Ücret traduction Français
1,602 traduction parallèle
Sen tam ücret ödedin.
Vous avez payé le prix fort.
Maaşın yine asgari ücret olacak.
C'est toujours payé le salaire minimum.
Çok hırslı, çok cesaretli. - Yemeğimi atlamak için mi ücret alıyorum? - Evet.
Mais je suis payé pour sauter le repas?
Eğer altı sene daha sözleşmeni uzatırsan, 50,000 dolar ekstra ücret alabilirsin.
Pour un rengagement de six ans, vous pouvez avoir une prime de 50 000 $.
Bir ücret talep etmiyoruz Bay Mackey, yalnızca davayı kazanırsak ücret alacağız.
Vous n'aurez pas d'honoraires à payer, vous serez juste assemblé au dossier.
Aslında asgari ücret alıyorum, aşırı içtiğim için azarlanıyorum,... faturaların ve ödeme ihbarlarının bombardımanına uğruyorum metroyu tamir etmeyecekleri için işime zamanında gidemeyeceğim, dünyada olup bitenler hakkında yalan söylüyorlar ve benden çıkarları olmadığında berbat davranırlar.
En fait je suis mal payé, embêté par les poivrots, je croule sous les additions et les réclamations, je n'arrive pas à attraper le métro donc je ne suis pas au travail à l'heure, me mens sur ce qui se passe dans le monde et on me traite comme de la merde à moins d'avoir besoin de moi.
Ne kadar ücret istiyorsun?
Tu prends combien?
Logan'ın yüksek ücret karşılığında tutulmuş avukatı ilk celsede Logan aleyhine tanıklık yapan motor çetesini ezdi.
L'avocat très cher de Logan a réduit en miettes la bande de motards qui témoignaient contre Logan à l'audience préliminaire.
Bu herif sadece 20 saniyelik ücret ödedi. O yüzden iyi dinleyin.
Cet idiot n'a payé que pour 20 secondes, alors écoutez bien.
Ve böylece sadece kişiliğinizi analiz etmeye çalışıyoruz, ve sanırım sizin yardıma ihtiyacınız var. Küçük bir ücret karşılığında siz de denetlemeye katılabilirsiniz.
Nous allons essayer d'analyser votre personnalité, et si vous avez besoin d'aide, vous aurez une séance d'audition en échange d'une somme nominale.
Hem de hiçbir ücret ödemeden, hızlı oturumlarla?
Mais comment puis-je réparer huit ans de crétinerie en deux simples fois et qui ne me coûtent rien?
Gayet iyi bir ücret aldık.
C'est un travail pour lequel on a été bien payés.
- Ne yazık ki saat başına ücret almıyorsun.
Dommage qu'on ne te paie pas à l'heure.
Bay Haskins. Biz küçük bir okuluz. Fazla ücret ödeyemeyiz.
Nous sommes une petite fac et nous ne pourrons pas bien vous payer.
Rita bu deneyde bulunmayı bazı suçlarının silinmesi ve... ufak bir ücret karşılığında kabul etti.
Rita accepta de participer à cette expérience en échange du retrait de certaines accusations au pénal et un peu d'argent.
Pekala, ücret...
Bon, ça va te coûter...
Bir adama yüksek bir ücret kestiğini ama vermediğini öğrendik.
Elle a fait payé beaucoup d'argent à un gars, sans coucher avec.
Efendim, bir aylık ücret, herşeyi içeriyor.
Le 1er versement comprend tout.
Burger King'de asgari ücret işleriyle.
Avec des emplois au salaire minimum.
- Tamam, ücret...
- D'accord, les frais sont...
İyi bir ücret alabilirsin.
Le salaire est généreux.
Ondan sonrası çok kolaydı, bütün arkadaşlarından on sent ücret istedim.
- Sans le cote drogue.
Bu yüzden daha düşük bir ücret talep edilebilir ekstra sorumluluklarla senin sevgilin olmayı nasıl görüyorsun
C'est pour ça que je voudrais une réduction, vu que je serais ton mec, avec plein de responsabilités et tout...
Sonra da, o yüzle, daha az ücret almamı istedi.
