English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ I ] / Işıklar

Işıklar traduction Français

21,218 traduction parallèle
Söyle, görebiliyor musun seherin ilk ışıklarında kodamanın son entrikasında gürültüyle göç ettiğimiz zamanı?
( d'après l'hymne américain ) Oh, dis, peux-tu voir... À la lueur de l'aube, quand on céda si bruyamment à l'ultime ruse du chat gras?
Vanessa ışıklarımız, kameralarımız, hareket detektörlerimiz var.
Vanessa, on a des lumières, des caméras, des détecteurs de mouvement.
- Tüm gece ışıklar açık.
Les lumières toute la nuit.
Büyük parlak ışıklar altında parlamak istemezsin.
Tu ne veux pas briller sous ces énormes projecteurs lumineux.
Bu Black Canary'nin tutuklanmasını ve hüküm giymesini şehrin en parlak ışıklarından biri olan Yardımcı Bölge Savcısı Laurel Lance'e adayacağız.
Nous dédierons l'arrestation et la mise en examen de ce Black Canary au procureur adjoint, Laurel Lance, une des plus brillantes lumières de cette ville.
- Evet, evdeki tüm ışıklar açık.
Uh, ouai, toutes les lumières de la maison sont allumées.
"Günün ilk ışıklarında."
"Par la lumière tôt de l'aube."
Dostum, arabanın sokak ışıklarında kanlar içinde dolandığını GPS'e göre olay mahalli yakınlarında olduğunu saptadık.
Mec, on a ta voiture enroulée autour d'un lampadaire, couverte de sang, transportant un GPS qui t'implique sur la scène du crime.
Ne ışıklar, ne de kameralar açık. Her şey kapandı.
Pas de lumières, pas de vidéosurveillance.
Okullarımızı ve şehrimizi kirlettikten sonra da milyarlarını alıp evlerine dönecekler. Bizi de hastalıklarımızla içinde balık kalmamış derelerimizle ve oyun sahası bulamayan çocuklarımızla bırakacaklar.
Et une fois qu'ils auront pollué nos villes et nos écoles, ils prendront leurs millions et ils rentreront chez eux et ils nous laisseront malades et... et nos... et nos rivières sans poissons et sans plus d'endroits pour que nos enfants puissent jouer.
Yaptıklarımızı görünce kömürcüler altlarına sıçacak.
Ils vont faire la gueule quand ils vont voir ça.
Bir tımarhaneye kapatılmış iki adam varmış. Bir gece... bir gece artık bundan hoşlanmadıklarına karar vermişler.
Deux types sont enfermés dans un asile et une nuit, ils décident qu'ils en ont marre.
Büyüdüğünde, gecenin yaratıklarının karşısına çıkmış ve onları bozguna uğratmış.
Devenu adulte, il affronta les créatures de la nuit et les terrassa.
Bir an için bile olsa, o sıkıcı lezbiyen hoppalıklarının beni şaşırtacağını sanma.
Et n'imagine surtout pas une seconde que tes assommantes simagrées saphiques peuvent me choquer.
Gece Yaratıkları'nın hepsi senin etrafında toplanıyor.
Toutes les bêtes de la nuit s'attroupent autour de toi.
"Sonrasında ihvanımız olan Gece Yaratıkları... "... ortaya çıkıp beslenecek.
Alors nos frères et sœurs, les enfants de la nuit, émergeront pour se nourrir.
Dünyada dolaşan kötülüğün tüm sapkınlıkları uyandılar ve buraya geliyorlar.
Toutes les aberrations du mal qui errent sur la Terre... s'éveillent... et viennent ici.
Abbie'nin yaratıkları sınıflandırdığını söylemiştin değil mi?
Tu as dit qu'Abbie profilait des créatures, c'est ça?
Franklin'in pek sık rastlanmayan, anlaşılmaz notlarına göre, bu yaratıklar zamanla belirli insan davranışları ve duyguları gösteriyor.
D'après Franklin et ses notes typiquement peu précises, ces créations, parfois, développent des traits humains uniques, une personnalité, des émotions.
Tüm bu yaptıklarımın... sizinle bir ilişkisi, olmadığını söylemek için.
Je veux te dire... qu'il n'y avait rien que tu aies fait, ou que ta sœur, ou ta mère aient fait.
Küçük bir tutuklanmayla, tüm tanıdıklarım bana sırtını döndü,
Une petite arrestation et tous mes associés m'ont tournés le dos.
Bizi kaçırdıkları yer burası mı öğrenmeye çalışıyorum.
J'essaie de savoir si c'est ici qu'ils nous ont emmené.
Videolardaki hırsızlıklar,... polis raporlarında,... hırsızlık yerine kayıp eşya şeklinde askıya alınmış olarak geçiyor.
