English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zorundadırlar

Zorundadırlar traduction Français

124 traduction parallèle
İş dünyasında çok az insan birbirini sever. ama işlerin yürümesi için beraber olmak zorundadırlar.
En affaire c'est rare, mais on s'oblige à traiter.
Bazıları güzel oldukları için mutludur, bazıları da sadece zengin oldukları için mecburen mutlu olmak zorundadırlar.
Ils sont heureux en permanence. Certains sont heureux car ils sont beaux. Et d'autres se contentent d'être riches pour être heureux.
Havyar dökmek için doğdukları dereye dönmek zorundadırlar.
Ils doivent regagner le ruisseau où ils ont vu le jour pour frayer.
Çünkü her zaman birlikte olmak zorundadırlar.
C'est n'importe quoi.
Beden eğitimine ya da duşa girmeyecek öğrenciler, ders saatinde anne babalarından ya da velilerinden kapalı zarfta, imzalı bir izin notu getirmek zorundadırlar.
"Tout élève désirant être dispensé de la douche " doit fournir au préalable " une lettre d'explication cachetée,
Sevgililer ara sıra birbirlerinden uzaklaşmak zorundadırlar.
Quand on s'aime, il faut se quitter, parfois.
- Derebeylik lordları, oteritelerini sürdürmek zorundadırlar bu sana verilen sözden daha önemlidir.
L'autorité du suzerain est en jeu. Face à cela, tu ne pèses rien.
Aylar boyunca dışarıda uyuyarak, meyve ve et yiyerek hayatta kalmak zorundadırlar.
Pendant des mois, il doit y survivre. Y dormir.
Gün doğmadan önce mezarlarına dönmek zorundadırlar yoksa güneş ışığı onları etkisiz hale getirir.
"Avant le lever du jour, il doit rejoindre son cercueil, " afin de n'être pas détruit par le soleil purificateur.
Kadınlar çiçek gibidir. Öncelikle çiçek açmak zorundadırlar.
Une femme doit s'épanouir comme une fleur.
Andrew Wyke'mış gibi davranan birinin mücevherleri 170.000 Pound karşılığı sattığını keşfeder ama gene de bana ödeme yapmak zorundadırlar.
Elle découvre que quelqu'un se faisant passer pour Andrew Wyke... a vendu les bijoux pour 170.000 Livres, Seulement, il faudra quand même qu'elle me les paye.
Hayatı sevenler ulaşılmaz olanı arayamazlar, onlar aşırı dikkali olmak zorundadırlar.
Qui aime vraiment la vie ne peut chercher l'impossible mais doit la jouer avec une infinie prudence.
Burada yaşayan böcekler, tıpkı bir Volkswagen gibi hava girişine dayalı bir soğutma sistemi vardır, serin kalabilmek için çılgın gibi koşmak zorundadırlar.
Les coléoptères ont un système de refroidissement par air... comme une Volkswagen. Ils doivent courir très vite pour rester frais.
Kur yaparken bile koşmak zorundadırlar.
Ils doivent même courtiser en courant.
Bu hayati bir andır, çünkü güvenli bir yere saklanabilmek için uzun bir mesafeyi yüzmek zorundadırlar bu yüzden sırtlanın dikkatinin ondan uzaklaşmasına izin veremez.
C'est un moment clé parce qu'ils doivent traverser à découvert... pour se cacher en lieu sûr... donc la cane doit s'assurer que la hyène ne la quitte pas des yeux.
TW 76 sefer sayılı, Honolulu - New York aracına binecekler kontrolden geçmek zorundadırlar.
Les passagers du vol TW 76 pour New York... sont priés de se rendre à la porte d'embarquement.
Seçilmiş olan kızlar, onun önünde ilkin tamamen çıplak kalmak zorundadırlar.
Celles qui sont choisies doivent d'abord se montrer ŕ lui complčtement nues.
Tatlım, eller birilerine ait olmak zorundadırlar.
- Des mains, pas quelqu'un.
Onlar kutsal kiliseye dönmek zorundadırlar.
Qu'elles réintègrent le giron de la Sainte Église.
# Bir yerden başka bir yere hareket etmek zorundadırlar.
Ils sont forcés d'agir à l'intérieur d'un espace.
Gece ve zifiri karanlık 10 puan için, kaşifler güneşin doğması için ne kadar beklemek zorundadırlar?
Il fait nuit noire à l'extérieur. Pour dix points, dans combien de temps se lèvera le soleil?
Onlar daha karışık olurlar. Senin dışarı çıkmana yardım etmek zorundadırlar.
Plus ils sont compliqués, plus ils doivent nous aider.
Çalışanlarımız dakik olmak zorundadırlar.
Nos employés doivent être ponctuels.
"... dövüşmeden önce 300 pound ağırlığa ulaşmak zorundadırlar "
"avant de pouvoir porter la culotte traditionnelle de sumo et concourir."
Gerçeğin ne olduğunu bulmak zorundadırlar.
C'est à eux de déterminer ce qui s'est vraiment passé.
