Öğlen traduction Français
4,098 traduction parallèle
Öğlen yemeği içkilere, içkiler akşam yemeğine ve akşam yemeği de Almanların manikürlü güzel ellerimi yemesine dönüştü.
Le déjeuner s'est transformé en invitation pour boire un verre qui s'est transformée en diner qui s'est transformé en allemands me mangeant presque dans mes belles mains manucurées.
- Öğlen büromda olur mu?
À mon bureau, midi?
Haftalardır aradığım eski Cytron'lu adam nihayet beni aradı bugün öğlen 3.30'da Griddle Cafe'de buluşacağız.
Pourquoi? L'ancien mec de Cytron que j'appelle depuis des semaines, m'a finalement rappelé, et nous nous rencontrons au café Griddle, à 15h30, cet après-midi.
Haftalardır aradığım eski Cytron'lu adam nihayet beni aradı bugün öğlen 3.30'da Griddle Cafe'de buluşacağız.
J'appelle depuis des semaines, enfin tu me réponds. On se rencontre au Gribble Cafe, à 15h30, cet après-midi.
Öğlen vakti görüntüsünü çekmişler de.
On les a attrapés sur le scanner à midi.
Bu öğlen Gramercy Park'ta.
Aujourd'hui midi, au Gramercy Park.
Bugün öğlen yemek yerken yanıma geldi.
Il est venu me voir aujourd'hui, quand je déjeunais.
Öğlen yemeğine kalmasını istedim.
Elle déjeune avec nous.
Bunu bir de babama söyle. Şirket çöküyor ama o daha öğlen olmadan şirketten ayrılıyor.
alors que l'entreprise s'effondre.
Saat öğlen 3 ve biz seni daha yeni uyandırdık.
Oui. Il est 15 H et nous venons de vous réveiller.
Seni evimde öğlen yemeğine davet etmek istiyorum.
Vous inviter pour un déjeuner, chez moi.
Şimdi ise beni öğlen yemeğine davet etti.
Je sais, et maintenant il m'invite pour le déjeuner.
Beni eğitmeyi çok isterdin, biliyorum. Tüm öğlen, tekrar tekrar anlatırdın.
Et je suis sur que tu aimerais m'apprendre... toute l'après midi Encore et encore
Kuzey yarım kürede öğlen güneş güneye bakıyor sanırım.
Je crois qu'à midi le soleil est au sud dans l'hémisphère du nord.
Elimdeki bilgilere göre Aiden dün öğlen Maui'ye uçmuş ve havaalanında araba kiralamış.
Regardez, de ce que j'ai pu rassembler, Il semble qu'Aiden a décollé pour Maui hier après-midi et ait loué une voiture à l'aéroport.
- Öğlen yemeğinde o kadınlaydım.
- Sais quoi? - J'ai déjeuné avec elle.
- Cumartesi, öğlen olur mu?
Alors, samedi soir?
- Cumartesi öğlen uygundur, Jay.
- Samedi soir ça me va, Jay.
Karşı konulmaz, mızmız, zor beğenen, muhteşem seni seviyorum. Sabahları deliren, öğlen 3'te- -
Je t'aime, toi la brillante, la sensationnelle, la méchante, la folle, le matin, l'après-midi, à 3h du matin
Daha öğlen olmadı ve sen sarhoşsun.
Décuver. Il n'est pas encore midi et t'es saoul.
Oğlum da saati tavana yansıtan bu saatli radyodan istiyor. Çünkü yatakta saate dönüverip de öğlen olduğunu görmek çok zor geliyor galiba.
Et mon fils voulait ce radio-réveil qui projette l'heure sur le plafond, parce que je suppose que c'est trop de se tourner et de voir qu'il est midi.
Bir hafta öğlen yemeğin benden.
Je vais vous donner une semaine de repas gratuit.
Pekala. Onunla öğlen 1'de, yemek için buluşmam gerekiyor.
D'accord, je suis sensée le retrouver à 13h pour le repas.
- Öğlen için özür dilerim.
Je suis désolé à propos de tout à l'heure.