Les vols dans les vidéos correspondent avec les rapports de police qui ont été portés comme perdus ou manquants au lieu de volés.
İnanılmaz şıklar.
Elles sont incroyablement chics.
Sen ve adamlarının tatmin olmak için kampın dışında yaptıklarınız beni ilgilendirmez.
Ce que toi et tes hommes faites pour vous satisfaire hors du camp ne m'intéresse pas.
Karanlıklar Prensi'nin karısı için çalışmasına izin veremem.
Je ne peux pas le laisser travailler pour la femme du Prince des Ténèbres.
Görgü tanıklarına göre arılar son 10 dakikadır, Palmer Tech merkezini sarmış durumda.
Des témoins oculaires ont rapporté que les abeilles grouillent au siège social de Palmer Tech. depuis les 10 dernières minutes.
Makalede yazdıklarına göre silah satıcısı ve alıcısına karşı Sonik silahını kullanmış.
Cet article dit qu'elle a utilisé une arme sonique contre le dealer et l'acheteur.
Seni sırf sana acıdıkları için seçtiler!
Ils t'ont seulement élu car tu leur fais de la peine.
Sizde bilirsiniz, "Moving Out" u kayda aldıkları sırada biri stüdyonun kapılarını açık bırakmış.
Pendant l'enregistrement, ils ont oublié de fermer la porte. D'où le bruit de moteur qu'on entend à la fin.
Hay sıçayım. Temiz bulaşıkların tarafına kustum.
Et merde, j'ai vomi dans la vaisselle propre.
Sıradan atıştırmalıklar, krakerler, cipsler.
Les en-cas habituels
Yaptıklarımızı görünce kömürcüler altlarına sıçacak.
Ça va les emmerdé de voir ça.
Senin için çalışan bildirmediğin bazı gelişmiş varlıklar olduğundan şüpheleniyor. - Neden böyle düşünüyor peki?
Il s'inquiète que vous puissiez avoir des Atouts Améliorés non enregistrés travaillant pour vous.
1950'li yıllarda bastırılmış bir kadının duygularını 21. yüzyılın cinsellik alışkanlıklarına alıştırmak...
Précipiter une femme oppressée des années 50 dans les mœurs sexuelles en roue libre du 21ème siècle...
Sadece Rory'le yaşadıklarınızı anladığımı bilmeni istiyorum.
Je voulais juste que tu saches... par rapport à ce qui s'est passé avec Rory? Je comprends.
Yaratıkların karışımı.
Un amalgame de créatures.
Onun ve çılgın kocasının insanlığı yok etme planlarının yanı sıra, kutusunu geri almak için yaptıklarını görmedin.
Mis à part le fait qu'elle et son dieu de mari cinglé veulent anéantir l'humanité, tu n'as pas vu le regard dans ses yeux quand elle a tenté de nous tuer pour récupérer le morceau de sa Boîte.
Düşük varlıkları eğlendirmek için yapılmış şeyler.
Bouillie inutile pour divertir les êtres inférieurs.
Sen yaratıkların en düzenbazısın.
Tu es la plus fourbe des créatures.
- O sıyrıklar oktan geldi işte.
- Une égratignure par une flèche!
Çalılıklar ya da dev bir tavşan saldırmış olmasın?
Tu n'as pas été attaqué par un buisson ou un lapin géant?
Yaptıklarınla babanın kılıcını faydalı şekilde kullanmış oldun.
Peu importe ce que vous avez fait, vous mettez l'épée de ton père à bon escient.
Kulaklıklarınız çalışıyor olmalı.
Vos oreillettes devraient être en place. Vous entendez bien?
Yanlış bir şey yaptıkları an onları içeri atacağız.
Un seul faux pas et on l'embarque.
Biliyorsun, neler olduğu hakkında hatırladıklarını bana anlatmanı isteyeceğim.
Je vais te demander de me raconter ce dont tu te souviens de ce qui s'est passé.
O akşam, üzerindeki giysileri ve hala durup durmadıklarını sormak istiyorum.
Je voulais vous parler des vêtements qu'il portait ce soir là et s'il les a toujours.
Yaptıklarınızın oğlunuz üzerinde olumlu etkisi olduğuna emin olmalısınız.
Vous devez vous assurer que ce que vous faites a un impact positif sur votre fils.
Zayıflıkları, travmaları ve sıkıntıları, günahları.
Traumatismes, faiblesses, péchés.
Fluoroz, anemi, eklem ağrısı, diş hastalıkları ve böbrek yetmezliğine sebep olabilir.
Elle peut causer l'anémie, l'arthrose, des douleurs dentaires, et un mauvais fonctionnement des reins.
Hayatım karmakarışık. Pişmanlıklar yaşamanı istemiyorum.
J'ai une vie compliquée, et je ne veux pas que tu aies des regrets.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]