Üzülmek traduction Français
130 traduction parallèle
Çok üzülmek ne demek? Bedbahtım.
Je suis misérable.
Şimdi üzülmek zorunda değilsin.
Ne te frappe pas.
Senin için zor bir dönem. Daha üzülmek istersen bu şarkısını izle.
Si vous voulez des émotions fortes, allez voir son prochain numéro.
Şimdi üzülmek neymiş anlarsın.
Vous allez le regretter.
Onlar için üzülmek mi?
Les plaindre? Pas moi!
Hepsi benim yüzümden. İnsanın vatanı için savaşmasından söz açılmışken Koreliler için üzülmek gerek.
Mon cœur palpitait, il battait de douleur.
Bu çok tehlikeli. Ölü ya da diri senin için tekrar üzülmek istemem.
Ça m'embêtera d'avoir à te plaindre aussi quand tu seras mort.
Benim için üzülmek mi? Ne... Neden?
Vous me plaignez?
Şimdiki rolüm ne? Senin için üzülmek mi? !
Et maintenant, Il faudrait que je te plaigne?
Artık üzülmek için çok geç.
C'est un peu tard pour regretter!
Ben üzülmek istiyorum!
Je veux souffrir!
Bence bu yüzden üzülmek aptalca.
Pourquoi s'attrister?
Birine üzülmek için onu tanımak gerekmez.
Ça n'empêche pas d'avoir de la peine.
Bu olanlara üzülmek için yaşayalım.
Vivons pour regretter ça.
Bu maçın sonunda üzülmek istemiyorum.
Tout dépend de toi. Je ne veux pas de larmes après Ie match.
İçerek oturmak ve kendin için üzülmek istiyorsun.
Vous voulez rester à picoler et vous lamenter sur vous-même,
Ama daha fazla üzülmek yok.
Mais ne soyons pas tristes.
İletişim sinyallerime dönmek için üzülmek yetmez, her üçüne de...
Pas suffisamment pour prendre un seul de mes trois appels.
Eva ya sırf diğerleri tarafında üzülmek için mi pilot oldun?
Tu montes à bord de l'Eva pour qu'on te félicite?
Daha fazla üzülmek istemiyorum.
Je risque d'être à nouveau blessé.
Bu iş bittiğinde, üzülmek için hepimizin fazlasıyla zamanı olacak.
Quand tout sera fini, on aura une longue période de deuil à faire.
- Ve halime üzülmek için.
- De m'apitoyer sur mon sort!
- Hatta üzülmenin onlarla ilgisi yoktur, üzülmek seninle ilgilidir.
On se plaint pour soi.
Ne, mesela üzülmek gibi mi?
Quoi, piquer une colère?
Geriye sadece hayatının geri kalanı için üzülmek kalıyor!
Tu auras toute ta vie pour pleurer!
Korkunç bir olay, ben de farkındayım ve üzülmek hakkın ama annen de olaya dâhil olduğu için bir miktar daha fazla kişisel alıp almadığını merak ediyorum.
C'est un crime horrible, je sais, et il y a de quoi être en colère. Mais je me demande si tu ne te sens pas personnellement concernée parce que ta mère était là?
Tam değil, aslında üzülmek istemiyorum.
Non, mais à quoi ça sert de faire des films si dramatiques?
Hayır, hayır. Sana üzülmek ne demekmiş söyleyeyim, tamam mı?
Tu sais ce qui est désolant?
Bu tür bir kayba uğradığın zaman üzülmek için yeterince zaman istemen çok önemli.
Il est essentiel... après ce genre de perte, de prendre le temps de faire son deuil.
Bence üzülmek ve sinemaya gitmek için bir gün iznimiz daha olmalıydı.
J'ai pensé que ce serait un jour pour faire la grève et aller au cinéma.
Çok sıkı çalışmaktan dünyanın durumuna üzülmek için yorgun oluyorum.
Avec tout le travail que j'ai, je suis trop fatiguée pour me soucier du monde.
Ama üzülmek gereksiz.
Mais, pas d'inquiétude.
Doğruca asfalta iyi bir iniş yaptığımızda... hepiniz üzülmek zorunda kalacaksınız.
Il ne vous reste plus qu'à atterrir comme un pro... sur la piste.
Ama orada oturup kendim için ya da olanlar için üzülmek yerine "Yoluma devam edeceğim ve ölürsem de inerken öleceğim," dedim.
Plutôt que de rester là à m'apitoyer sur mon sort, je continuerais la descente et je mourrais en chemin.
Jake, üzülmek yanlış bir şey değil. Yani bana öyle demişlerdi.
Il n'y a pas de honte à être triste, paraît-il.
Sana üzülmek dışında pek sorun yok.
Quand je m'inquiète pas pour toi, ça va.
İnanın bana efendim. O gemide ben olsaydım üzülmek yerine, batmamak için çaba gösterirdim.
Croyez-moi, monsieur, qu'à votre place, mes émotions voyageraient avec mes espérances à l'étranger.
Kendin için üzülmek şimdilik işe yarayabilir, ama seni merdivenlerin üstünden uçurmaz.
Te lamenter sur ton sort ne t'aidera pas à monter les escaliers.
Yani, üzülmek çok zor gelse bile sence üzülmemek daha da zor olmaz mıydı?
Même si c'est dur d'être triste, c'est pas encore plus dur de ne pas l'être?
Ama gözyaşları ve üzülmek neye yarar?
Mais les larmes et le chagrin sont inutiles.
Size ne olduğunu söyleyeyim mi? Hepiniz üzülmek üzeresiniz.
Vous allez tous perdre!
Ama üzülmek için çok meşguldüm.
Mais j'étais bien trop occupée pour m'en soucier.
Artık kaybettikten sonra üzülmek neye yarar.
Je ne regretterai jamais d'avoir perdu quelque chose.
Büyüdüğünde, üzülmek için bir çok fırsatın olacak.
Quand tu seras vieux, tu auras tout le temps d'être triste.
Hem kim üzülmek ister ki? Katılıyorum, katılıyorum.
Mieux vaut ne pas forcer le destin.
Boşu boşuna üzülmek istemiyorum.
Je ne veux pas me sentir désolée pour cette ordure.
İşin iyi tarafı üzülmek zorunda değiliz.
C'est ça qui est bien. On n'a pas à s'inquiéter.
Böylesine altüst olmak, üzülmek, fıttırmak yüzde yüz normal.
C'est naturel que tu sois furax, triste et flippée.
Farzedelim ki bu kedi yavrusu komünizmden ıstırap çekiyor. Onun için üzülmek zorunda değilsin...
Si ce chaton est atteint de communisme, il ne faut pas nous limiter à ce chaton-là.
Ne olursa olsun üzülmek yok, tamam mı?
Ne m'en veux pas, d'accord?
Birisi için üzülmek mi istiyorsun? Yük beygiri için üzül.
Si tu dois être désolé pour quelqu'un, soit désolé pour le cheval avec les vivres.