Üzüntü traduction Français
797 traduction parallèle
O, çocuklarla görüşemiyorum çünkü bu çok kaygı ve üzüntü verici oluyor, diyor.
Il dit que je ne peux pas les voir parce que ca les rend trop nerveuses et que ca les contrarie
Gittiğinizi görmek üzüntü verici ancak Bayan Alison ve siz doğrusunu bilirsiniz...
Je serais désolé de vous voir partir, mais si c'est ce que vous et Mme Alison désirez, eh bien...
Majesteleri, teğmen Dmitri'yi daha önce ödüllendirmeyi ihmal ettiğimden dolayı derin bir üzüntü içindeyim.
J'aurais dû récompenser Dimitri plus tôt.
Birinin kocasına veda etmesi gibi ufacık şeyin bu derece üzüntü verici olması ne kadar budalaca.
C'est étrange comme on se sent bouleversée quand on se sépare de son mari.
- Bu bizim için büyük üzüntü kaynağı... ama çevremizdeki dağlar radyo dalgalarını almamızı engelliyor.
- On l'a toujours désirée, mais les montagnes qui nous entourent rendent impossible la réception.
Bunu söylemekten üzüntü duyuyorum ama bu senin problemin.
Susan, je regrette, mais c'est votre problème.
Hep sıkıntı ve üzüntü yaratıyorsun.
Tu crées problèmes et désordre.
Açgözlülük insan ruhunu zehirledi, dünyayı nefretle kuşattı bazıları bizi üzüntü içinde bıraktı.
La cupidité a empoisonné les âmes, élevé des barrières de haine, nous a plongés dans le malheur, le bain de sang.
Ancak bu hastanenin yöneticisi olarak, Henüz tatbike hazır olmayan tedavinizin erken duyurusunun talihsiz sonuçlarından dolayı üzüntü içindeyim.
Mais en tant que dirigeant de cet hôpital, je déplore le résultat de votre annonce prématurée de traitement.
"Aksi takdirde, derin üzüntü ve en iyi dileklerimle, saygılarım -"
"Sinon, avec mes regrets et mes voeux... " je reste votre sincè... "
Bu yazımın çok uzun süreceğini bildirmekten üzüntü duyarım.
C'est pourquoi j'ai le regret de vous avertir que cette dictée sera longue. Très longue!
Ve şimdi öldün ya sana yaşattığım her üzüntü için işkence çekiyorum.
Maintenant que tu n'es plus, la peine que je t'ai causée me hante.
Size bir zarar gelseydi büyük üzüntü duyardım, efendim.
Vos souffrances m'affligeraient, monsieur.
Beni engelliyorsunuz. Pişmanım ve üzüntü duyuyorum. Ödeyeceğimi de söyledim.
Je suis terriblement repentant et je vous ai dit que j'étais désolé.
Hüküm süren İmparatorumuz bu yıkımdan üzüntü duydu.
"Déplorant la disparition de ce lieu sacré,"
Bu durum bana büyük üzüntü veriyor.
ça me fait de la peine.
Bu duruma düşmek ne de üzüntü verici!
Ça arrive que les hôtesses soient malades. Pauvres gamines.
Çavuş Odd benim emrim ile nöbetteydi. Ona vahşice saldırıldığını söylemekten üzüntü duyuyorum.
Le sergent Odd était de garde et a été brutalisé.
Size genç bayanın ortadan kaybolduğunu ve arkasında sadece bu camdan ayakkabıyı bıraktığını haber vermekten üzüntü duyuyorum efendim.
J'ai le regret de vous informer, Sire, que la jeune dame a disparu, ne laissant derrière elle que cet escarpin de verre.
"Sevgili Bay Wakefield, başkan size bir inci koleksiyoncusu olmadığından dolayı üzüntü duyuyor."
"Cher M. Wakefield, le président est navré de vous informer qu'il ne collectionne pas les perles."
Cennetin adil olmadığı gibi bir his var içimde ve sanki ikimize de büyük bir üzüntü hazırlıyor. Çünkü bize öyle çok şey sunuldu ki.
Il me semble que le ciel est si bleu qu'il prépare pour nous une grande tristesse, parce que nous avons tant reçu.
Hanımlarımın iyi bir izlenim verememiş olmasından üzüntü duydum.
