English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zorlayın

Zorlayın traduction Français

239 traduction parallèle
Gizlenen kozanın merkez bloğunu dışarı çekmeye zorlayın!
Tirez sur les restes du Koa!
Ülkeden kaçmaya zorlayın!
Là, ils ne seront plus à la une.
Yolu kapatın ve onu dışarı çıkmaya zorlayın. Alo?
Bloque la rue et fais-le sortir de là.
Dışarı çıkmaya zorlayın.
Forçons-le à sortir.
- Pekâlâ. Zorlayın ama çabuk olun.
- D'accord, mais faites vite.
Tamam, eğer öyle olacaksa, onları açlıkla çıkmaya zorlayın ya da gaz kullanın.
Je dois aller sur ce bateau.
Üst kollarla zorlayın.
Les bras du haut!
- Lafe, sen ve Pecos bu konuda onu fikrini değiştirmek için iyice zorlayın.
Lafe. Pecos et toi, faites tout pour qu'il change d'idée.
Dick ve Harry'yi kapatıyoruz. Tamamen kapatın. Tüm kazıyı Tom'a kaydırın ve ağaçlara doğru zorlayın.
Nous allons boucher Dick et Harry et pousser Tom jusqu'aux arbres.
Biraz daha zorlayın Bay Swanbridge.
essayez plus durement, M. Swanbridge.
Hayır evladım, daha dik bir açıyla vurmayı deneyin. Biraz daha zorlayın.
Non, mon garçon, essayez de frapper la boîte avec un angle plus aigu, plus de force, plus d'élan!
- Gemiyi sonuna kadar zorlayın.
- Poussez le vaisseau au maximum.
Gidemeyecekseniz eğer, korner yaptırmaya zorlayın.
Si vous ne passez pas, gagnez un angle du terrain.
Kendinizi mümkün olduğunca zorlayın.
Bien tendus.
- Zorlayın bay Bird. Konuşmazlarsa, zorla konuşturun.
- M. Bird, s'ils refusent, tirez-leur les vers du nez.
Limitleri zorlayın!
On va la pousser au maximum!
Allah aşkına birazcık zorlayın beni!
Mettez-moi à l'épreuve, quoi!
Avukatınızla konuşurken ortağınızın cesedini gördüğünüzü vurgulayın ve gördüğünüz diğer şeyler için de hafızanızı zorlayın.
Lorsque vous parlerez à votre avocat Souligné bien que vous avez vu corps de votre partenaire mort et réfléchissez à ce que vous avez vu d'autre.
Onları istifaya zorlayın.
Démissionnez-les.
Bay Shen, hafızanızı zorlayın.
M. Shen, cherchez dans votre mémoire.
— Birazcık daha zorlayın, sadece 5 dolar.
Tentez votre chance!
O zaman tehdidinizi gerçekleştirmek zorundasınız. Mahkeme emri çıkarıp, onu konuşmaya zorlayın.
Demandez un mandat et forcez-le à se mouiller.
Kaptan, denizaltıyı su yüzüne çıkmaya zorlayın.
Obligez le sous-marin à faire surface.
Bilim adamları olarak, meraklı olmalı... ve sınırları zorlayıp... esrar perdelerini aralayacak kadar da cesur olmalıyız.
Nous, scientifiques, devrions avoir la curiosité et l'audace de scruter au-delà, les merveilles qu'il dissimule.
Hiçbir insanın... kendi türünün sınırlarını zorlayıp da lanetlenmeden kurtulamayacağını söyledim sana.
Je vous avais averti, nul ne peut violer les lois de son espèce sans être damné.
Ofans. Şimdi biraz daha zorlayın.
Travaille-le.
Uzun süreçte suyun çenene vurması oldukça zorlayıcı oluyor.
Ça n'a pas toujours été sans peine.
Annem beni zorlayıp duruyordu sonunda bahane bulamaz oldum.
Maman me harcelait de questions et je n'avais plus d'excuses.
Arabanın kapısını zorlayıp açtım, ve sonra da alçakça kaçtım.
Oui, Excellence, je suis... ce dégénéré qui a forcé la portière de la voiture.
