Atın traduction Portugais
19,083 traduction parallèle
Elimi bir atın içine sokmadan önce kaç kursa gitmem gerekti biliyor musun? Anlıyorum.
Sabes quantos caminhos estranhos tive que seguir antes de me deixarem colocar o braço dentro de um cavalo?
Şöyle bir göz atın, çabanıza değecektir.
Dê-lhes uma olhadela. Elas retribuem o esforço.
" Atın mesut yıldızlar, aşağıdaki şeylerle ahenk içinde atın.
" Batam, estrelas felizes, junto com as coisas de baixo.
"Kalbimle birlikte atın. " Kimsenin dile getiremeyeceği huzurla atın.
Batam com o meu coração mais abençoado do que posso dizer.
Oldukları yere değil olmaları gereken yere doğru pas atın çünkü pas gittiğinde topun olduğu yere zaten gitmiş olacaklar.
Chuta para onde vão estar, não para onde estão. Quando a bola lá chegar eles já lá não vão estar.
Atını ve kılıcını getir, onları överken orospuyu da överim.
Traz-me o teu cavalo e a tua espada e louvarei a puta de igual modo.
Ama ayağa kalkıp beni yaptığım her şeyden daha fazla gururlandıracak bir şekilde atını sakinleştirdi.
Mas ela levantou-se a acalmou o cavalo. Deixou-me mais orgulhoso do que tudo o que alguma vez fiz.
Neden onunla yüzleşmek için hayatını tehlikeye atıyorsun?
Para quê arriscares a vida para o enfrentar agora?
Atın tepesinde bir herif gördüm.
Vi um tipo num cavalo.
Atın tepesinde şüphe uyandıran bir adam.
Pais desaparecidos, um tipo suspeito a cavalo...
Şu iki yere imza atın yeter Bayan Martin.
Apenas duas assinaturas, sra. Martin.
Bailiff, Marge Simpsons'ın annesini hapse at..
Estou a ver.
Atış taliminde sınıf birincisiydim.
Tinha a melhor pontaria da turma.
Adımlarını bilerek atıyorlar.
Têm as armas, sabem o que estão a fazer.
Küçük çoçuk yerde yatan kadını ayağa kaldırmaya çalışırken Türk süvarisi geldi ve yerde yatan kadını tek atışla öldürdü.
Uma criança tentou ajudá-la a manter-se em pé, e enquanto ela estava debruçada sobre aquela estrada empoeirada, Um cavaleiro turco cavalgou até ela e tirou-lhe a vida..., com um único tiro.
- Atın silahlarınızı!
- Larga isso!
Adamın bana mail atıyor.
O vosso tipo manda-me e-mails. Ele pergunta-me :
Sadece havaya birkaç ot atıp Dolar Bill'in ön duruşmasında rüzgârın bizi ne tarafa sürükleyeceğini öğrenmek istedim.
Sabes, queria sondar um pouco para ver que ambiente a minha equipa pode esperar na audição do Bill Stern.
Çünkü nasıl yumruk atılacağını bilmiyorsunuz.
Isso porque não sabem como dar murros.
Gözünü korkutmak, benim kadar zeki, cesur olmadığını ispatlamak için hep atılgan hamleler yapardım. Savunmamda açıklar verirdim.
Fazia jogadas arriscadas para o intimidar, para lhe mostrar que ele não era tão esperto ou corajoso quanto eu.
Yoksa her sabah milyarlarca doları nasıl riske atıp duracaksın?
Como arriscarias milhões?
Size yalvarıyorum, bu atışmalarınıza bir son verin.
Imploro-vos, acabem com as vossas discussões.
Daha yeni kocamın büyük bir tehlikeye doğru at sürüşünü izledim.
Acabei de ver o meu marido a cavalgar para um grande perigo.
Sürekli meraklı olan iki kişi, hayatlarını değiştirecek ve nereye gideceğini bilmedikleri bir ilişkiye atılmak üzereler.
