English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Ziyafet

Ziyafet traduction Français

979 traduction parallèle
Daha sonra Şeytan, katılımcılara şeytanların isimlerinden verir ve törensel ziyafet verilirdi.
Satan donne à chacun son nom démoniaque. Et un banquet de cérémonie s'ouvre.
Ne ziyafet!
Quel festin! Double ration pour tous.
Ziyafet saat 20 : 00'de.
Le banquet commence à huit heures.
Ben... Bu ziyafet için hepinize teşekkür etmek istiyorum.
Je vous remercie, les gars, pour ce banquet.
Harika bir ziyafet.
C'est vraiment chouette.
Ziyafet, ha?
Un banquet, hein?
Onu bulduklarında, Rico için ziyafet falan olmayacak. Ölüyü bekleme ziyafeti olacak!
Quand ils l'auront trouvé, c'est pas un banquet que Rico aura, c'est une veillée funèbre!
En çirkinler dış tarafta yürüyecek böylece soylu beylerin gözlerine ziyafet çekeceğiz.
Place les plus amochés sur les côtés du cortège. La noblesse doit pouvoir en profiter pleinement.
Peter ve Catherine tarafından düzenlenen son tarihi ziyafet geleneksel, yoksullar için yardım bağışıyla başlamıştı.
Le banquet historique, qui fut le dernier à réunir Pierre et Catherine, commença par la quête traditionnelle pour les pauvres.
Gözlerine ziyafet çek.
Prenez-en plein les yeux.
BU GECE SU KARNAVALl Galasi Sparkling Springs Gölü ZIYAFET DANS EGLENCE
CE SOIR, GRANDE FÊTE SUR L'EAU
Ziyafet düzenlenirse sokak canlanır.
Une fête égaiera le quartier. Et cela vous aidera à trouver un nouveau locataire.
Bu cenaze falan değil, ziyafet.
C'est une fête, pas une veillée.
Ziyafet için bize beş şişe verdiniz.
Donnez-nous 5 bouteilles pour la fête. La fête?
Ziyafet mi?
Quelle fête?
Lordum! Ziyafet için giysiniz. Haydi, giyin.
Seigneur, mettez votre tenue de gala.
Ama zaten kendine ördek ve tavuklardan oluşan bir ziyafet çekti. Bir çift kuğunun lafını bile etmeyelim.
Il a dévoré un camion de poulets, sans compter les cygnes.
Siz bu gece ziyafet verirken evinizin önünden geçiyor olacağım.
Pendant que vous serez à vos agapes je passerai avec mon bateau devant la maison
- Tatil ilan edip ziyafet düzenleyelim.
- Donnez un banquet et un jour libre.
İki kişilik tam bir ziyafet istiyorum.
Dorade ou langoustines crues. Un poisson grillé.
Eskiden burası ziyafet salonuydu.
Ceci était la salle des banquets.
Şerefine ziyafet veriyoruz ha?
On va tuer le veau gras!
Tek odalı malikanemde büyük bir ziyafet verdiğimi hayal edebiliyorum.
Donner un banquet dans mon studio?
Onlar, güçleri tükenip de biri ötekini suyun altına çekene kadar suyun üzerinde durmaya çabalarken Kiloran büyük salonda oturmuş ziyafet çekiyormuş.
Il s'assit dans la grande salle, ripailla en riant tandis qu'ils se tenaient sur l'eau, jusqu'à ce qu'ils s'épuisent et s'entraînent vers le fond.
Bir keresinde şerefine bir ziyafet verilmişti ve masasına oturmayı kabul etmedi çünkü her tarafta ketçap vardı.
Je me souviens d'un banquet en son honneur, il avait refusé de s'asseoir parce qu'il se sentait cerné de... ketchup.
Çocuklara ziyafet veriyorum.
Cet après-midi. Je fais une fleur à ces jeunes.
Görüntünüz insanın gözlerine bir ziyafet gibi geliyor!
Je suis heureuse de vous voir!
Ama Gordon'u tanırsınız. 12 Mayıs'ta yıllık ziyafet olduğunu söyledi.
Mais c'était le banquet du 12 mai.
Bu yüzden ben de ona gerçek bir ziyafet sunmak için markete bir şeyler almaya gitmiştim. Bunun, onu daha iyi hissettireceğini düşündüm.
Je voulais lui faire un bon petit repas pour la remonter.
Lütfen, komutan, lütfen. Büyük bir eğlence oldu, büyük bir ziyafet.
Nous avions une grande fête.
"Dans edecekler, şarkı söyleyecekler ve ziyafet verecekler." "Kutsal av alanları, verimli ürünler için pulluklarla ezilmeyecek."
On dansera, on festoiera et on chantera dans ces villages car les terrains de chasse sacrés ne l'ont pas cédé aux cultures.
- Bir ziyafet.
- Canon.
Nasıl bir ziyafet?
Quel genre de canon?
Bugünkü ziyafet Rudolf için olabilir. Ama onun yerinde oturacak kişi Michael.
Aujourd'hui, on jouera pour Rudolf mais c'est Michael qui mènera la danse.
Tatlım parayı aldığım ilk gün Sana mükemmel bir ziyafet vereceğim
Ma belle, avec l'argent de la récompense, je t'offrirai le plus gros steak du Kansas pour t'avoir frappé la joue.
Sonra da onlara 4 çeşit likör, en iyi Fransız şarabı ve havyarla donatılmış sofrada ziyafet vereceğiz.
Suivi d'un souper avec du schnaps, du bifteck, du châteaubriant... et du caviar!
Ziyafet günü ha, ben de zaten çok acıkmıştım.
Je meurs de faim.
Gemiye döndüğünde, bütün tayfaya de ki en iyi romumla kendilerine ziyafet çeksinler.
De retour au navire, dis à l'équipage de boire mon meilleur rhum.
Burası amcanızın misafirlerine ziyafet verdiği salonlardan biri.
C'est ici que votre oncle recevait ses invités à dîner.
Geçen gün çocuklara verdiğiniz ziyafet için teşekkürler.
Merci pour les bonnes nouilles dont vous avez régalé les enfants.
- Kichiji, ziyafet hazırla- - - Zahmet etmeyin.
Préparez un banquet.
Bu gece ziyafet var.
Dîner de fête ce soir!
Ve şu ziyafet?
Et ce banquet?
Her sene sarayda ziyafet verilir...
Tous les ans, il y a une fête au palais et je reçois une invitation.
Şereflerine bir ziyafet verirsiniz.
Vous donnerez un banquet en leur honneur.
Ziyafet gecesinden bu yana, saraya kapandı kendisiyle konuşmak isteyenleri geri çeviriyor uyumak istemiyor, yemek yemiyor kitapları karıştırıp duruyor, sonra da ümitsizce kenara itiyor.
Depuis soir de grand banquet, lui vit enfermé... de ceux qui pourraient parler à lui. Refuse dormir, refuse manger... cherche beaucoup de livres, et rejette, avec désespoir.
Haftaya, Bağdat'ta ziyafet çekersin.
Tu festoieras à Bagdad dans une semaine.
Bir ziyafet çekelim. Alan'ı çağırayım.
Je vais téléphoner à Alan.
Haydi bir ziyafet yapalım!
On va fêter ça!
- Bayraklarin altinda bir ziyafet!
- Un banquet éclatant!
- Ziyafet günü.
- Un festin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]