Oh George, her zaman çok zorlayıcısın.
Vous êtes si énergique!
Şimdi kızın dudaklarını zorlayıp son bir konyak içirirken...
Il porte à présent un dernier cognac à ses lèvres réticentes...
Ama etrafımızda pintiliğin, öfkenin, gurur ve aptallığın... cömertlik, tevazu, adalet ve düşünceden çok daha fazla yarar sağladığını görüyorsak... belki biraz kendimizi zorlayıp dayanmalıyız. Hatta kahraman olmak pahasına.
Mais puisque l'avarice, la colère, la vanité et la stupidité sont bien plus profitables que la charité, la modestie, la justice et la raison, peut-être doit-on persévérer un peu, même au risque d'être des héros.
Burada gördüğümüz her şey zorlayıcı ve istem dışı bir uyarımın olduğunu gösteriyor.
Tout ce que nous avons vu jusqu'à présent, semble indiquer un comportement obsessionnel-impulsif involontaire.
Bunun avantajını kullan, bizi sana hediye vermeye zorlayıp cebini dolduracaksın.
Profitant de ça, vous nous forcez à vous donner des cadeaux et à vous remplir les poches.
Doğru, kapıyı zorlayıp girmedim.
Vous n'avez pas forcé la porte de sa demeure! C'est vrai.
Onun üreme organlarına dokunup dokunmadığınızı bilmiyoruz, ya da onun sizi, onu tutmaya zorlayıp zorlamadığını.
Je ne sais pas si vous avez touché ses organes génitaux ou s'il vous a obligée ŕ les prendre en main.
Modanın zorlayıcılığı altında kalmış dar görüşlü olmayan erkeklere hayranım.
J'admire les hommes qui ne se soucient pas des diktats de la mode.
Büyük bir hızla değişen dünyada, modern günlük yaşamın zorlayıcılığı... öfke ve hüsran üretiyor.
... n'est pas nécessaire. Elle conduit à la colère... Trois, quand il prend le livre, fais une prise circulaire.
Değil mi? Zorlayıcı birşeyler yamaktan bahsetmiyorum.
Je n'envisage rien d'irréparable.
Bizi bulutların üzerine inmeye zorlayıp gemiye binecekler!
Les nuages! Ils veulent nous y pousser et nous aborder!
Pazarlıkların başarıyla sonlanması için, zorlayıcı değil, arabulucu olmalıyım.
Pour que ces négociations réussissent, je dois jouer le rôle du médiateur, pas de la police.
Hadi, zorlayın.
Aller pousser!
Maya bağışıklık sistemi için çok zorlayıcıdır... çevresel hasta olun ya da olmayın farketmez.
Le système immunitaire supporte mal les moisissures, même si vous êtes en bonne santé.
Yeni doğmuş bebeklerdeki anormallikler... ... parçalara ayırmaya çalışırsan zorlayıcı olabilir.
On peut se laisser submerger par une déformation en n'en voyant pas la globalité.
Fakat erkeğin bakış açısına göre bu oldukça zorlayıcı bir durum.
Mais pour l'homme, dans un sens, cela n'est pas complètement faux, et tend parfois, à se rapprocher de la réalité.
Oğlumun bu kadar zorlayıcı bir meslek seçmesini... ... o kadar tasvip etmemiştim.
Je n'étais pas tout à fait convaincu que mon fils aurait dû choisir une spécialité aussi ambitieuse.
Eyalet mahkemesinin görüşünü destekleyen zorlayıcı kanıtlarla birlikte mahkemenin derhal önlem almasını sağlayacağımı umuyorum.
J'espère produire des preuves qui appuieront l'opinion de la justice.
Bayan Hoover, filmler güzel bir ara ama daha zorlayıcı bir şeyler yapamazmıyız.
Mlle Hoover, les films, c'est agréable, mais vous n'auriez pas une tâche plus stimulante?
Etkisi konusunda beni zorlayıp kimseyi yaktırmayın.
Et je pourrais vous rôtir!
Zorlayı bir iddia. Beni etkiledin, kadın.
Quelle argumentation débile!
Zorlayıcısın.
Compulsive.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]