Ile traduction Français
3,064,777 traduction parallèle
Tom Nugent birkaç yıl önce bunu araştırdı. FBI ona bu dosyanın orduyla veya hükümetle bir alakası olmadığına karar verdiklerini ve bu yüzden araştırmadıklarını bildirmiş.
Tom Nugent avait enquêté il y a des années, et le FBI lui avait dit qu'ils avaient déterminé qu'il n'y avait aucun lien avec les militaires et le gouvernement, alors ils n'avaient pas fait d'enquête.
Joyce hakkında 4 bin sayfalık belgeleri olduğunu teyit etmişlerdi.
Le FBI a confirmé avoir un dossier de 4 000 pages sur Joyce.
Bunu 5 Eylül 2014'te yollamıştım.
Alors en... Le 5 septembre 2014, je l'ai envoyée.
Federal kanunda bir şart var. Kurumun başvurunuza cevap verme süresi kısıtlı ama belgeleri, size yollama süreleri hakkında onları zorlayan herhangi bir yasa yok.
La loi fédérale oblige une agence à vous répondre en un temps imparti, mais il n'y a pas de loi sur le temps requis pour vous envoyer les documents.
Olay olduğunda FBI bize arabada parmak izi bulduklarını ama kimin olduğunu bilmediklerini söylemişti.
Quand c'est arrivé, le FBI nous a dit qu'ils avaient trouvé des empreintes dans la voiture, mais qu'ils n'avaient pas pu les identifier.
Haftalar geçti.
Le temps passe.
Bunu faili meçhul dosyaların arasına koyup unutabilecekler.
Ils pourront le mettre dans les affaires non résolues et l'oublier.
Ellerinde bir şey yoksa bari bunu söylesinler.
S'il n'y a rien, dites-le nous.
DONALD MALECKI 30 MAYIS 2016'DA VEFAT ETTİ.
Donald Malecki est décédé le 30 mai 2016.
Sağ olun sayın başkan, başkan yardımcısı ve kurul üyeleri.
Merci, M. le Président, Mme la Vice-présidente, membres du comité.
Nedense bu kanun tasarısı, dini kuruluşlara saldırı olarak yorumlanıp tekrar tekrar reddediliyor.
Les organisations religieuses le voient comme une attaque contre elles REPRÉSENTANT DU MARYLAND Il fut invariablement rejeté.
SON 12 YILDA, MARYLAND PARLAMENTOSU'NDA ÇOCUK TACİZİ İDDİALARINDAKİ ZAMAN AŞIMI SÜRESİNİN UZATILMASI ALTI KEZ TEKLİF EDİLDİ.
Depuis 12 ans, un projet de loi pour rallonger le délai de prescription pour abus sexuel sur mineur a été présenté six fois devant l'Assemblée générale du Maryland.
Sorun, anıların bastırılması.
Le problème, c'est le refoulement.
Gelip burada durun ve herkese sırrınızı açıklayın. Çünkü benden ve 25 yaşındaki birinden bunu yapmamızı istiyorsunuz.
Venez ici et admettez-le devant tout le monde, car c'est ce que vous me demandez de faire, c'est ce que vous demandez à une personne de 25 ans.
Bir jürinin önünde durup onlara en derin, karanlık sırlarını söylemelerini istiyorsunuz.
Vous leur demandez de prendre leur plus sombre secret et de le révéler devant un jury.
Maskell'ın taciz ettiği birçok mağdurun henüz yaşamaya başlamadığını teyit edebilirim.
Je peux témoigner qu'il y a de nombreuses victimes abusées par le père Maskell qui n'ont pas encore commencé à vivre.
Sessizce, tek başına yaşıyorlar.
Elles vivent dans le silence et la solitude.
Bu çok uzun bir zaman aşımı süresi ama tacizci olduğu iddia edilen kişinin 13 yıl daha taciz yapmaya devam etmesini engelliyor.
C'est une prescription plutôt longue, mais elle empêche le prétendu agresseur de continuer ses abus durant les 13 prochaines années.
