Öbür traduction Français
4,962 traduction parallèle
Stefan öbür taraftan girecek.
Stefan va le surprendre de l'autre côté.
Ambulansın buraya geldiği zamanda öbür ikisini de kıyıya vurmuş olarak buldum.
Le temps que l'ambulance arrive ici, j'ai trouvé les deux autres sur la plage, épuisés
Ama sizin gibi çok harfli arması olan öbür kadın ajanla konuşana kadar
Ne mettez jamais les deux ensemble jusqu'à ce que je parle à votre autre agent.
Öbür Abby, hoş geldin.
L'autre Abby, bon retour parmi nous
Reflü gibi. Evet, ve o ana kadar, destekleyen dostu oynayacağım, ki ikimiz de biliyoruz ki okyanusun öbür tarafından daha iyi rol yapabilirim.
Oui, et jusque là, je vais juste jouer l'amie qui soutient, ce qu'on sait toutes les deux que je le fais mieux depuis l'autre coté de l'Atlantique.
En iyi dostunu hapisten çıkarmak istiyorsan, üvey annen mutlu bir evlilik yaşasın istiyosan, sevgilinin küçük sevimli elbiseler yapmaya devam etmesini istiyorsan dünyanın öbür ucunda yeni bir hayata başlamak senin tek seçeneğin.
Si tu veux que ton meilleur ami sorte de prison, que ta belle-mère soit heureuse dans son mariage, que ta petite amie continue de faire ses jolies petites robes... Alors choisir une nouvelle vie à l'autre bout du monde, est ta seule option.
Yarın. Öbür gün.
= Demain et après demain aussi. =
Niye? Öbür aya kadar dönmeyeceğimi varsaymıştım.
Ça aurait dû être le mois prochain, mais je suis rentrée plus tôt.
Ben öbür numarasını biliyorum.
Je connais son autre téléphone.
Öbür gün yeni evli bir gelin olacakken?
Tu vas te marier le lendemain.
Öbür tarafa dönmen gerektiğini düşündüğün halde.
Mais tu te sens obligé de le tourner dans la direction opposée.
- Bu ne kadar doğru olsa da İsa öbür yanağını çevir de dedi.
Eh bien, aussi vrai que cela puisse paraître, Jesus a aussi dit "tend l'autre joue".
O günler, öbür yanağını çevirmek, isyankarlık göstergesiydi.
En ce temps-là, "tend l'autre joue" était un acte de défi.
Yarın öbür gün bana gelip...
Ok, ne le check pas alors.
- Sahnenin öbür tarafında görüşürüz.
On se voit à côté de la scène.
Oğlu beni öbür dünyaya gönderebilecek kadar donanımlıydı.
Son fils avait assez d'explosifs pour m'envoyer ad patres.
Sabrina şehrin öbür ucunda bir toplantıya gidiyor. Kocasınınsa 76. ve Park'ın köşesinde öğle yemeği randevusu var.
Sabrina est partie à un rendez-vous et son mari a un déjeuner près de la 76e et de Park.
- Şehrin öbür ucundakileri.
À l'autre bout de la ville.
Yani benimle evlenmeyi dünyanın öbür ucuna sürüklenmeyi kaçırılmayı.. ... korkudan aklını oynatmayı, hiçbirini.
Je veux dire, m'épouser, elle a été.. trainée presque partout dans le monde, kidnappée terrifiée.
Eğlence anlayışları elimi kolumu bağlayıp beni adanın öbür ucunda bir çukura atmaktı.
Leur idée était de s'amuser à me ligoter et me jeter dans un fossé de l'autre côté de l'île.
Belki doğrudan dememiştir. Öbür tarafla ilgili söyledikleri akıllarına bir şey sokmuş olabilir.
Peut-être pas directement. ça leur a sûrement donné des idées.
doğruyu söylemek gerekirse senin suçlu olduğuna inandım çünkü öbür türlü senin gibi bir adamın benim gibi biriyle ne işi olur ki?
