Afiş traduction Portugais
360 traduction parallèle
- Afiş yapıldı, ama üzerinde yüz yok.
- A moldura está pronta, mas sem cara.
- Florida'da, afiş asarken.
Em Florida, enquanto trabalhava.
Şehre gidip ödül avcıları için bir afiş asacağım.
Vou à cidade dar uma recompensa a caçadores de prémios.
En son aradığımda buraya gelip afiş kitabını alacağını söyledi.
E em sua última chamada... disse que deveria buscar seu livro de recortes.
- Afiş kitabını burada mı bıraktı?
- Deixou-o aqui? - Sim.
Sanki hayatının yarısını gördüklerini afiş kitabına yazarak geçirmişti.
Parece que se passou a vida pegando recortes em seu livro.
Bunun gibi insanlar afiş kitaplarını kaybetmek yerine kollarını kaybetmeyi seçerler.
Tipos como ele prefeririam perder seu braço direito... do que seus recortes. me faça um favor, quer?
- Zaten yeterince afiş kitabı var.
- Estou cheio de livros de recortes.
Afiş mi?
Cartaz?
Burayla Rio Bravo arasındaki her ağaca, her kütüğe afiş çakılmış.
Está pregado em todas as árvores daqui até ao Rio Bravo.
En azından afiş doğru.
Pelo menos a conta está correta.
- "Afiş Taşıyan Komünist Sapık"!
- "Pervertido comuna encartado!"
Afiş açıklaması :
Descrição :
Bunu istiyorsan afiş yaptıracaksın.
É melhor fazer um cartaz bem grande.
Afiş provaları.
As provas.
Siyasi afiş yok, reklam yok, hiçbir şey yok...
Nada de emblemas políticos, nada de anúncios, nada de...
Tepede bu bez afiş varken, karım sahneye çıkmayacak.
Ela não vai aparecer aqui com esse emblema aí acima!
Bir afiş hazırlatalım diyor orkestrayı... orkestranı temsil edebilecek bir alıntı dışarıya da asarız.
Escolhemos a melhor frase sobre a sua orquestra e colocamos lá fora.
Çalıştığı dönemlerde afiş ressamlığı yapardı ama pek sık çalışmazdı.
Ele era um pintor de cartazes, quando tinha trabalho. O que não acontecia muito.
Gözlerim kapatsam bile bundan daha iyi afiş çizerim.
Eu podia pintar um cartaz melhor que aquele, com os olhos fechados.
Bir afiş yüzünden, ve Sukarno afişi görmedi bile.
Por causa de uma faixa. E Sukarno nem a viu.
Bir afiş basabilir misiniz?
Podes imprimir uns cartazes?
- Afiş nerede?
Onde está o cartaz?
Ne bu afiş mi?
Isto é apenas uma aviso?
Hatıra yok, sadece afiş!
Nada de recordações, só isto!
- Kahrolası hayır. Ama bir afiş var.
- Claro que não, mas há um poster.
Kuklanın planı, kuklayı yaptığını ispatlayan fotoğraflar ve afiş için farklı söz.
Desenhos do boneco, fotografias autenticadas de ti a fazeres o boneco e uma frase alternativa para o cartaz.
Boş ver ya. Afiş işte.
Deixa, é só um cartaz.
- Bazı dostlar için afiş asıyoruz. - Anladım.
- Publicidade a uns chavalos amigos.
- Harika bir afiş.
- Legal o pôster.
Bir badana, birkaç afiş yeterli.
Precisa de uma pintura e de uns posters.
Bu evi sadece afiş duvarı yüzünden kiraladım.
Escolhi este apartamento por causa do cartaz.
O afiş 17 bin yıldır asılı.
Aquele cartaz está ali pendurado há uns 17 mil anos.
Ve sonra aile içi tacizde afiş olayım Böyle bir şey olmayacak.
E o quê? Ser notícia por abusos domésticos? Isso não vai acontecer
Şipşak bir afiş.
Uma faixa animada.
Bir afiş çocuğa ihtiyacımız var... Dünyaya bunun harika birşey olduğunu gösterecek ve -
Precisamos de uma criança, cuja imagem mostre ao mundo que se trata de algo bonito e maravilho...
Harika bir afiş çocuk olacaksın.
És um modelo perfeito.
Senin afiş çocuğumuz olman şerefine bir yemek ve dans düzenlemek istiyoruz.
Queremos fazer um jantar e baile em tua honra enquanto o novo rosto da associação.
Afiş her şeyi anlatıyor!
- A mensagem diz tudo
Park yapılan kısma ilerledik ve işte şurada ve burada, Microsoft da burada yapmıştı tanışmayı içkiler ve büyük bir afiş var...
Nós marchamos em volta e para cima da estrutura de estacionamento, que é lá encima, e foi lá onde a Microsoft tinha uma recepção esperando por nós com bebidas e uma grande placa que dizia...
Sophie yazan bir bez afiş vardıysa onu kaçırdıktan sonra alışveriş yapmış.
Se tinha uma faixa a dizer "Sophie", foi às compras depois de a raptar.
Sistemde taratınca bir komşuya ait olduğunu buldum.
AFIS - Compara-as com um vizinho.
"Seni burada bekliyorum." Demek bu afis seni böyle bir fikire yöneltti.
"Estou à tua espera aqui." É assim que percebeste?
Parmak izine AFIS eşlemesi denedik.
Recorremos ao sistema de identificação de impressões digitais.
Her iki parmak izini AFIS den geçiriyorum.
A correr ambas as impressões pelo Sistema Automático de Identificação por Impressões Digitais ( AFIS ).
Sistemden kimliğini teşhis ettim ve kocasını buldum.
Eu identifiquei o corpo pelo AFIS e localizei o marido.
Sadece NAMBLA diye bir grup buldum işte, beni olgun bulan ve afiş çocukları,... yapmak isteyen yetişkin üyeleri var. Ben NAMBLA'ya girdim ama siz giremediniz!
Faço parte da NAMBLA!
Sisteme bakmaya gerek yok.
Não é preciso o AFIS.
Sistemde arattım.
Passei-as pela base de dados da AFIS.
Şimdi AFIS'te ona bakıyorum.
Estou a passá-la pelo AFIX agora.
Paradan parmak izi aldım. Sistemde araştırdım.
introduzi a impressão digital da moeda no AFIS.