- ADLİ KOMİTE BAŞKANI Senatonun başkanı Senatör Mike Miller ve Delege Vallario, bu tasarıyı oylamaya sunmuyor çünkü oylamaya sunulursa geçeceğini biliyorlar.
Le sénateur Mike Miller, à la tête du Sénat, et le représentant Vallario bloqueront le vote car ils savent que cette loi passerait.
Bunu biliyorum çünkü bu bana özellikle söylendi.
Je le sais, parce qu'on me l'a dit, clairement.
Keşke bu olaylar hiç olmamış olsaydı.
Nous le déplorons... VICE-CHANCELIER, ARCHEVÊCHÉ
Bunu sağlayamasak da biraz iyileşmeleri için uğraşabiliriz.
On ne peut le défaire. La moindre des choses est de faire un geste.
Hayatınızın ve çektiğiniz acıların bir anlamı olması için çalışıyorsanız ama zaman aşımı süresi çoktan geçmişse bazen tek olanağınız onlarla uzlaşmak olur.
Quand vous essayez de vivre, votre souffrance doit être reconnue mais le délai de prescription est dépassé. Alors, parfois, la seule chose qu'il vous reste est la médiation.
Katolik Kilisesi'nin hem tacizci hem de kurtarıcı rolüne bürünmesi açıklayamadıkları bir ikilemdir.
Le fait que l'Église catholique assume le rôle non seulement de l'agresseur mais aussi du sauveur, est une dichotomie invraisemblable.
Bu problemi onlar çözemez. Devlet devreye girmeli.
Ce n'est pas à eux de résoudre le problème, c'est au gouvernement d'intervenir.
Devletin yetkileri az veya çok olsun, bir görevimiz olduğunu anlamalısınız.
Quelque soit le pouvoir de l'État, il faut comprendre que nous avons un rôle.
Sadece devlet devreye girip onları sorumlu tutabilir.
Seul le gouvernement peut agir et leur demander des comptes.
Kilisenin altın çocuğuydum işte.
Je l'ai dit, j'étais le chouchou.
Yani ne yaparsam yapayım başım belaya girmiyordu.
Je me prenais pour le roi du monde.
Artık oranın altın çocuğu değildim.
Je n'étais plus le chouchou.
Birkaç gün sonra St. Clement's'ın papazı Rahip Collopy beni aradı. RAHİP JOHN COLLOPY
Un ou deux jours plus tard, je reçois un appel de père Collopy, le curé de Saint-Clément.
- O kim, biliyor musun?
- Vous le connaissez?
MONSENYÖR W. FRANCIS MALOOLY Şunu diyerek başladı : " Bizimle buluştuğun için teşekkürler.
Il a commencé par dire : " J'apprécie le fait que vous nous rencontriez.
Bu hikayeyle çok ilgileniyorlardı. Onlara Maskell'ın tayinini anlattım, her şeyi biliyorlardı.
Ils étaient très intéressés par mon histoire et je leur ai raconté le transfert de Maskell.
"Edindiğiniz bütün bilgileri benimle paylaşmanızı umuyorum, böylece başpiskoposluk, bireyleri olası zarardan korumak için gereken önlemleri alabilir."
"Dans le cas où vous obtiendriez des informations, j'espère sincèrement que vous m'en informerez afin que l'archevêché puisse prendre les mesures nécessaires pour protéger les individus de potentiels préjudices."
Mektubu yazan adam o muydu?
C'est le type qui a écrit cette lettre.
Başpiskoposluk dosyalarında gizli tanık 1992'de öne çıkmadan önce Maskell hakkında cinsel taciz suçlaması yoktu. "
Nos dossiers ne contiennent aucune trace d'accusations contre Maskell avant le témoignage de Madame X en 1992. "
Bunu biliyorlardı.
Ils le savaient.
