English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Ü ] / Üstüme

Üstüme traduction Français

2,533 traduction parallèle
Kokunun üstüme sinmesini seviyorum.
J'aime que tu m'imprègnes de ton odeur.
Eğer şu binaya geçebilirsem ateşi üstüme çekebilirim.
Si je peux atteindre cet immeuble, j'attirerai leur feu.
Buradan çıkar ve ateşi üstüme çekerim.
Je peux sortir. Je peux attirer leur feu.
Şimdi neden bütün bu boku benim üstüme yıkıyorsun bilmiyorum.
Je me demande pourquoi tu me balances ça.
Beni soydu, beni bıçakladı, beni vurdu, benimde üstüme asit fırlattı.
Cadreurs, accessoiristes... Tout le monde participait. Réponds-moi, s'il te plaît
Seni yere serdikten sonra bende keyfime baktım. Beni soydu, beni bıçakladı, beni vurdu, benimde üstüme asit fırlattı.
Il ne se passe pas un seul jour sans que j'aie au moins un fou rire.
Ceset saklamada üstüme olmadığını sana daha önceden de söylemiştim.
Je suis trop reconnaissable pour t'aider à cacher un cadavre.
Ve sır saklamakta üstüme yoktur.
Je sais très bien garder un secret.
Annen fazla üstüme gelse de aslında bebeğin hayatında rol almak istediğinden...
Ta mère est peut-être un peu excessive, mais tout ce qu'elle veut, c'est faire partie de la vie du bébé.
Yıllarca başkalarının fikrine saygı duyma konusunda üstüme geliyordun.
Vous vouliez que je respecte l'opinion d'autrui.
Dışarı çıktım, ve adam benim üstüme hücum etti, ve ben - ben vurdum.
Ils auraient pu le tuer. Je suis sorti et un type s'est jeté sur moi.
Sonra da çocuğun kafatasını alıp üstüme takardım ki herkes bana bulaşmadan önce bir kez daha düşünsün.
Quant au crâne du gosse, je le porterais pour qu'on réfléchisse à deux fois avant de me doubler.
- Hala sarhoşum, üstüme gelme.
- Je suis encore soûle, me presse pas.
Sen bilmezsin ama olayları çözmekte üstüme yoktur.
Je ne vous l'ai jamais dit, mais je suis douée pour résoudre des cas.
Bunu benim üstüme yıkamazsınız.
Ne me collez pas ça sur le dos.
Bunun yüzünden İç İşleri'ni üstüme salacak mısın gerçekten?
Tu vas vraiment me griller avec les affaires internes?
Hevesini artıracaksa eğer, bir kurdele de koyabilirsin üstüme.
Tu pourrais même me mettre un arc si ça te fais tripper.
Pekâlâ, hiç üstüme gelme, Melanie. Önerini dinledim ve kayda değer birkaç terapistle görüştüm.
Fais pas ta Melanie avec moi, mais j'ai suivi ton conseil... et j'ai rencontré quelques psys potentiels.
Mahallemizin geleceği hakkında bir tartışma yapıyoruz ama sen üstüme gelip durumu erkekliğn hakkında bir referanduma çeviriyorsun.
Alors qu'on discutait de l'avenir de notre quartier, tu m'as fait une scène pour qu'on débatte de ta virilité.
Adaleti sağlamak için peşinden gittim ama gümüş bıçakla üstüme atladı.
Je l'ai poursuivi pour obtenir justice, mais il a pris le dessus et m'a poignardé avec une lame en argent.
Suçu tekrar benim üstüme atmayacaksın, değil mi? Neden onlara kimin olduğunu söylemiyorsun, Silas?
Je t'en prie. Tu vas pas encore m'accuser? Dis-leur, Silas.
Suçu benim üstüme attın.
Tu m'as laissé porter le chapeau.
Bakın, üstüme vazife olmadığını biliyorum, fakat benim ilk sorumluluğum görüşmeler.
Ça ne me regarde pas, mais je dois protéger le sommet.
Herkes üstüme geliyor.
Je subis des attaques de tous les côtés, c'est grotesque.
- Suçu benim üstüme yıkıyor.
- Elle me met tout sur le dos.
Evet, hep üstüme gelip beni deliye döndürüyorsun.
Tu me cherches, alors assume.
Asıl sen benim üstüme geliyorsun.
J'ai rien fait de mal.
Bilmezsin ama kahvaltı hazırlamada üstüme yoktur.
Tu ne le sais pas encore, mais je suis un expert du petit déjeuner.
Sizin evlendiğinizi duyunca bir anlık rahatlık gelmişti üstüme.
Là-bas, j'ai cru pendant un instant que vous vous étiez mariés.
Beni kapısından uzaklaştırmak için nerdeyse üstüme hortumla su sıkmak zorunda kaldı. Hakediyorum tabii ki.
C'est le cas.
Ayda birkaç kez üstüme çıkmasına izin veriyorum, o da benim kiramı ödüyor.
Il me monte dessus durant le mois, et il paye mon loyer.
Gelme üstüme.
Va te faire foutre.
Fazla üstüme geliyorsun!
Tu pousses vraiment le bouchon...
Seni eğlendirmekte üstüme yok.
Tu peux te moquer.
Madem üstüme geliyorsun.
tu n'as pas de regret!
Yapma! Başlatma yönergeden. Bu kadar üstüme gelme!
Enfin, si je fais cela, je perds mon job.
Sanırım soyunup üstüme atlamanın zamanı geldi.
Il est temps de te désaper et de me sauter.
Bana yalancı diyecekler ve bu yafta üstüme yapışacak.
On va me traiter de menteur et ça restera.
Kabus gibi üstüme çöken zamanlar oluyordu. "Bu durumda tapınağa nasıl gidebilirim?" şeklinde düşünüyordum.
Parfois, quand je délirais un peu et que Ravi venait, je me disais :
Tavan üstüme yıkılıyor.
Le plafond va s'effondrer.
Muhabirin cinayetini üstüme yıkan kim?
Qui est-ce qui m'a manipulé pour que j'assassine ce journaliste?
Üç çocuk benim üstüme kaldı, ki çocuklardan nefret ederim ve ne yapacağımı bilmiyorum!
Je suis coincée avec trois gosses, je déteste ça et je ne sais pas quoi faire!
Sana söyledim ya, adamın tam ensesindeydim. Sanki iki kişi birden üstüme atlamış gibiydi.
J'étais à ses basques et il m'est tombé dessus.
Bu oyunda üstüme yok.
Je roxxe à ce jeu.
Ağaçların arasında yolumu ararken.. .. birisi aniden üstüme atladı.
J'ai coupé à travers les bois, et... et on m'a sauté dessus.
Bugün kimse üstüme kusmadı.
Personne m'a vomi dessus.
Boşaldığını gördüm ama üstüme gelmedi.
Je l'ai vu sortir, mais je n'ai rien reçu sur moi.
Çık üstüme.
Grimpe.
Resmen üstüme çıkacaktı.
Elle s'est jetée sur moi.
- Ceviz kırmakta üstüme yoktur.
Côté trou, j'assure.
Lütfen üstüme gelme.
Je peux avoir la paix cinq minutes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]