Arnold traduction Portugais
1,420 traduction parallèle
Kafalarında kötü düşünceler ve entrikalarla Arnold Friedman'a iftira attıklarını Jesse'yi de yaktıklarını zannetmiyorum.
Eu não creio que eles estão por aí sentados com algum tipo de conspiração diabólica para irem para a rua e acusar falsamente o Arnold Friedman ou o Jesse Friedman.
Arnold hapisten çıkarsa o adi herifi de öldüreceğim.
Quando o Arnols sair da cadeia, vai ser um cabrão morto.
Hapishanede 6 hafta kaldıktan sonra Arnold'un duruşmaya hazırlanması için ev hapsinde tutulmasına izin verildi.
Depois de passar 6 semanas na prisão, Arnold é autorizado a prisão domiciliária até ao julgamento.
Arnold'a ve yaptıklarına karşı o kadar öfkeliydim ki bunu yapmadım. "Bilmiyorum." dedim.
E eu estava tão zangada com o Arnold e com o que ele fez que eu não o faria, e disse, "Bem, não sei."
Bu davada her 2 dava arasında görüşmeler oldu. Savcılar, aileler, savunma avukatları bir araya gelip Arnold Friedman'ı ne yapacaklarını konuştular.
Neste caso, houve consultas entre ambas as partes, o escritório de advogados do distrito, as famílias, os advogados de defesa, que diz respeito ao Arnols Friedman.
Birinci adım, ikinci adım, üçüncü adım... Arnold'la sevişmek de biraz böyle bir şeydi. Ben ona hep "Buna..."
E é esse o tipo de sexo que eu fazia com o Arnold, porque eu costumava dizer-lhe,
Arnold'ın anne ve babası boşanmış.
Os pais do Arnold divorciaram-se.
Arnold'ın annesi 2 oğlanla kalmış.
E depois a mãe do Arnold teve estes dois filhos.
Annesi bir çok erkekle çıkmış. Çıktığı erkekleri de eve getirirmiş. Onlar yatakta sevişirken Arnold da onları dinlermiş.
Ela saia com uma série de homens e levava-os para casa para o apartamento, e faziam sexo na cama enquanto o Arnold estava a ouvir.
Arnold bana annesini yatakta erkekler gördüğü için, bir de ergenlik çağında olduğu için çoğu çocuk gibi.. ... o da erkek kardeşiyle cinsel ilişki kurmuş. Sanırım yatakta demişti.
E o Arnold diz que, é por ter visto a mãe na cama com outro homem, que, quando ele era adolescente, e estava a experimentar, como as crianças fazem, e ele fez sexo com o irmão ou qualquer coisa do género.
Arnold benimle yazışmaya başladığında ilk bunu göndermişti. Adına ; "Benim Hikayem" demiş ve 1988'de yazmış.
O Arnold enviou-me isto quando começamos a nos corresponder, é chamado "a minha história" e foi escrito em 1988.
Daha sonra bana söylediği şey, 18-19 yaş gibi delikanlılık çağındayken hala kardeşi Arnold gibi 13 yaşındaki çocukları çekici bulmasının onu kaygılandırdığını fark etmiş ve bu onu gerçekten huzursuz etmiş.
E depois disse-me que quando se tornou mais velho tipo, no final da adolescência, começou a ficar preocupado pelo facto de ainda sentir-se atraído por rapazes da mesma idade do irmão quando o Arnold tinha 13 anos, e isso começou a deixá-lo chateado.
Bu iş patlak verdiğinde erkekler bir araya geldi. Arnold onlara içini döktü ve...
Quando tudo isso surgiu, os homens juntos, e Arnold confiava neles.
Her şeyden önce, masumiyete tüm üyeler birden inanıyordu. Arnold sübyancı olduğu için bu ailede masumiyet söz konusu değildi.
Antes de mais nada, eles começaram desde um sentimento monolítico de inocência que não existia nesta família por causa da pedofilia do Arnold.
Arnold'ın durumunun giderek umutsuz bir hal aldığı dönemdi.
Eu acho que houve um reconhecimento de que o caso do Arnold se estava a tornar bastante sem fé por causa do problema da pornografia infantil.
Diğer bir deyişle, Arnold'ı Jesse'den ayırın demek istiyordu.
quero dizer que tinhas de separar o Arnold do Jesse.
Arnold suçlu olduğunu kabul edecekti ve Jesse bundan yararlanacaktı.
O Arnold iria discutir e o Jesse de alguma forma iria beneficiar.
Arnold'a bağırırken bunu Jesse için yapmak zorunda olduğunu söylüyordum.
Quando eu gritei com o Arnold, eu gritei " tu tens que fazer isso porque vai ajudar o Jesse.
Eski öğretmen Arnold Friedman Nassau mahkemesi çıkışı herhangi bir yorum yapmadı ama içeride, kırkı aşkın livata, cinsel taciz ve çocukların sağlığını tehlikeye atmak iddialarını kabul etti.
Antigo professor de Nova Iorque Arnold Friedman não tinha nada a dizer quando saiu do tribunal de Nassau County no Minosota mas dentro, ele deu-se como culpado de mais de 40 casos de abuso sexual sodomista, e pondo em perigo o bem-estar de uma criança.
Arnold'ın hapse girmesinden önceki gece.
