Azıcık traduction Portugais
3,112 traduction parallèle
Azıcık sevişmek ister misin?
- Pronto, querido. Queres um pouco de sexo?
Hey, dostum! Azıcık daha az bağırsan nasıl olur?
Que tal diminuíres a tua fúria um pouco?
Bakalım Jesse bize azıcık zaman kazandırabilecek mi?
Vou ver se o Jesse nos pode dar algum espaço.
Azıcık daha hızlansanız fena olmaz.
Está bem, pessoal. Talvez mais depressa fosse mais porreiro. Vão vir muito depressa.
Bu arada FBI'dakileri azıcık dürtükledim.
Por falar disso, andei a espreitar em volta do FBI.
Parmaklarımın arasına azıcık kum girseydi bari.
Esperava ter areia nos dedos.
FBI'dakileri azıcık dürtükledim.
Estive à procura de informações no FBI.
Azıcık?
Nem um bocadinho?
Resepsiyona köstek olmuştu azıcık.
Afectou um bocado a recepção.
10 yıl olmuş bile... Eğer beni azıcık dinlemiş olsaydın ve biraz az içseydin, restoranımıza hala sahip olabilirdik.
Já passaram 10 anos... se tu ao menos me tivesses ouvido e bebido um pouco menos, podíamos ter mantido o nosso restaurante.
Hadi ama azıcık kay.
Vá lá, chega-te para lá.
Kanatları azıcık suya değecek olursa düşer ve boğulurlar.
Se apenas uma asa tocar na água, elas cairão e afogar-se-ão.
Artık her şey dürümler, kiralık katiller bir şey istemeler ve yarın sabah azıcık huzur hissedebilmem için içtiğim Xanax'tan ibaret.
E agora são burritos, assassinos contratados, favores e Xanax para conseguir aguentar até à manhã seguinte, para ter aquele meio segundo de paz.
Sadece azıcık ruj sürüp, azıcık kırmızı şarap içtikten sonra gel ve sonra bir kaç hikaye ayarlarız.
Você vem, coloca um pouco de batom, se solta com uma taça de vinho, e então você só conta algumas histórias.
- Dur azıcık.
- Oh, aguenta aí.
Bir kere eğlen azıcık.
Diverte-te, uma vez.
Azıcık bir şey.
Apenas um pouco.
Azıcık taşaklı ol lan, İrlanda iti.
Deixa crescer os testículos, irlandês otário.
Azıcık zamanım var ve sen uzatıyorsun.
Tenho pouco tempo e tu estás a roubar-me tempo.
Kendini koruman için azıcık bir şansın var.
Tens ainda uma pequena oportunidade de saíres viva disto.
Azıcık be.
Só um pouco de "Ehther", éter.
Azıcık yardım etsen Andrew!
Uma ajudinha, Andrew!
Bu tarafta, çitlerin ötesindeki ormandan kendine yaptığı bir ok ve yay var azıcık bir ekmek ve alev.
Deste lado, temos um arco e flecha que ela fez para si mesma a partir do bosque para lá da cerca, um pequeno bocado de pão e chamas.
Azıcık şişmanlatmış seni.
Estão a deixar-te mais gorda.
Belki azıcık daha güzel söyleseydin....... çok azıcık, ufacık, minnacık biz de ses yapmazdık! Değil mi yani?
Bom, t-t-talvez, se tu c-c-cantasses um bocadinho melhor, s-s-só um bocadinho, bocadinho, só um p-p-pouco, nós não faríamos nenhum barulho!
Yarın sahneye çıkacağım. Azıcık yapıcı tavsiye hiç fena olmaz hani.
A minha actuação é amanhã, posso ter um pouco de conselhos construtivos?
Sevin azıcık.
Sentes-te bem quanto a isso.
Ben üzerimi değiştirirken azıcık bekleyebilir misin?
Podes esperar um segundo, enquanto me troco?
Hem onlara bir iyilik olsun diye, hem de azıcık aşım ağrısız başım diyerek,... işleri basitleştirmeye başladım.
Como um favor a eles e para ficar mais tranquilo, prefiro simplificar as coisas.
Azıcık kumaşla büyük işler başarıyorsun.
Fazes tanto com tão pouco tecido.
Azıcık bile değil.
Nem um pouco.
Resim için azıcık aralayalım.
Só um pouco mais para a fotografia.
İhtiyaçlarımı karşılaması için üstünde azıcık oynama yapmam gerekebilir.
Posso ter de modificar um pouco para atender as minhas necessidades.
Azıcık.
Um pouco.
Daha fazla özgürlük için, azıcık bilgi.
Dás-nos informação em troca de um visto.
Ama biliyorum ki, eğer yaparsam azıcık bile olsa yaparsam ona dönüşme riskim var.
Mas sei que se o fizer, mesmo que só um bocadinho... Arrisco-me a transformar-me nele.
Bana en azından içinin cız ettiğini azıcık bir suçluluk hissettiğini söyle.
Diz-me que pelo menos sentiste... um pouco de arrependimento, um bocadinho de culpa.
Pete, sanırım azıcık altıma yaptım.
Pete, acho que fiz xixi nas calças...
Ortaya çıktı ki, bana sadık olan çok az kişi varmış etrafımda.
Mas descobri que só alguns são leais.
Yarı baygın haldeyken daha az can sıkıcı görünür.
É menos aborrecido quando se está a meio gás.
Hatta az bir eğitim ve bir kaç cerrahi ayarlamayla daha fazlasını. Odette'nin işletme müdürüyle buluşmak ya da teyzesinin sıkıcı yemeklerini yemek.
E com prática e truques cirúrgicos, a Barbra podia fazer mais, como encontros com o gerente ou almoços aborrecidos com a tia Margaret.
Kyle beni yakıyordu, az kalsın kaza yapıyorduk... O çılgın tımarhaneye giriyorduk... Morgda kilitli kaldık...
Kyle queimar-me, nós quase nos termos despistado, ir àquele asilo para loucos, ficar trancados na morgue,
Söz veriyorum, sunumlarımı mümkün olduğunca az sıkıcı yapacağım.
Prometo tornar a minha apresentação o mais indolor possível.
Gerçi azıcık zamparaydı.
Embora um pouco nervoso.
Azıcık güvensene.
Mulher de pouca fé.
Az kalsın dışarı çıkıyorduk!
Em breve estaremos fora daqui. Mais um pouco e saem todos mas é em sacos para cadáveres.
Ekrana çıkıp, hükümet az daha tedbirli olsaydı bu kuyu patlamazdı demeye hazır mısın?
Estás disposto a dizer na TV que este poço não teria explodido se o Governo controlasse mais?
- Lyman'ın Çocukları'nın tüm reytinglerini toplasan bu gecekinden daha az olacağının farkında mısın? - Çılgınlık bu.
É maluco.
Çılgınca. Artık iki azınlığın üyesisin.
Agora és membro de duas minorias.
Çukurda en azından bir çıkış şansı olur.
No poço, ao menos tem uma hipótese de sair.
Hem en azından masaya çıkıp dans...
Além disso, ela não está a dançar no...