English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zıkkımın

Zıkkımın traduction Français

69 traduction parallèle
Bu zıkkımın ne kadarını çıkaracağız?
Combien de ces saloperies on remonte?
O zıkkımın zararlarını biliyor musun?
C'est mauvais, ces saletés.
- Ne, bildiğimiz bira? - Hayır, zıkkımın kökü.
- Comment ça, une bière, une vraie?
Bu zıkkımın daha koklamadan leş gibi koktuğunu bilmiyor musun?
- Est-ce que vous l'avez vu les prendre? Vous ne savez pas que cette merde pue avant que vous la fumez?
Bu zıkkımın adı ne?
Qu'est ce que c'est que ce truc?
Eh, sen... ve gelmiş, geçmiş ve gelecek... tüm insanlar zıkkımın kökünü içebilir.
Alors toi et tous les êtres humains de la terre d'hier, d'aujourd'hui et de demain, faites ce que vous voulez.
Zıkkımını da yanında götür!
Gardez vos merdes loin de moi!
Ya da zıkkımın peki?
Un peu de coq aux hormones?
E'si o zıkkımın kayıp olduğunu öğrenecekler demek.
Et? Ça veut dire qu'ils vont repérer la drogue manquante.
Asıl garip olan şey telefon denen bu zıkkımın, hayatımızın içine işlemiş olması.
Le téléphone existe depuis des dizaines d'années.
" Sana zıkkımın kökünü getirdim.
" Voici quelques muffins banane noix
Bu zıkkımın yasal olması sadece an meselesi, çocuklar.
C'est une question de temps avant qu'ils légalisent cette merde.
Eğer bundan da memnun olmazsanız, zıkkımın kökü!
Si vous n'aimez pas ça pensez aux tortellinis!
Eğer gösteriye yeniden sokacaksa, bir kase zıkkım olsa yerim.
Je mangerai un bol de n'importe quoi pour en faire partie.
Bakl, farz edelim ki ayaklarımızı yere basıp, mantıklı konuşalım, benim gibi bir bıkkın bile bunu yapabilir. Aksi takdirde bir yere varamayacağız.
Et si nous revenons aux réalités en utilisant des paroles sensées avec un grincheux comme moi autrement nous n'aboutirons jamais nulle part.
Huzura kavuşturduklarımızın bıkkınlığı bize yük oluyor.
La fatigue de ceux... à qui nous apportons du repos pèse sur toi.
Hemen aşağıda, çiçek tarhında merdivenin 28 numara ayakkabılarının ya da her ne zıkkım giyiyorsa izleri var.
Et là bas, la marque de l'échelle au milieu des fleurs... et les empreintes des bottines taille 50 qu'il portait...
- Evet, öyle gözüküyor. - Canınız mı sıkkın senatör?
- On dirait, en effet.
Kaçınmaya çalıştığımızın % 99'u bıkkınlık ve % 1'i korku paniktir. Hasta sizindir, Dr. Richards.
99 % d'ennui, et 1 % de chiasse, ce qu'on essaie d'éviter.
Fındıkkıranınız var mı? Şu an ona bakıyorsun.
Au moins, ils n'ont pris aucun objet de valeur.
Biraz canınız mı sıkkın, efendim?
Vous avez le bourdon?
Ne bir uyarı, ne bir açıklama aldım arkanda bıraktığın bu zıkkımla baş etmek zorunda kaldım.
Tu n'as rien dit. J'ai dû affronter la merde que tu as laissée en partant.
Anlaşılan Britanya'da uygun farklı bir anlama geliyor,'Kaldıraç'ın asansör ya da " zıkkım'ın sigara anlamına gelmesi gibi.
pour un anglais, que veut dire correct? pour vous, mettre de la mayonnaise sur une poire est correct.
Sizi tanımıyorum ama burada saklanacak bir yer bulmuş bıkkın, başarısız bir b. k çuvalı olduğunuzu düşünüyorum. Bu adamlara aşırı ilaç veriyorsun ve işkenceye göz yumuyorsun.
Je ne vous connais pas, mais vous m'avez l'air d'un nase incompétent qui a trouvé une planque et qui bourre les détenus de médicaments.
Bıkkın, başarısız b. k çuvalı mı?
Un incompétent, un nase?
Bana karşı bıkkınlığınız Noel Baba'yı cezalandırırsa, buna çok şaşıracağımın ve dehşete düşeceğimin kayıtlara geçmesini istiyorum.
Je serai consterné si le père Noël pâtit de votre mépris pour moi. Je connais cet homme.
Evet. Sen her zaman o kanepede, bizi canımız sıkkın olduğu zaman güldürmek için varsın. Sıkıcı bir şey çıktığında kanalı değiştirirsin.