Gerçekten... Zaten şu lanet uzlaşmayı daha yeni yapmışız, üçün beşin hesabını yapmışlar, yaşadıklarımı önemsiyormuş, kıçlarına takıyormuş gibi yapmışlar...
Je vous le dis, et surtout juste après avoir fini cette satanée médiation et ils pinaillent pour le moindre centime...
W. FRANCIS MALOOLY ŞU ANDA WILMINGTON, DELAWARE'DE PİSKOPOS.
W. Francis Malooly est aujourd'hui l'évêque de Wilmington, dans le Delaware.
PİSKOPOS MALOOLY, CHARLES FRANZ'LE GÖRÜŞMESİNİ DOĞRULADI AMA SADECE "DANIŞMANLIK VE DİNİ DESTEK" SUNDUĞUNU SÖYLEDİ.
L'évêque Malooly a confirmé la rencontre avec Charles Franz, mais affirme n'avoir offert qu'une "aide psychologique et spirituelle".
" Sevgili Seton Keough mezunları ve dostları, Kasım ayının mesajını kalbim buruk bir şekilde yazıyorum.
" Chers anciens élèves de Seton Keough et amis, c'est le cœur gros que je vous écris ce message.
Seton Keough'nun haziranda kapılarını temelli kapatacağını duymuşsunuzdur. "
Comme vous le savez probablement, Seton Keough fermera en juin. "
Ama sanki onun cinayetini rastgele bir saldırgan işlemiş gibi bakmaya çalışsam bile taciz unsurlarından kaçınamıyoruz.
Mais on dirait que même quand j'essaie de considérer sa mort comme l'acte d'un loup solitaire, le problème des abus sexuels réapparait toujours.
Ben de hayatımı en iyi dostumun, ablamın kaybının acısıyla yaşadım ve bu hiç geçmeyecek.
J'ai vécu avec la perte de... ma meilleure amie, ma sœur, toute ma vie et je le porte en moi.
Cathy'nin cinayetinin üstünden neredeyse 50 yıl geçti ama bence bu dosya çözülecek.
Cela fait presque 50 ans, depuis le meurtre de Cathy, mais je crois que l'on trouvera le coupable.
Adaleti toplum ikrar edebilir mi, genelde bize adaleti sunan sistemlerin onay damgasını beklemek yerine?
La justice ne peut-elle être reconnue par la communauté au lieu d'attendre le sceau d'approbation des systèmes qui nous le donnent habituellement?
Cathy İçin Adalet grubu ve Cathy'nin kardeşi sayesinde... Çünkü kendisi buna dâhil olma cesaretini gösterip sorularını sordu ve kendi içinde huzura kavuştu.
Grâce au groupe Justice pour Cathy, grâce à la sœur de Cathy qui a eu le courage de s'impliquer, de poser des questions et en quelque sorte, de trouver la paix...
Bir bakacağız, o çatlaktan sızan seslerin yarattığı baskı çatlağı paramparça etmiş.
Et plus vite qu'on ne le pense, la pression de cette voix filtrant par la fissure... la fera éclater.
- 20 dolara satar mısın?
Je te le prends pour 20 $.
Bugün eşimin doğum günü ve ona bir şey almayı unutmuşum.
J'ai oublié le cadeau pour l'anniversaire de ma femme.
iletişim 44
ileri 762
ilerleyin 224
ilerleme 17
ile ne demek istiyorsun 18
ileri marş 161
ileride 61
ileri bak 19
ilerle 193
ilerliyor 22
ileri 762
ilerleyin 224
ilerleme 17
ile ne demek istiyorsun 18
ileri marş 161
ileride 61
ileri bak 19
ilerle 193
ilerliyor 22
ilerliyorum 16
iletirim 38
ilerleyelim 21
ilerliyoruz 19
ilerlemeye devam edin 25
ile mi 17
ilerleme var mı 16
ile başlıyor 37
iletirim 38
ilerleyelim 21
ilerliyoruz 19
ilerlemeye devam edin 25
ile mi 17
ilerleme var mı 16
ile başlıyor 37