
Windy, eşyalarımı seninki ile Zeke'nin eşyalarının yanına koy, olur mu?
Windy, mets mes sacs avec les tiens et ceux de Zeke, tu veux?
Haydi, Zeke. Ay ışığını bu gecelik söndürüp...
Allez, Zeke.
- Merhaba, Zeke.
- Eh bien, Zeke.
Zeke, bir aksilik olmazsa av bölgesi civarında seninle tekrar görüşürüz.
Zeke, je te reverrai au paradis sinon avant.
Zeke, konvoydan ayrılıyor mu?
Il quitte le convoi?
İyi geceler, Zeke.
Bonne nuit, Zeke.
- Zeke.
- Zeke.
Konvoydan kimler ayrılmıştı, Zeke?
Qui a quitté le campement, Zeke?
Zeke, benim hakkımda neler söylüyor?
Que dit-il de moi?
Bana karşı çok boş davranıyor, Zeke.
Oui. Elle se fiche de moi, Zeke.
- Zeke, korkunç kazayı duydun mu?
- Vous avez entendu le fracas?
Zeke, baba oldum.
Zeke, je suis papa.
Ben gidip ihtiyar Zeke'ye bir bakayım.
Je vais aller voir le vieux Zeke.
- Selam, Zeke.
- Salut, Zeke. Windy.
Bir keresinde Zeke bunu yaparken kolunu kırmıştı.
J'ai vu Zeke le faire jusqu'à se casser le bras.
Çok düşünceli bir davranış Zeke, ama onun atlarını alamayız.
C'est gentil de sa part, Zeke, mais je ne peux prendre leurs chevaux.
Zeke, seni yalancı düzenbaz o kızılderililer Coleman'a eş olsun diye Cameron'un kızı kardeşini satın alıyor.
Hé, Zeke, vieux menteur... l'lndien achète la sœur de Cameron pour en faire la squaw de Coleman.
Zeke, seni fare bıyıklı ihtiyar, seni!
Espèce de Cupidon à poils!
Zeke kadınların daima çok tuhaf olduklarını söylerdi.
Zeke m'a toujours dit que les femmes étaient drôles.
- Zeke Thorpe gibi bir adama neden düşman olsun ki?
- Qu'aurait Zeke contre Thorpe?
- Crow ve Cheyenne'lere benziyorlar, Zeke.
- On dirait des Crow et des Cheyenne.
Zeke ihtiyar Windy bu kez başka bir yola gitti.
Eh bien, Zeke... le vieux Windy a pris une autre voie.
Zeke, kızılderililerin köylerine dönüp dönmediklerinden emin olmak için gidip izlerine bakacağım.
Eh bien, Zeke, je vais suivre les Indiens... pour m'assurer qu'ils retournent dans leurs villages.
Hoşçakal, Zeke.
Au revoir, Zeke.
- Zeke, neden Cameron'ların gitmesine izin verdin?
- Pourquoi as-tu laissé les Cameron?
- Yol temiz, Zeke.
- Éclaire devant, Zeke.
Sen gittikten sonra ihtiyar Zeke, Thorpe ve Flack hakkındaki....... tüm gerçeği bana anlattıl.
Après que vous êtes parti... le vieux Zeke m'a dit la vérité à propos de certaines choses. Thorpe et Flack et tout.
Zeke, Breck Coleman'ın kendini koruyabileceğini söylüyor.
Zeke dit que Breck Coleman sait se défendre tout seul.
Zeke, bu ihtiyar Ben Griswell'in bıçağı.
Zeke, c'est le couteau de Ben Griswell.
Kampı terk etmişler, Zeke. Ben peşlerinden gideceğim.
Ils se sont enfuis, Zeke, et je vais à leur poursuite.
Zeke, konvoyu yolun sonuna kadar götüreceğim.
Eh bien, Zeke, je vais les mener au bout du voyage.
- Bundan sonrasında yolu Zeke gösterecek.
- Zeke mènera la descente.
Hayır, Zeke.
Non, Zeke.
- Zeke, gerçekten bizi bırakmıyorsun değil mi?
- Vous n'allez pas nous quitter?
Gitme nedenin bu değil, Zeke.
Ce n'est pas pourquoi vous partez, Zeke.
Zeke, galiba bu bir panter.
Je crois que c'est une panthère.
Zeke, yıldönümü için kalmayacakmısın?
Vous ne restez pas pour l'anniversaire?
- Zeke, nedir?
- Qu'est-ce que c'est?
- Nerede, Zeke?
Où est-il, Zeke?
Teşekkürler, Zeke.
Merci, Zeke. Je vais le chercher.
Zeke, Bn. Gulch'la ne yapacağım? Toto...
Qu'est-ce que je vais faire pour Mlle Gulch et Toto?
Düştüm ve Zeke...
Je suis tombée dedans et Zeke...
- Zeke'e söyle ben yola çıkıyorum.
- Dis à Zeke que je suis du voyage.
- Selam, Zeke.
Je suppose qu'un chien de prairie a fait ce trou de balle dans ta selle... et ton cheval, hein? - Salut, Zeke.
- Zeke!
- Zeke?
Yardım et, Zeke!
Au secours, Zeke!