Noite anterior ao Arnold começar a servir a sua sentença.
Arnold bunu isteyerek kabul etmişti. Ama incinmişlerdi.
O Arnold acordou em aceitar a convicção mas eles ficaram muito magoados.
Sanık Arnold Friedman bir düzineden fazla çocuğu taciz ettiğini kabul etti. Ama dava henüz sona ermedi.
O arguido Arnold Friedman deu-se como culpado ao abuso sexual de mais de uma dúzia de rapazes novos, mas isto não acaba o caso Friedman.
Arnold'ın oğlu Jesse'ye yönelik pek çok livata ve cinsel taciz iddiaları karara bağlanmayı bekliyor.
Existem ainda inúmeras acusações de sodomismo e abuso sexual pendentes do filho do Arnold, Jesse Friedman.
Arnold Friedman'la oğlunu kurtarmak gibi bir anlaşma yapmadık.
Não fizemos nenhum acordo com o Arnold Friedman para poupar o filho dele.
Kim bu davayı Arnold'dan daha iyi biliyordu?
De quem sabia mais sobre o caso, do que o Arnold Friedman?
Kendimi Arnold Friedman'dan olabildiğince ayırmak istiyorum. - Yarın sandalye falan fırlatmayacağım.
Só deus sabe, quero-me separar do Arnold Friedman o máximo possível e não vou atirar cadeiras amanha.
Burada asıl suçlu Arnold Friedman'dır.
O verdadeiro culpado aqui era Arnold Friedman.
Elaine, Arnold hapisteyken ondan boşandı.
A Elaine divorciou-se dele enquanto ele estava na prisão.
Arnold içeride kendine bir hayat kurdu. O koşullarda olabildiği kadar iyiydi.
Lá, ele lançou-se na vida tu não podes dizer que na prisão era bom mas foi o melhor que se pôde arranjar para ele.
Anlamı, Arnold aşırı miktarda antidepresan ilaç almış.
o que basicamente quer dizer que Arnold apanhou uma overdose fatal de anti-depressivos.
Arnold itiraf etme ihtiyacı duyuyordu ve hapse girme ihtiyacını duyuyordu.
Arnold tinha necessidade de se confessar e tinha a necessidade de ir para a prisão.
Masada karşımda oturan Arnold'a bakacaktım. Sadece ikimiz olacaktık.
Eu tinha que olhar para o Arnold na mesa e só estávamos os dois.
Arnold Firedman, Long Island'da gömüldü.
Arnold Friedman está enterrado em Long Island.
Diff'rent Strokes'taki Arnold'ın görünüşünü, yaşam biçimini çok severdim.
O olhar do Arnold em Diff'rent Strokes, adorava o seu estilo de vida, a forma como ele vivia.
Şef Arnold Michske bize daha sonra katılacak fakat daha önce çok önemli bir sürprizimiz var.
O Chef Arnold Michske irá juntar-se a nós mas agora mesmo temos uma espantosa surpresa.
- Tamam. Rudy Nola'nın Arnold Vega'yı vurduğunu gördüm.
Eu vi o Rudy Nola a alvejar o Arnold Vega, eu estava lá.
- Arnold Zelman.
- Arnold Zelman.
Ev arkadaşı fotoğrafın kimliğini Jordan Arnold olarak tanımladı.
A colega de quarto identificou o tipo da foto :
Aracını ara, bana adresini bul.
Jordan Arnold. Faz uma pesquisa na DGV e arranja-me uma morada.
- Şüphelimin adı Jordan Arnold.
Tenho um suspeito chamado Jordan Arnold.
Sonra Arnold vefat etti. Buraya geldi ve bizimle yaşadı.
E quando o Arnold faleceu, ela veio viver connosco.
"Savaşın Sırları", Arnold Schwarzenegger.
"Segredos de guerra", do Arnold Schwarzenegger.
Pardon tatlım.
Desculpa, Arnold.
Beni hatırladın mı bilmiyorum, Ben Hadley'den Arnold Mack.
Não sei se te lembras de mim, Arnold? Arnold Mack, de Hadley.
Burada kaç paradan bahsediyoruz Arnold?
De quanto estamos a falar?
Biliyor musun Arnold... galiba yanlış adamı kaçırdınız.
Sabes? Penso que te enganaste no homem. - Sim?
Aldatmanında dereceleri vardır Arnold, bu çok büyük bir şey.
Há níveis de decepção, Harold. Isto é uma mentira colossal.
Bu benim uzmanlık alanım değil. Bu ne benim ne de yargıcın bileceği bir şey. Bunu anca uzmanlar bilir, bu kararı verecek olanlar başkaları.
Não era isso que eu tinha de decidir ou julgar cabe a alguém decidir isso mas, se bem me lembro, as crianças estavam estavam muito bem lembradas do que o Arnold e / ou o Jesse lhes fizeram.
Ama benim hatırladığım çocuklar Arnold'la Jesse'nin onlara yaptıklarını çok net hatırlıyorlar. Yargıç Boklan da son derece sağlam iradeye sahip bir kadındır.
E a juíza Boklan é uma juíza muito firme.
O cümlenin anlamını bilmiyorum.
Quando o Arnold foi preso pela primeira vez disse
Arnold ilk tutuklandığında "O dergi yüzünden tutuklandım."
" estou a ser preso por culpa desta revista.