Üzücü traduction Français
4,631 traduction parallèle
Bence üzücü bir durum.
C'est triste.
Sizlerle bu üzücü koşullarda tanıştığım için özür dilerim.
Navrée de faire votre connaissance dans de telles circonstances.
Bu karmaşanın en üzücü yanı ne, biliyor musun? Gerçek dostlarımdan biriydin.
Le plus triste dans toute cette histoire, c'est que t'étais l'un de mes seuls vrais amis.
Daha da üzücü.
Encore plus triste.
Diğerleri de Amerika'ya çok farklı ve üzücü şartlar altında geldiler.
D'autres sont venus dans des conditions souvent difficiles.
Bu üzücü.
C'est triste.
- Neden üzücü?
Pourquoi?
Ne kadar üzücü ve ayıp bir şey.
C'est une chose triste et honteuse.
- Bu üzücü olay olmasaydı yaklaşık 1 saat önce işten çıktığımı fark etmemeniz hoş olurdu.
C'en est presque mignon que tu n'aies pas compris ceci : j'ai démissionné il y a une heure.
Özür dilerim, bu çok üzücü bir şey gibi oldu.
Désolée, ça paraît super triste.
- Bu çok üzücü!
- C'est triste.
Yaptığınız üzücü bir şey.
C'est triste, ce que vous faites.
Bu çok üzücü.
Et c'est très triste.
- Bu çok üzücü.
- Il est si triste.
Uçakta hızlı bir şekilde dekompresyon oluştu.. ve bu üzücü felaketle sonuçlandı!
Et que le joint a cédé la place en peu de temps plus tard... la création d'une décompression rapide de l'air dans l'avion.
Ne kadar üzücü.
C'est triste.
Babam derdi ki, "Yarısı boş viski bardağından daha üzücü bir şey varsa..."
Mon père disait : " Il y a plus triste qu'un demi-verre vide.
Tamam, hiç bir şekilde üzücü olarak nitelenemeyecek bir soru bulmak için, oldukça çok çaba sarf ediyorum şu anda.
Ok, je suis en train de penser à une question qui ne pourrait en aucun cas être interprétée comme gênante.
Harika bir üzücü olmayan soru, aferin... evet.
Parfaite question non génante, bon travail... Oui.
# Yaşlanman çok üzücü Eski zamanları özlüyorum #
"C'est nul que tu vieillisses" "J'aimerais penser à l'année"
Sanırım aşırı inatçı ve üzücü olduğumu düşünüyor.
Je crois qu'elle pense que je suis trop opiniâtre et amer.
Çok üzücü.
C'est si triste.
Onun da altında unutulanların toprakları vardı. Artık hatırlanmayan zavallı ruhların gittiği üzücü ve tenha yerdi orası.
Et au-delà encore, s'étendait le Pays des Oubliés, un lieu triste et isolé pour les pauvres âmes oubliées de tous.
Büyüyüp güzel bir kız olmanı görecek olmamam çok üzücü.
C'est si triste, mais je ne te verrai pas grandir.
Ağlaması ne kadar üzücü, iç çekmesi ne kadar umutsuzca..
Si effrayants ses pleurs, si désespérés ses soupirs...
Ooh ne üzücü, adam bana bıçakla saldırdı.
Tu m'as attaqué avec un couteau.
Çok çok üzücü
- Pensez-vous. - Il y a eu malentendu.
Ne kadar üzücü.
Comme c'est triste.
Böyle üzücü bir olay sebebiyle olsa bile.
Même en de telles circonstances.
Sence de üzücü değil mi yaşlı bir kadının seninle arkadaş olmaya çalışması?
Tu ne trouves pas ça triste qu'une femme de son âge veuille être ton amie?
Bu çok üzücü.
- Non. Quel dommage!
En üzücü tarafı ise eğer kayıtlarına dikkatli baksaydın, fark ederdin.
Le plus triste c'est que si tu avais regardé de plus près ton enregistrement, tu l'aurais su.
- Evet, çok üzücü.
- Oui, c'est triste.
Tabii ki üzücü.
C'est triste.
Tanrım, bu çok üzücü.
Mon Dieu, c'est si triste.
Büyükanneyle dede gece üzücü bir şey yaptılar.
Tu vois, grand-mère et grand-père on fait quelque chose de regrettable hier soir.
Demek istediğim yapıIan şeyin kendisi üzücü değildi.
Enfin, l'acte n'était pas regrettable,
O gecenin öyle bitmesi oldukça üzücü olduğuna katıIıyorum ve tüm sorumluluğu üstleniyorum.
Et je suis d'accord. C'était vraiment regrettable que cette soirée se termine de la sorte. - C'est entièrement ma faute.
Bugün bir okuyucum bana kendisi hakkında üzücü bahaneler sunan şu rahatsız edici kişilik testlerinden birini yolladı.
Aujourd'hui, un lecteur m'a envoyé un de ces questionnaires ennuyeux, qui sont juste une triste excuse pour parler de soi.
Oldukça üzücü.
- C'est triste.
Her ne kadar bu durumu üzücü ve uygunsuz bulsam da o zamanlar bu olay beni gerçekten özel hissettirirdi.
Même si je sais combien c'est triste et inapproprié, à l'époque ça m'a fait me sentir vraiment spéciale.
"Başarınızı alçakgönüllülükle kabul etmelisiniz üzücü ve kederli günlere hazır olmalısınız ve bir erkeğe yakışır şekilde cesaretle karşılamalısınız."
Elle dit que vous devriez porter le succès avec l'humilité et être prêt quand le jour de peine et de douleur viendra... Et y faire face avec le courage convenant à un homme.
Bu gün hepimiz için çok üzücü bir gün.
Aujourd'hui, est un très triste jour pour nous tous.
- Hayatımda duyduğum en üzücü şey bu.
C'est la chose la plus triste que j'ai jamais entendu.
Kötü bir gün mü geçiriyorsun? Beş dakikalığına havalı olmak güzel, fakat sonra flash mob'unuzun fiyasko olduğunu görmek üzücü.
Tu pensais que vous étiez les meilleurs, mais tu viens de réaliser que Le Mob n'était qu'une bande de perdants?
Şimdiye kadar hepiniz benim iyi ve üzücü haberlerimi duymuşsunuzdur.
Vous êtes tous au courant de mes joyeuses et tristes nouvelles.
- New Kind Of Neighborhood # - Evet ama bu çok üzücü.
- Oui mais c'est trop triste.
- Çok üzücü.
Voilà qui est décevant.
- Çok üzücü.
- C'est affreux.
Peki bu seni neden üzüyor? Şey, üzücü bir şey bu.
- Mais parce que c'est agaçant.
- Çok üzücü bir durum.
C'est tragique.