M'excuse pour vilain spectacle donné par épouses.
Herkes bir şeylerden üzüntü duyar.
Chacun fait des choses qu'il regrette ensuite.
Hepimiz dünkü üzüntü verici saldırıya tanık olduk.
Nous avons tous été témoins de cette regrettable attaque hier matin.
Boşluk duygusu ve üzüntü ile ezilmiştim, ama çok geçmeden düşlerimden, bana sürekli tekrarlayarak bir şeyler soran genç bir kızın sesi ile uyandım.
Soudain, un sentiment de vide et de tristesse m'envahit. Je fus tiré de mes rêves par une jeune fille qui me demandait quelque chose.
Evet, bunun doğru olduğunu söylemekten üzüntü duyuyorum.
Malheureusement cela est vrai.
İnanılmaz bir şey. Bir evladın bu kadar mutsuzluk, üzüntü vermesi.
On a du mal à croire qu'un enfant puisse être la source de tant de joie et de peine.
ve üzüntü vericidir çünkü bedenimizi severiz bu yüzden ondan ayrılmak bizi yaralar.
et triste parce que nous aimons notre chair et cela nous fait mal de la quitter.
Çünkü nefret ettiğim biri için üzüntü duyamam.
Je ne peux pas m'apitoyer sur quelqu un que je déteste.
Bu ona üzüntü veriyor.
Prends soin d'eux!
Onun için deri üzüntü yaşıyorum.
J'en suis sincèrement désolé.
"Yaşattığın rezaletten ötürü büyük üzüntü içindeyim ve..."
" Je compatis à votre malheur dans les présentes circonstances,
Daha romantik bir şey bence. Akşam yemeği için kalamamanız ne üzüntü verici Mitch ve benimle birlikte.
Margaret, n'oublie pas la réunion de la Croix Rouge.
Bu iğrenç dünya için üzüntü duyuyorum.
Je suis tellement désolée.
Sizi üzüntü içinde bırakıp gitmeyeceğim.
Je ne vous quitte pas sans regrets.
Ne var? Bu üzüntü niye?
Mais, qu'est-ce qui ne va pas?
Güzellik ve üzüntü
Et la beauté la tristesse. "
O güne dek, üzüntü, kaygı, gözyaşı olmamalı.
Jusqu'à ce moment, il ne doit y avoir ni regret, ni de larme, ni d'angoisse.
Son olayların getirdiği üzüntü ve kerede karşın az değişiklik yaşandı.
Malgré le côté dramatique et hystérique des événements récents, peu de choses ont changé.
Savaşta ölen insanlarımızı, hayata zamansız veda edenleri ve geride bıraktıkları ailelerini düşününce çok derin bir üzüntü duyuyoruz.
Quand nous pensons à nos sujet morts au combat, à tous ceux qui sont morts trop jeunes et aux familles qu'ils laissent derrière eux, nous sommes bouleversés.
Sesindeki üzüntü, onu sen öldüremediğin için mi?
Vous semblez déçu de ne pas l'avoir tué vous-même.
Sizlere SPECTRE Altı Numara'nın ölümünü bildirmekten üzüntü duyuyorum.
J'ai le regret de tous vous informer de la mort du Spectre Numéro Six.
Hüzün, keder, üzüntü.
Triste, triste, triste.
Başka mantıklı alternatif bulamamaktan üzüntü duyuyorum.
Je regrette de ne pas pouvoir trouver d'alternative logique.
"Gizli ajan" kelimesinin "seks manyağı" kelimesinin karşılığı haline gelmesi üzüntü verici.
C'est déprimant : agent secret est devenu synonyme de maniaque sexuel.
Tam üzüntü denemez.
Pas bouleversé, exactement.
Büyük üzüntü içindeyim.
Je le regrette beaucoup.
Bu toplumun intiharı tercih etmiş olması üzüntü verici.
Il est regrettable que cette société ait opté pour le suicide.
- Ölümünüzden üzüntü duymalıyım?
- J'aurais regretté votre mort.
Bu çok üzüntü verici.
Ceci est très fâcheux!
- Biraz üzüntü, biraz heyecan ve güle güle. - Pamuk ipliğine bağlı.
Ne tient plus que par un fil...