Je pense que la raison pour laquelle j'ai cru que tu étais coupable est qu'un mec comme toi ne peut pas être avec un mec comme moi!
Onları öbür gün Bay Gardner'a geri vereceğiz.
Nous les renverrons à M. Gardner après-demain.
Tanıdığın herkesin sonu toprağın öbür tarafı olmuş.
Tous ceux que tu connais ont fini dans la poussière.
Bugün değil... Tepenin öbür tarafını ya da suyun karşı kıyısını denemeni öneririm.
Merci, pas aujourd'hui, vous pourriez essayer au delà de la colline ou... de l'autre côté de l'eau.
Bir sembol buldum. Ama öbür parçası eksik.
- J'ai trouvé un sceau, mais il en manquait une partie.
Öbür parçayı bulmalıyım.
Il va me falloir l'autre moitié.
Öbür parça benim.
L'autre moitié est en moi.
Sen bir de öbür herifi gör.
Tu verrais l'autre.
Öbür herif derken dev bir mutant kertenkeleyi kastediyorum.
L'autre étant, en l'occurrence, un lézard géant mutant.
Arkentaşı dünyanın öbür ucunda ateş soluyan bir ejderhanın ayaklarının dibinde gömülü.
L'Arkenstone est aux confins du monde, sous les pattes d'un dragon cracheur de feu.
Öbür sen, hala sensin böylece, hayalle gerçeği bir araya, getirebilirsin!
L'autre toi, c'est toi quand même. Tu peux maintenant faire connecter les deux : rêve et réalité.
Seni öbür tarafa götürmek için gelir.
Il est là pour t'emmener dans l'au-delà.
Öbür dünyadan seni ve sevdiklerini koruyacak.
Fait par les balles, qui l'on tué. De l'au-delà, il te donne sa protection. Et à ceux que tu aimes.
- Sen öbür tarafa gittin.
Tu es allé de l'autre côté.
Öbür tarafa gittiğinde rüyanda ondan bahsettin.
Quand tu étais de l'autre côté, Tu as parlé d'elle, dans ta vision.
Ben, Yaşayan Ölü öbür dünyadan.
Moi, esprit qui marche. Qui vient du grand monde de l'au-delà.
- Siki öbür tarafa ver.
Bite vers cul?
Aslında bunu mantıklı yoldan halletmeyi umuyordum ama öbür yol da her zaman iyidir.
J'espérais faire ça intelligemment, mais... amusons-nous.
Öbür tarafta Eugene W. Biscailuz var. Los Angeles Bölge şerifi.
De ce côté de la table, Eugene W. Biscailuz, shérif du Comté de Los Angeles.
O koyun öbür yakasında East Egg, Old Money'de yaşıyordu.
Elle habitait de l'autre côté de la baie, royaume des vieilles fortunes... East Egg.
Lütfen, efendim, ağacın öbür tarafı. Yani geriye.
De l'autre côté, reculez.
Snake Eyes ve Jinx Storm'u yakalasalar bile yine de dünyanın öbür ucundalar.
Même s'ils capturent Storm, ils sont à l'autre bout du monde.
Bir su dökeyim profilini gösteririm. Şehrin öbür ucunda...
Je vais te montrer son profil après que j'ai été pissé.
Tejo'nun öbür yakasında bir huzurevinde kalıyor.
Il est en maison de retraite.
Meydanın öbür tarafından korkunç çığlıklar yükseliyordu.
Il y avait des cris affreux de l'autre côté de la place.
- Öbür kurabiyelere ne olacak?
Du calme. - C'est quoi tous ces bonbons?
Tanrı bazen bir tarafa yardım eder bazense öbür tarafa.
Dieu est d'un côté à un moment puis de l'autre, ensuite.
Brunei öbür hatta beklemede.
J'ai Brunel en attente sur l'autre ligne.
Öbür kurşun nerede?
Où est cette balle?
Bir saniyeliğine öbür tarafa baksa...
- nous laisser un peu d'intimité?