Et il a le culot de me proposer moins.
Restaurantı kimin aldığını bana haber ver. Dondurucu yepyeni. Yeni malzemelerimiz için extra ücret almalısın.
Peu importe qui achéte le resto, le frigo est neuf, ils doivent payer plus.
Açık bir şekilde bir ücret istemedin.
Vous ne m'avez pas demandé de dépôt.
Günlerimi, asgari ücret karşılığında başkalarının çektiği fotoğrafları kataloglayarak geçiriyorum.
Je passe mon temps à classer des photos d'autrui.
Sadece sembolik bir ücret. Bir iş adamı olarak kâr ettiğimi hissetmeliyim.
Pour que, symboliquement, en tant qu'homme d'affaires, j'aie négocié quelque chose.
Fazladan ücret isteyebilirsin.
Vous pourriez faire payer un supplément!
Ekstra ücret istiyorum.
Je veux une rallonge.
Hizmet değişirse, ücret de değişir.
Si la prestation change, le forfait aussi.
- Size her biri için ücret ödenir.
Pour chaque enfant, vous avez une prime.
İstediğiniz ücret verilecektir.
Vous obtiendrez les honoraires que vous souhaiterez.
Tüketiciler onu istediler, fakat onu sınırlı bir araç olarak ele aldılar ve onun için sınırlı bir ücret ödemek istediler.
Les consommateurs en voulaient, mais ils voyaient toutes ses limites et s'attendaient à payer un prix réduit.
Annem Porto Riko'da hemşireydi. Asgari ücret alırdı.
Ma mère était infirmière à Porto Rico.
Adil çalışma saati, adil ücret! Adil çalışma saati, adil ücret!
Des horaires décents, des salaires décents!
Adil çalışma saati, adil ücret!
Des horaires décents!
Adil çalışma saati, adil ücret!
Des salaires décents!
- Adil çalışma saati, adil ücret! - George'a sorma.
Ne demande pas à George.
Adil çalışma saati, adil ücret!
Horaires décents!
Bize nasıl karşılık veriyorsunuz? Asgari ücret için sizin pisliğinizi temizleyen bir kadını döverek. Onun için üzülmeli miyim?
J'ai moi-même prévenu les paparazzi, les fans déchaînés, pour vous accueillir chaleureusement.
Tüm fabrika için bir haftalık ücret!
C'est une semaine de salaire pour tous les ouvriers!
Bir başka konu da erkekler ve kadınlar arasındaki ücret adaletsizliği.
L'inégalité des salaires entre les hommes et les femmes est un problème également.
Oh, gerçekten mi? Sen saat başına ücret almıyor muydun?
Oh, vraiment, je croyais que tu te faisais payer à l'heure.
Hizmetliye yatağımı evime götürmesi için 90 dolar gibi hiç de mâkul olmayan bir ücret ödedikten sonra, seks kölelerimizi seçmek için Elliot'la stajyerleri topladık.
Après avoir payé au concierge la somme exorbitante de 90 $ pour ramener mon lit chez moi Elliot et moi avons rassemblé nos internes pour choisir nos candidats d'un soir.
Eğer bize haftalık ücret öderseniz ihtiyacınız olan tüm güvenliği biz sağlarız.
Une cotisation hebdomadaire vous donnerait la sécurité - supplémentaire qu'il vous faut.
Satış fiyatının % 25'i,... emekliliğe kadar yıllık ücret,... artı kardan pay?
25 % du prix de vente, des années de salaire jusqu'à la retraite plus des bénéfices?
Saat başına ücret isteyen ama sadece 50 dakika hizmet veren yabancı bir kadınla teke tek.
C'est pareil. Un tête-à-tête avec une étrangère qui fait payer de l'heure et ne vous donne que 50 minutes?
Saat başına ücret almaya dayanan iş modeliniz için sakıncalı değil mi?
Ça ne contrarie pas votre système de payement à l'heure?
Bu oturum için sizden ücret almayacağım.
Je ne vous compterais pas la séance.
Boşanamazsan, bunu bir "iş" için bir ücret olarak kabul edeceğim.
- 10 millions?