English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ A ] / Alto

Alto traduction Portugais

19,081 traduction parallèle
Şöyle bir göz attım. Bir iki şey öğrendim. - Axe'ın doktor olduğunu bilmiyordum.
Li por alto, aprendi uma coisa ou duas.
Oradaki arazi fiyatlarını yükseltirdi. Kendi mallarının satışını arttırırdı.
Ela deveria aumentar o preço das terras daquela área, para poder vender a um preço muito mais alto.
- Daha yüksektedir aşk.
- O amor é sempre mais alto
Ama yüksek seviyeden kazançlar istiyorsan yükseklerden uçmaya da hazırlıklı olmalısın.
Mas se queres lucros a sério, tens de voar alto.
Ucuz almak, pahalı satmak, nokta.
comprar baixo, vender alto, e gota.
Gayet net bir şekilde Bayan Carter.
Em alto e bom som, Mna. Carter.
Onu alt etmenin bir yolunu bulamayacaksan o halde bu devlette yüksek bir mevkide olup olmaman gerektiğini sorgulamak durumunda kalacağım.
Se não achares uma forma de a derrubar... Então terei de questionar se és adequado para o alto comando neste governo.
Daha yükseğe çıkabilir miyiz ki?
Pode levar-nos a um ponto mais alto?
Yüksek seviyedeki bir Rus ajanını alt ederken kırdığımdandır belki.
Talvez porque a parti a derrubar um... Agente Russo de alto nível.
Yemek yerken çatalı sesli ısırmayacağıma söz veriyorum.
Prometo não morder o garfo muito alto enquanto como.
Kendisi, çok ünlü biriydi ve gündelik şeylerle uğraşamıyordu.
Ela era de perfil muito alto e não podia... Fazer essas coisas. Não lhe dava tempo.
Gürültü yapıyorlar ve seni rahatsız ediyorlar.
Estão a falar alto e percebo que te está a irritar.
Dün gece kancana taktığın uzun boylu, yakışıklı telekom şirketi için çalışan adam... hatırladın mı?
O tipo com quem te estiveste a noite passada... alto, de boa aparência, trabalha numa empresa de telecomunicações... lembra-te alguma coisa?
Adanın en yüksek noktasına tuhaf bir kule dikti her gece parlak ışık yanıyordu.
Construiu uma torre estranha no ponto mais alto da ilha. Com luzes fortes a brilhar a noite toda.
- Kumandan çok sesli konuşuyordu.
O chefe de guerra fala demasiado alto.
- Daha sesli!
Mais alto!
Çelimsiz uzun adam!
Homem alto fracote!
Olduğun yerde kal.
Alto!
Ellerinizi kaldırın!
- Mãos ao alto.
Genel olarak filmlerde sadece "Whitey!" veya "Hoba!" derim ama burada konuşuyorsun ve el âlem dinliyor. Bu başta gözümü korkuttu biraz ama artık toparladım gibi.
Geralmente num filme só digo "Whitey!" ou "Alto aí", mas neste aqui tenho de falar, e há pessoas a ouvir, o que assustou ao início mas acho que agora está a correr bem.
Latin, uzun boylu.
Latino, alto...
Durun!
Alto!
Boyu da uzamış.
Está tão alto.
Milhouse, Bart Simpson ile go-kart yapmamın, hayatımın en iyi anı olmadığını söylersem, yalan söylemiş olurum. Ama sen benim oğlumsun ve seni seviyorum.
Milhouse, estaria a mentir se dissesse que andar num kart com o Bart Simpson não foi o ponto alto da minha vida, mas tu és meu filho e eu amo-te.
Jimnastik için fazla uzun değil misin?
Não és demasiado alto para seres ginasta, raios?
- Sarışın mı, esmer mi, kumral mı?
- É alto, louro, cabelo escuro, moreno?
Uzun olursan, insanlara tepeden bakabilirsin. Gayet güzel oldu!
Faz-te ficar mais alto, e olhar para as pessoas cá de cima.
Gökte bir yerlerde...
Bem alto no céu
Senden daha uzundu. Canına okuyabilirdi.
Era mais alto do que tu e podia ter dado cabo de ti.
- Çok da iyiymiş
E é muito alto.
Köyümüz Osmanlı'nın güneyinde, dağların koynunda yerleşiyordu.
A nossa aldeia ficava no alto das montanhas do sul da Turquia.
Yüksek IQ, muhteşem insan yetenekleri ama o tipik FBI profilinde değil.
Um QI alto, óptimas habilidades com pessoas, mas não o vosso perfil típico no FBI.
Kapıdan çıkıp giderken git kendini becer diye bana iyi bir bağırmanı istiyorum.
Quando saíres daqui, quero que me mandes lixar, alto e bom som!
Yükseğe!
Mais alto!
Yukarı!
Mais alto!
Eller havaya.
Mãos ao alto.
Yükseğe çıkın!
Recuem para o terreno mais alto.
- Daha sesli!
- Mais alto!
Eller yukarı!
Mãos ao alto!
Yüksek sesle söyle..
Fale alto.
- Yüksek sesle söyle..
Fale alto.
- Daha yüksek
Fale alto.
Yüksek sesle.
Fale alto.
Bizim Dallas'ta söyleyeceğimiz kadar eşsiz ve güçlü söylediniz.
O seu canto foi tão celestial e tão alto como em Dallas.
- Bir şeyler bulacak olmasaydım neden peşimden geldi? Yüksek seviye bir suç operasyonuydu.
Isto foi uma operação de alto nível.
# Ben hep yükseklere çıkarım millet, tıpkı Humpty Dumpty gibi #
Estou bem alto Vais cair como o Humpty Dumpty
Wow, burası çok yüksekmiş!
É mesmo alto!
- Olduğun yerde kal!
- Alto aí!
- Dur!
- Alto aí!
Biraz yukarıda tut.
Um bocadinho mais alto.
Biraz daha yukarıda.
Mais alto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]