Tu es toujours là sur le canapé, pour nous faire rire quand ça va pas, pour changer de chaîne quand y a une émission rasoir, pour manger la pizza, pour éviter qu'on se batte.
Hepinizin böyle içip içip böyle davranmasına fevkalade canım sıkkın! Kendinizden utanmalısınız!
Je suis déçu de voir que vous êtes ivres, vous devriez avoir honte.
Bu zıkkımı kardeşine bulaştırırsan emin ol sana unutamayacağın bir dayak atarım. Ne kadar büyüdüğün umurumda değil!
Si tu lui en donnes, je te donnerai une raclée que tu n'oublieras pas!
ESPN'i ara, çünkü bu zıkkımı kendin yazamazsın.
Appelez ESPN, on a jamais vu ça!
Geçen kafta bir başka canı sıkkın postacımız vardı.
Nous avons eu un autre facteur mécontent la semaine dernière.
- Anlatayım. O zıkkımdan çok fazla alırsan sadece böcek görmeye değil hebere hübere konuşmaya da başlarsın, kimse de seni anlamaz.
Ça veut dire que si tu prends trop de M, tu sens des bestioles partout, et tu parles comme Donald Duck, on comprend rien.
O zıkkımı onların yetiştirdiğinden hâlâ emin miyiz?
Et on est certains qu'ils cultivent la dope?
"Bırak da cami avlusunda zıkkımlanayım ya da Allah'ın olmadığı bir yer gösterin."
'Laisse m'assoient et boire sur la Mosquée... ou montre-moi un endroit où Dieu n'est pas trouvé
Biz de aşağıda canımız sıkkın bir şekilde nasıl yatağa kız atabileceğimizi düşünüyorduk.
Nous étions en bas, à nous ennuyer et à se demander si on arriverait un jour à baiser.
- Başka şıkkımız yok mu yani, Dr. Swanson?
Nous n'avons pas le choix, n'est-ce pas, Dr Swanson?
Aradığımız canı sıkkın bir firma ya da yatırımcı olabilir.
Ce pourrait être un associé mécontent ou un investisseur que nous recherchons.
Canınızın sıkkın olduğunu biliyorum ama hatırlayabileceğiniz herhangi bir detayın bize yardımı dokunabilir.
Je sais que vous étiez dans une position inconfortable, mais on a besoin de détails. Ça pourrait nous être utile.
- Canımız sıkkın galiba.
On n'est pas de bonne humeur.
Yoksa "küçük kız" ın canı hâlâ Thorsen'in lafına mı sıkkın?
La petite fille s'accroche encore à la phrase machiste de Thorsen?
- Buzdolabımın dibine girip tüm biralarımı zıkkımlandığını söylememi bekleme.
C'est chez toi. - C'est vrai? Pourquoi tu fais comme chez toi et bois toute ma bière?
- Ne zıkkım kullandığınız umurumda değil.
Je me fiche de ce qu'ils ont fumé.
Tanıştığımız gün canın sıkkındı.
Tu semblais contrarié le jour où on s'est rencontrés.
Evet, bu zıkkımı kazanacağız, ve Broadway'da olacağız bebek ya da olmayacağız?
Et on va tout déchirer et devenir des stars de Broadway, baby! N'est-ce pas?
Bu sabah sıkkın mıyız biraz?
Un peu boudeur ce matin?
Canınız sıkkın kralım.
Vous êtes troublé, mon roi.
Eski çalışanımız canı sıkkın bir şekilde park etmiş duruyor. Andy o.
- Il y a un ex-employé mécontent, assis sur sa voiture dans le parking.
O zıkkım yüzünden paranoya olmaya başladın Scott.
Tu es tellement parano, Scott, à cause de cette merde.
- Bana bu zıkkımı beş gündür enjekte ediyorsun ama hiçbir şeyin değiştiği yok.
Ça fait 5 jours que vous m'injectez votre merde, et rien... rien n'a changé.
Biraz canımız sıkkın gibi, canım?
A-t'on des problèmes très chère?
Shirley, buraya kadar gelmen çok hoş çünkü canımız çok sıkkındı öyle sıkkın ki, anca senin gibi şefkatli bir sağlık çalışanı kaygılarımız ve "partilerimiz" için bir şeyler bulmamıza yardımcı olabilir.
Shirley, c'est vraiment très gentil d'être venue jusqu'ici, parce que nous étions vraiment très bouleversées, si bouleversées qu'un professionnel médical attentif du tel que vous puisse éventuellement nous aider Avec quelque chose chose pour l'anxiété, ou les soirées.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]