English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zıplayıp

Zıplayıp traduction Français

216 traduction parallèle
Belki zıplayıp geçen bir şey tarafından koparılmış.
Peut-être par quelque chose qui est passé.
Seni tepeden tırnağa geçen ve bir fırtına gibi savurup sonra da fırlatıp atan ama senin tekrardan zıplayıp ağaç tepesine konmanı sağlayan o kıvılcımı hissettin mi?
T'es-tu sentie voler dans les airs? Une étincelle, une tornade...
Kız dans ediyor, keçisi zıplayıp, gülüyordu!
La fille débraillée et le bouc qui gambadait!
Koşup, zıplayıp bağıramayacak olmanın.
ní courír. críer. sauter...
Yatakların üzerinde zıplayıp durmasanıza!
Vous allez arrêter de sauter sur ces lits?
Senin gibi, tüm o yerlerde hoplayıp zıplayıp gezinemem.
Tu passes sans crier gare d'une ville à l'autre.
Zıplayıp duruyordu... sanırım seksek oynuyordu... ve sonra, sanki çok yorulmuş gibi... birden yere çöktü.
Il sautillait... il jouait à la marelle, je crois... puis soudain, il s'est assis. Comme s'il était très fatigué.
Aslında, burada damızlık boğa gibi zıplayıp durmanızı bekliyorum.
En fait, je m'attends à vous voir vous pavaner comme un jeune premier.
Ne demek 16 puan? - Zıplayıp duruyor. - Ee?
16 points seulement pour ce type?
Ufak bir kanguru gibi oradan oraya zıplayıp durmuşsun.
Un vrai kangourou!
Seni dinledim, Jim Howie ve şimdi kayaların üstünde zıplayıp duruyorum.
Je t'ai écouté et je me retrouve bringuebalée dans une carriole.
Herşey zıplayıp duruyor sanki.
J'arrête pas de voir des trucs sauter partout.
Dans edip şarkılar söyleyebilirim. Enik gibi zıplayıp ellerimi çırpabilirim.
Je voudrais danser, chanter sauter comme un petit chien.
Normal bir atlayış olacak. Doğruca zıplayıp karşı kıyıya atlayacağım.
Non, j'effectuerai un saut ordinaire à deux pieds, directement dans les airs et par-dessus la Manche.
Leğende zıplayıp şöyle deyin :
Et puis, sauter dans un bol de mélasse en faisant...
Ve rodeo atlarımızı tedarik eden kişi, görmek üzere olduğunuz zıplayıp duran bu atların, öküzlerin ve boğaların sorumlusu Buck Roan.
Notre fournisseur principal... le responsable de tous les chevaux... bouvillons et taureaux que vous allez voir :
Hardal tarlasında atlayıp zıplayıp etrafa göz atması ve tavşanları bulması gerekiyordu.
Alors elle devait bondir en hauteur, dans ce champ de moutarde... et regarder tres vite, pour voir ou etaient les lapins.
Hoplayıp zıplayıp, millete çarpıp bizi utandırma.
Tu vas pas te tirer et nous mettre dans l'embarras?
Zıplayıp, tepinip, haykırıyordu :
Il faisait des bonds en braillant :
Goebbels devamlı zıplayıp duruyordu, bir okul çocuğu gibiydi.
Goebbels dansant d'un pied sur l'autre comme un écolier,
Affedersin, tatlım, ama bulaşık havluları zıplayıp, kendilerini kızların yüzlerinin ve bileklerinin etrafına dolamazlar.
Vous pouvez m'appeler "mon petit"? Je suis désolée, mon petit, mais les torchons ne s'attachent pas tout seuls autour des yeux et des poignets des petites filles.
- Çünkü sürekli zıplayıp duruyorsun.
- Parce que tu sautes partout.
On bir çeyrek gibi yürüyüşümden döndüğümde onu orda plajda gördüm. Olduğu yerde zıplayıp duruyor ve zavallı Arlena'ya bağırıyordu.
Quand je suis rentrée de promenade à 11 h 15... je l'ai vu sur la plage... insultant Arlena, en proie à une vraie folie meurtrière.
Bundan sonrasında sakin olmak gerekiyordu. Ani hareket ederseniz, ya da daha da kötüsü sırtına zıplayıp da binmeye kalkarsanız kendinizi rokete bağlanmış gibi hissedebilirsiniz.
Jusque là c'était facile, mais bougez trop vite, ou pire, montez lui sur le dos, autant vous accrochez, bien, à une fusée.
Bay YumurtaKafa, eğer zıplayıp dans edecekseniz aşağıda, yerde olmanın biraz daha güvenli olacağanı gerçekten düşünmüyor musunuz?
M. Gros Coco, mes peurs vont faire revenir le Jabberwocky! Le Jabberwocky?
