Çukur traduction Français
1,031 traduction parallèle
Çocukların hepsi çukur kazar.
Tout va bien. Le trou n'était qu'un accident.
Büyük bir çukur kazıp, hepimizi onun içine itiyorsun.
Vous creusez un gros trou et vous nous enterrez tous avec vous.
Dikkatli ol kar yağması halinde toprağa derin bir çukur kaz.
Fais des traces profondes au cas où il neigerait et que tu te perdes.
Bir çukur kazmaya çalışı...
J'ai essayé de creuser...
Bir ağacın altında çukur vardı.
Il y avait un creux, sous un arbre.
- Biz onun için bir çukur kazarız.
- On lui creusera un trou.
Bu araziden çıkmazsanız... kendinizi gömmek için çukur kazmaya başlasanız iyi olur... her biriniz.
Si vous ne filez pas d'ici, autant commencer à creuser des trous pour vous y enterrer. Un par tête.
Ve çukur boyunca sessizce emeklerdin, tıpkı...
Rampe sans faire de bruit comme...
Takibin başladığı yerde iki yeni kazıImış çukur vardı.
On a trouvé deux tombes toutes fraîches sur votre passage.
Çukur kazacak, belin kırılana dek çimento çuvalları taşıyacaksın.
Non. Tu creuseras des fossés et tu porteras des sacs de ciment.
Önümde nihayetsiz uzanan bir derin çukur buldum.
Et devant moi, s'étendant à l'infini, se trouvait un gouffre.
Herneyse, ağzına kadar suyla dolu olan kazdığın o çukur, balıktan başka birşey tutamaz.
Et puis, ce trou que vous avez creusé s'est vite rempli d'eau. Juste bon pour un poisson.
Sen derin bir çukur kazıp içine girmelisin.
Je suis sérieux.
Neden genişçe bir çukur kazıp onları gömmüyorsun?
On n'a qu'à creuser un énorme trou et les enterrer dedans. Pouah!
- Pek bir şey değil, insan kanına doyum olmadığını bilen, açlıktan gözü dönmüş kurtlarla dolu bir çukur.
C'est bien peu. Simplement une... fosse remplie de loups à moitié morts de faim et entraînés pour apprécier le saveur du sang humain.
Dişi deniz kaplumbağaları yılda bir kere kumda bir çukur kazıp yumurtalarını bırakmak için ekvatoral denizden volkanik adanın cayır cayır yanan sıcak kumsalına sürünerek çıkar.
Une fois l'an, la tortue de mer femelle... quitte la mer équatoriale pour se traîner jusqu'au sable brûlant... d'une petite plage. Elle creuse une fosse dans le sable... et y dépose ses œufs.
Seni korkak sersem. Burası Columbus değil. Saklanacağın çukur yok.
Ne vous servez pas de moi pour vous cacher, comme à Columbus.
Saklandığım çukur senin Columbus'ta saklandığının aynısıydı. Beni korkutan nefret ettiğim dünyadan uzak durmaya çalışıyordum.
Le fossé dans lequel j'ai rampé, comme vous à Columbus... pour fuir... le monde qui m'effrayait, que je haïssais.
Onlara, bir çukur kazdırmaya başlayın.
Commencez à faire creuser la fosse.
- Bir çukur.
- Un trou.
Burada. Çenesinde bir çukur var.
Il a un trou au menton, ici.
Kendinize çukur kazıyorsunuz ve onlara bir şemsiye verip kıçınızda açtıracaksınız.
En faisant voir vos réactions, vous faites le jeu de l'adversaire, qui en profite aussitôt.
Tuhaf bir kadının ağzı derin bir çukur gibidir ve Tanrı'nın nefretini çekmiş olanlar oraya düşer.
"La bouche de l'étrangère est un puits profond, et celui qui est abhorré du Seigneur y tombera."
Çukur kazacak zaman değil.
Ce n'est pas le moment de creuser des trous.
Yaşlı bayan nasıl oluyor da sana çukur kazdırmıyor veya odun kırdırmıyor.
Elle ne vous fait pas creuser des trous et couper des bûches?
Babam bir çukur kazmış bibloyu içine koyuyordu.
Il portait des gants. Il était tout en sueur.
- Çukur kazın.Tilkiler ve tavşanlar gibi.
Creuse un terrier comme font le renard et les lapins.
Çukur için biraz daha yakacak.
D'autres à mettre dans la fosse.
Toprak sahibi bir adam bağ dikmiş. Çitle çevirip şıra için çukur kazmış ve bağcılara kiralamış.
Un homme planta une vigne, l'entoura d'une clôture et y creusa un pressoir.
Çukur'un kuzeyindeki Sayo Ovası'na teker teker bırakılıyor.
Descente individuelle vers le plateau de Sayo, au nord du cratère.
Benimle birlikte Çukur'a gel, buraları biliyorsun.
Allons au cratère. Vous connaissez le terrain.
Çukur onun için mi?
Le trou, c'est pour lui.
Ben Dünya'nın çekirdeğine doğru çukur açıyorlar derim, ama nedenini sormayın.
J'ignore pourquoi, mais ils forent jusqu'au noyau terrestre.
Dostumuz Gingrich için güzel bir çukur kazabilirim.
C'est notre ami Gingrich que je vais écarter.
Umut yok, dibi olmayan bir çukur.
Il n'y a aucun espoir.
Tünellerin kesiştiği yerdeki çukur.
Le gouffre situé au niveau de la jonction extérieure.
İşe yaramaz. Beni içine ittiğin çukur aslında senin içinde.
L'abîme dans lequel tu veux me rejeter est au plus profond de toi.
Beyler, dışarıya geniş bir çukur kazın.
Creusez un trou profond dehors.
Kasanın temeli için çukur açtığımız zaman mezarlık ve tünellerden oluşan bir labirent keşfettik.
En coulant les fondations, on a découvert des catacombes, un réseau de tunnels.
Bir yerlere giremezsek daha fazla çukur olacak.
Oui, jusqu'à ne plus pouvoir passer les portes.
Dinamitin vurduğu yerde metrelerce Çukur açar.
Une différence de quelques mètres sur la cible,
Çünkü, artık çukur kazmak zorunda kalsam da, harika bir gün geçirmiş bir kazıcı olurum.
Mais je m'en moque! Même si je dois finir par casser des cailloux, je serai un forçat qui aura vécu une journée inoubliable! Excusez-moi.
- Çukur kazıyorsunuz.
- Vous creusez un trou.
- Çukur kazıyorum o zaman? - Evet, iyi olur.
oui, oui, tu fais le trou.
Scott'a bir çukur kazar hendeğe kutu koyarım.
Je vais creuser un trou pour Scott et mettre une boîte pour Vanilla.
Çukur!
Le puits.
- Yerde bir çukur kazıldı bile..
Si on veut respirer... il faut qu'un confrère vous fasse la courte échelle. Il y avait un trou dans le sol.
- Şu, düştüğünüz çukur nerede? - Gassin yolunda.
- Où est votre fossé?
Çukur açmazlarsa bırakırsın değil mi?
Je veux bien t'aider.
Paulette, orada bir çukur var!
Une flaque!
Orada çukur var.
Attention à la marche!