İzinsiz giriş, haneye tecavüz, hem de öğlen bile olmadan daha!
Intrusion et effraction, tout ça avant midi?
Öğlen yemeğinizi yerken çalışmak, vardiyalı çalışmak, kitapları yakmak da dahil.peki neden?
Comme travailler pendant les déjeuners travailler en dehors de vos heures, sans le dire. Pourquoi?
Majesteleri, öğlen yemeğiniz.
il est l'heure de votre repas.
Lütfen çocuklara gidip öğlen yemeği için aşağı gelmelerini söyler misin?
Vous pouvez leur demander de descendre?
Bay Harter öğlen yemeğinde, ama daha sonra gelir.
M. Harter est sorti déjeuner, il va arriver.
Öğlen yemeği vakti.
Le souper est prêt.
Sonrasında bir öğlen Pondicherry'de bir kahvede oturup kaybımın yasını tutarken yan masadaki yaşlı bir adam sohbete başladı.
Donc, je me trouvais dans ce café à Pondichéry un après-midi, faisant mon deuil, quand ce vieil homme à la table d'à côté, a entamé la conversation.
Öğlen yaşanan olayda yeni bilgiler yok, henüz sorumluluğu üstlenen olmadı.
Nous n'avons pas plus d'informations. Aucun groupe n'a revendiqué l'attentat.
Öğlen kurşun yarası tedavi edebilir miyim diye bir telefon aldım. Nakit dedi.
On m'a appelé aujourd'hui pour savoir si je soignais les blessures par balle.
Hayır, bu öğlen izinlisin.
Non, aujourd'hui, tu profites de ta journée.
- Büyük açılış yarın öğlen 12 : 00'de.
Le grand lancement est demain, - à midi.
Yani Lucien ile bir öğlen sırasında tanıştın ve şu an tek görebildiğin şey o.
Donc tu as recontré Lucien dans la file du dejeuner, et il est tout ce que tu peux voir.
Evet, Bayan Baker bu öğlen seni ona çaya götürdüğümde her şeyi anlatacaktır.
Mlle Baker vous expliquera tout cet après-midi.
Bir öğlen, Superior Gölü kıyısında tehlikede olan bir yat fark etmiş.
Un après-midi, sur le lac Supérieur, il remarqua un yacht en péril.
Bu öğlen ne yapacağız ki ya da yarın? Ya da önümüzdeki 30 yıl?
Que ferons-nous cet après-midi, demain ou ces 30 prochaines années?
Eğer onu bu öğlen çıkan tatsızlık için rahatsız etmeye kalkarsa eğer onu rahatsız etmeye kalkarsa eğer bir şiddet uygulamaya kalkarsa... -... herhangi bir şekilde... - Tom ona...
- S'il l'importune au sujet de notre friction, s'il l'importune, s'il la brutalise un tant soit peu...
Biraz yürüyelim. Öğlen yemeğin benden.
On va faire un tour en voiture et je vous invite à déjeuner.
Öğlen yemeğini yemek için iyi bir zaman.
Ok, c'est la bonne heure pour une pause pour le déjeuner, ok?
Yarın öğlen.
Demain midi.
Bu öğlen Başkan nükleer silah gücünü elinde tutan sekiz dünya liderleriyle bir toplantı yapacak.
Il rencontre les dirigeants des 8 puissances nucléaires.
Bu öğlen aradı.
Il a appelé cet après-midi.
Öğlen yemeği hazırlamıştım.
J'ai préparé à déjeuner.
Öğlen yemeği için açıyorlar ama sabah hep barda oluyorlar.
Ils ouvrent pour midi, mais ils y sont toujours très tôt.
Vincent, daha öğlen, gitmen gerekiyor.
Vincent, on est en plein milieu de la journée, tu devrais partir.
Neden öğlen Oak Room'da buluşmuyoruz ki?
Alors pourquoi ne pas se retrouver au "Oak Room" vers midi?
Öğlen oldu...
Fini à midi...
Dun oglen yemeginde ne oldu?
Il y a eu un problème au déjeuner, hier?