Aptal Zorro kostümünle etrafta zıplayıp, "Love Me Tender" kasetimi kırdığın zamanı hatırlıyor musun?
Kennedy Président Tu te souviens la fois où tu te démenais dans ce costume de Zorro... et tu a cassé mon disque de Love Me Tender?
Bir iğnenin başında çılgınca zıplayıp duruyor gibiyiz nasılsa.
De toute façon, on marche en terrain miné.
Zıplayıp üzerine mi atlıyordu?
Du trampoline?
Bir laternacı getir. Zıplayıp, dans da edeyim.
Ajoute un accordéon, et je peux sautiller.
Yere düştü, belki oradan zıplayıp sekti başka bir yere gitti..
Elle a pu tomber et rouler dans un coin.
Yukarı zıplayıp tıpkı bir Tarkassian hayvanı gibi sıçramaya başlama iç güdüne güçlükle direniyorsun.
Tu peux à peine résister à la tentation de sauter sur le lit comme une petite bête tarkassienne.
Her zaman camdan içeri zıplayıp soygun mu yaparsın?
Pour voler, vous entrez toujours comme ça?
Belki yeteri kadar zıplayıp durursam, nihayetinde, iyi bir yerlere düşebilirim belki bu sefer doğru yerdir.
Dommage que ce ne soit pas le cas avec votre fils. J'ai de bons rapports avec mon fils. Il doit arrêter d'essayer de diriger ma vie.
Burada herkesin sıcak kaldırımdaki... kurbağa gibi zıplayıp durması lazımdı, ama nefes bile yok.
La fréquence devrait être prise d'assaut et il n'y a rien.
Geliyor ve gidiyor. Bir yerden, bir yere zıplayıp duruyor.
Il bouge constamment.
"Kütük ne- -" Görüyorsun, üstüne çıkacağız ve... zıplayıp... elektrik tellerine değmeyeceğiz.
On monte dessus et on saute... évitant ainsi l'électrocution.
Onu sonunda sandalyeye oturtabildim adam zar zor iğnenin ucunu değdirdi derken, zıplayıp bağırdı, hepsi bu.
C'est rien du tout! Une fois assise... à la 1re piqûre, elle s'est sauvée en hurlant.
Tren hareket etmek üzereydi... Basamakta zıplayıp kapının kolunu tuttum.
Quand le train a commencé à partir... j'ai sauté sur la marche et j'ai tenu la poignée.
Evet, belki de biraz üzerinde zıplayıp suyunu çıkartırız.
Ja. On marchera dessus pour l'écraser.
Yani bütün hafta ortada zıplayıp duracak.
- Il va sauter partout?
Anlıyorsunuz, tenisin bir çeşidi olduğunu düşünüyorduk, ama ilk voleyi vurur vurmaz, Kinbori zıplayıp bu raketle vurmaya başladı.
Nous pensions que c'était un peu comme le tennis, mais dès la première volée, l'un d'eux a sauté par-dessus le filet et nous a attaqués avec sa raquette.
Perdeleri çekip, seni arkada saklayacağız. Zamanı geldiğinde, ön tarafa zıplayıp, sürpriz diye bağıracaksın!
On tire le rideau, tu te caches derrière, et au bon moment, tu surgis en criant : "Surprise!"
Tamam, 3 dediğimde zıplayıp, iskeleye koşacağız.
Il faut vite en sortir. A trois, on saute sur le quai.
Zıplayıp duruyorsun ortalarda.
Tu sautes partout comme si t'étais Richard Simmons.
Sürekli zıplayıp, ve Tigger gibi konuşmalıyız.
Il faudra faire des bonds, et parler comme des tigres.
Ben o çocuğum yüzü kirle kaplı hiç şüphesiz kimse tarafından istenmeyen diğer çocuklar, atlayıp zıplayıp gülüşüp oynaşırken uzakta durup gelip geçen at arabalarını izleyen...
Je suis cet enfant à la figure sal Sans doute importun Qui de loin contemple les carrosses où d'autres enfant
Ray döşemeniz için tuttum sizi... Kansaslı ibneler gibi zıp zıp zıplayın diye değil.
Je vous ai embauchés pour poser des rails, pas pour gigoter comme des pédés de Kansas City!
Ben senin yaşındayken etrafta zıplayıp dururdum.
Un peu plus vite!
Yani, bu dişleri takıp, ortalıkta bir aptal gibi zıplayınca, bu komik oluyor.
Si vous mettez un faux dentier dans la bouche et que vous sautez comme un idiot, vous êtes sûr de faire rire.
Tam fermuarımı indirirken annesi içeri girdi bizimki hemen zıplayıp pantalonunun içine tıktı.
Et lui : C'est pas vrai... et il range le matos dans son pantalon.
Güzel kızlar atlayıp zıplayınca hoşuma gidiyor.
J'aime les filles à papa qui se dévergondent.
zıpla 130

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]