Benim kilisemdeki rahibeler, İsa'nın gelinleridir ve onun nişan yüzüğünü takmak zorundadırlar.
Chez nous les sœurs épousent le Christ et portent son alliance
Onlar bunu yaptıktan sonra, yıkanmak zorundadırlar.
Après l'amour, on doit prendre une douche.
Kadınlar birlikte oldukları erkeğin işini sevmek zorundadırlar.
Les femmes ont besoin de connaître le métier de leur gars.
Tıp öğrencileri bazen ameliyatları izlemek zorundadırlar.
Les étudiants doivent parfois assister aux opérations.
Bütün Kardasyanlar kimlik bürosuna birşeyler bırakmak zorundadırlar.
Les Cardassiens doivent donner une molaire au Bureau d'identification.
Belki hepsi gündüz vampirine dönüşmüştür ve hava kararmadan eve dönmek zorundadırlar.
Ce sont peut-être des vampires inversés qui doivent rentrer avant la nuit?
Bu boydaki pek çok gemi açamaz da ondan. Geçitlere güvenmek zorundadırlar.
La plupart des vaisseaux n'en sont pas capables.
Tüm Taşkesiciler, cemiyetimize kayıtsız şartsız inanmak zorundadırlar.
Tous les Tailleurs de pierre doivent exécuter le saut de la foi.
Ama şu görünmez sınırın bir tarafında oldukları için... arkada suçlular gibi saklanmak zorundadırlar.
Mais comme ils sont de l'autre côté de cette ligne invisible, ils doivent se cacher, como criminales.
Amerikan subayları Ortadoğu'da sivil dolaşmak zorundadırlar.
Je suis un officier en permission... au Moyen-Orient, je dois m'habiller en civil.
Düşünmek, aldıkları emirlerin ahlaki geçerliliğini irdelemek zorundadırlar.
Ils doivent penser! Ils doivent décider si un ordre est moral ou non.
Ve size ağrınızı göstermek zorundadırlar... Şöyle derler :
Puis la pub vous montre la douleur.
Melekler insan olmak için kanatlarını kesmek zorundadırlar.
Les anges doivent se faire couper les ailes pour devenir humains!
Demek istediğim ; yakası ilikliler ve kravatlılar... Onlar beyinlerini kullanmak zorundadırlar.
C'était les types à col blanc et cravate qui se chargeaient de penser.
Mutlaka başkalarının canını sıkıp, rahatsız etmek zorundadırlar.
AVANT LA NUIT Ils doivent emmerder les autres.
Farkına varırsınız ki bütün öğrenciler... en yüksek standartlara ulaşmak zorundadırlar, sadece balede değil fakat sıradan akademik işlerinde de.
Vous réalisez que tous les èlèves doivent atteindre des niveaux très élevés, en danse, mais aussi dans leurs études scolaires?
Doktorlar, öğrencileri içkiye götürmek zorundadırlar.
Les internes doivent inviter les étudiants à boire un verre.
Arıca bütün yaratıklar bir kimlik kartı taşımak zorundadırlar, sürekli olarak...
En outre, les étrangers sont tenus de porter un badge d'identification en tout temps...
Bazıları bir kere giydiklerini yarım gün için bile olsa hemen yıkamak zorundadırlar.
Certaines personnes ont quelque chose à laver... dès qu'elles l'ont porté pendant une demi-journée.
Doktoru geceyarısı çağırırlar... ve karısı onun gittiği gerçeğiyle başa çıkmak zorundadır.
On le réveille en pleine nuit et l'épouse supporte son absence.
Bütün bu görünenler kendi kendine yetişmek zorundadır ve görünmezliğin krallığına uzanırlar.
Le visible doit grandir au-delà de lui-même et s'étendre dans l'invisible.
Kraliçeler çok ağır başlı olmak zorundadırlar, biliyorsunuz.
"Si je suis vraiment une reine..."
sadece orada olmak zorundadırlar.
- Être là?
Son sınıf öğrencileri 710 formunu doldurmak zorundadırlar. Uçuş akademisinin ilk baktığı şey matematik notudur.
A l'académie de la Flotte ils regardent d'abord tes notes de maths.
Evet, biliyorsun ki, Dawson, Capeside gibi küçük bir kasabada tartışılır hijyen duyarlılıkları olanlar dışındaki herkes çamaşırlarını bir yerde yıkamak zorundadır.
Tu sais, dans une petite ville comme Capeside tout le monde, sauf ceux dont l'hygiène laisse à désirer doit laver son linge quelque part.
Onu bulabileceğimiz bir yol var mı? "Onların otçul olduğunu söylüyor. Çürük bitki ve çiçekleri pişirip yerler ve günde vücut ağırlıklarının yarısı kadar yemek zorundadırlar."
Rien n'indique où il est? " "Les hommes, herbivores, mangent une bouillie de plantes pourries... et doivent consommer la moitié de leur poids chaque jour." " Donc on doit trouver la plus grande usine de compost du coin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]