Duas pessoas, eternamente curiosas, prestes a entrar numa relação que lhes mudará as vidas, mas, não sabem até onde irá.
Zamanın devasa atıkları, iki tane al.
Perda colossal de tempo, cena dois.
Nezarete atın.
Prendam-no.
Bir çuval mermerin kurutucuya atılması taklidinden bahsediyorsan, o zaman evet, yaptın.
Se estás a referir-te ao som de berlindes a cair dentro de uma máquina de secar, então, sim, voltaste a fazê-lo.
Yani, belki de hayat hep çok manyakçadır, ama en azından arada atıştırma alabilirsin. Anladın mı?
A vida pode ser uma loucura, mas, pelo menos, podes comer uns snacks.
Tecrite mi atılacaksınız?
Acabar no Isolamento?
Vahşi bir hayvan gibi sokaklarda yetiştim. Küçücük bir kızken adamların önüne zorla atıldım. İki şilini ve elinin tersi fena olan her erkeğe hizmet ettim.
Um animal selvagem criado nas ruas, forçada a ajoelhar-me quando era uma rapariga ao serviço de qualquer homem com duas libras e uma mão pesada.
İskoçya'nın özgürlüğü, Prens Charlie ve 45 meselesiyle ilgili atıp tutmuş.
Berrando sobre a independência da Escócia, o Príncipe Bonnie e a revolta Jacobita de 1745.
Körfez yakınında cesetlerin atıldığı yerde bir kaza olmuş.
Um acidente de carro que ocorreu perto da baía, no mesmo local onde os corpos foram despejados.
Hala Hell's Kitchen'ın oralarda cirit atıyor.
Ele continua nas ruas de Hell's Kitchen.
- Atıldın. - Atıldım mı?
Desapareça.
Pekâlâ, sen de atıldın.
Muito bem. Agora desapareces tu.
Naip Vekili'nin atı ayağının üzerine düştü.
O cavalo do Vice-rei caiu-lhe em cima da perna.
- Atıldın mı?
- Foste expulsa?
Bu gecenin üçündeki atıştırma için diğer arkadaşların da uyanık mıydı?
E alguma das outras estava acordada para o lanche das 3 da manhã?
At silahını!
Largue a arma!
Evden atılacağımız için bu dünyaya bir evlat getirecek bir kadın olarak sana bir yuva gerek.
Como uma mulher que em meses trará uma criança para este mundo, vais precisar de abrigo e já que vamos ser expulsos da nossa casa.
Yalancıktan dünya turu atıyorsun, kartpostallarını ailene her yerden atabilirsin.
Estás a viajar de mentira pelo mundo, a enviar postais de todo lado à familia.
Atın tepesindeki adamı.
- O tipo no cavalo.
Vezir-at hamleme karşı yaptığın hamle yanlış bir fedaydı.
A tua jogada para atacar o meu cavaleiro da rainha foi uma jogada furada.
Bir dahaki sefere böyle bir konuşmayı, FBI'ın atış alanında yapmayız umarım.
Talvez da próxima vez que tenhamos uma conversa assim, não seja no campo de tiro do FBI às 20 : 00h.
Onun gibi ok atıyor da. Her kimse, adamın bizi şiş kebap yapması için burada bekleyecek değilim.
- Quem quer que seja, não pretendo ficar aqui e virar carne no espeto.
İçeride iki kalp atışı daha duymamın sebebi bu mu?
É por isso que eu ouço dois batimentos cardiacos aí dentro?
Kurbanların başka bir yerde öldürülüp sonra tünele atıldıklarını söyledi.
Os legistas dizem que as vitimas foram mortas em outro lugar e depois deitadas nestes túneis.
Göz bebeklerin normal. Kalp atışın biraz yavaş.
As pupilas estão normais, o coração um pouco lento,
Arka atışların bok gibi.
Eles estão péssimos.
Arka atışların diyorum bok gibi.
Os teus arremessos de costas. Que estão péssimos.
Kalp atışını duyuyorum.
- Ouço um batimento cardíaco.