Zık traduction Français
297,908 traduction parallèle
Alfred'in kızını istediği aşikar.
Alfred veut sauver sa fille, c'est évident.
Kızının arkadaşlığından hoşlanmış olmanızı umuyor.
Il espère que sa fille vous a été agréable.
Kızını pek sevmez.
Ce n'est pas sa préférée.
Kız iyi değilse o zaman ne olacak?
Et si ce n'est pas le cas?
- Gördüğünüz üzere kız iyi.
Comme vous le voyez, elle se porte bien.
Adil olmalı yoksa kız sizde kalabilir.
S'il n'est pas correct, gardez-la.
Eskiden Frank kralının kızı için de aynı bedel verilmiş. - Pyrlig.
Une princesse franque a été rachetée pour bien moins.
Alfred bu kadar az bir bedel ödemeyi düşünüyorsa o zaman ben de kızı bu salona getirtir her erkeğin onu sikmesine izin veririm!
Si Alfred propose une somme si ridicule, je propose, moi, de la convier parmi nous pour que chacun passe entre ses cuisses.
Yemin ederim ki kızı bir arabaya bağlar krallıkları dolaştırtırım.
Je demanderai qu'on l'attache à un chariot. Et je te garantis qu'elle verra du pays.
- Sevilmeyen kız evladı için mi?
Oui. Pour une fille mal-aimée?
Kızı derinden seviyor.
Il la chérit.
Kızı sevdiğin için böyle yaptığını belli ettin.
Ta fureur a trahi ton cœur.
Birlikte bir ömür geçirme umuyorsanız bu saçmalık olur.
Jamais vous ne pourrez vivre ensemble.
Güzel kız, aktrist, biraz turuncu beni çağrı merkezindeki yapay zeka için terk etmişti.
Une gentille fille, une actrice, un peu orange, partie pour une IA dans un centre d'appels.
Bir dakika. Tamirat kısmındasınız, değil mi?
Attendez, vous êtes dans l'atelier.
- Kız arkadaşını susturabilir misin lütfen?
Faites taire votre petite-amie! Velma!
- İmdat çağrınızı aldık.
- Et vous êtes? On a reçu votre SOS.
Yaşamınız artık bizim ellerimizde.
Votre vie est entre nos mains.
Yaşamınız artık bizim ellerimizde.
Votre vie est entre nos mais.
Sıradan organik bileşenlersiniz ve artık verimli olmadığınız için bertaraf ediliyorsunuz.
Vous n'êtes que des composants organiques, et vous n'êtes plus efficaces, donc vous êtes jetés. Vous ne me croyez pas? Jetez un œil à ce vaisseau.
Ama artık ölürsek daha pahalıyız.
Là, on est plus cher morts.
Kız kardeşim.
La gardienne de la porte.
Atalarımız kapıyı tamamen kapatmayı başaramamış. Ama kontrol edebilmek için kayalık tepesini inşa etmişler.
Nos ancêtres n'ont pu fermer la porte complètement, mais ils ont construit le tumulus pour la contrôler.
Kızım! Uyuduğumu biliyorsun!
Tu sais bien que je dors!
Ben buraya zor gireyim, beyaz kız kapıdan girdiği anda kabul edilsin.
J'ai mis des années. Une Blanche arrive et on lui donne une bourse?
Seni kızım zanneden tezgâhtara verdiğim tepkiyi vermek istedim.
J'ai d'abord réagi comme la fois où on a cru que vous étiez ma fille.
Dışarıda şişko bir beyaz kız ağlayarak yüzüğünü çıkartmaya çalışıyor.
Il y a une Blanche enrobée qui pleure en enlevant son alliance!
Neden "Kız Disneyland'e Gidiyor" yok?
Pourquoi pas : "Elle va à Disneyland"?
Anneciğim, bir kız özel olmadığımı düşünüyor.
Maman, une fille ne veut pas de moi.
Kız on üzerinden sekiz.
Sex-appeal : 8 sur 10.
Kaybol, küçük kız.
Courez, petite fille.
Pencereyi kırar, heykele dokunursanız, süit komple kilitlenir.
Casser une fenêtre, toucher une statue, toute la suite se verrouille.
Maureen Rowan, Kate'in kız kardeşi
Maureen Rowan est la sœur de Kate- -
Bayan Kaplan'ın kız kardeşidir.
Euh, la soeur de M. Kaplan.
Kılavuzlarımızın en uzak köşesinden başlayacağız içeriye doğru gideceğiz ve sonra ortada buluşacağız...
On va démarrer à l'endroit le plus éloigné de notre grille, remonter dans cette direction, et se rejoindre au milieu pour examiner chaque mètre carré.
Şu Toby'nin sevdiği "Brandy" şarkısını biliyor musun ; hani bir liman şehrinde garsonluk yapan kızı anlatan.
Tu connais cette chanson que Toby aime, "Brandy", à propos de la serveuse dans une ville portuaire?
Söylentilere göre kız tam evlenilecek kadınmış fakat şarkıdaki adam onunla evlenmemiş çünkü denizi o kadar çok severmiş ki uzak kalamamış.
En fin de compte, c'était une belle prise, mais l'homme de la chanson ne voulait pas se marier avec elle parce qu'il aimait tellement la mer qu'il ne pouvait pas s'en éloigner.
Açık denizlerin kahramanlarıyız.
Nous sommes les héros des hautes mers!
Rüzgârı ardımıza al ve kızı limana götür Kaptan.
Gardez le vent de dos, et prenez cette fille au port, cap tain.
İki kız, sevgililer günü dansına gitmeyi teklif etti.
Deux filles m'ont invité à la danse de la St Valentin.
Bu, hangi kızın daha çok ilgini çektiğini gösterirdi.
Cela indiquerait laquelle a attiré ton attention.
İki kız Ralph'a sevgililer günü dansına gitmeyi teklif etmiş ve o ne yapacağını bilmiyor.
Ralph a été invité à la danse de la St Valentin par deux filles différentes et il ne sait pas quoi faire!
Şifre çözme hızı göz önüne alındığında Enigma tipi bir cihazla kodu kırmaya çalıştıklarından şüpheleniyoruz.
Vu la vitesse de décryptage, on suspecte qu'ils utilisent une machine de type Enigma pour craquer le code.
Kadınlar ve erkekler tuvaletinin ortak duvarı var. O duvarı delerseniz sorunsuz bir çıkışınız olur.
Faites un trou dedans et vous aurez une sortie.
Burada işleri toparlamamız lazım ki birimiz kadının karşısına en kısa zamanda otursun.
Nous devons en finir ici pour que l'un de nous puisse s'asseoir face à elle le plus vite possible.
- Artık ikimiz de Natalya'nın -... karşısına oturamayacağız.
Maintenant, aucun de nous ne sera assis en face de Natalya.
Artık ona ulaşmamız mümkün değil.
Nous n'avons aucun moyen de lui rendre visite maintenant.
- Kızımla biraz baş başa kalabilir miyim?
Je peux avoir un moment avec ma fille?
- Orada ne yapardın? - Tarım Bakanlığınız için danışmanlık.
Je suis consultant au ministère de l'agriculture.
Dikkat ettim de sanki kız...
J'ai remarqué qu'elle a l'air...
Üç hafta sonra Güney Afrika'dan ziyarete kız kardeşi gelecek.
Sa soeur arrive d'Afrique du Sud dans 3 semaines, pour le voir.