Ağır traduction Portugais
14,243 traduction parallèle
Bu herkese göre değil ama. Epey ağırdır.
Isto não é para qualquer um, é muito forte.
Ağır ol... Ağır ol...
Vai com calma.
- Yardım etsene bana, ağır boka battım.
Estou mesmo na merda.
Seni son gördüğümde bana bir bıçak ve blestır verip, Gün ağırana kadar beklememi söyledin.
A última vez que te vi, deste-me uma faca e uma blaster carregada e mandaste-me esperar no bunker até ao amanhecer.
Bu kaybın acısı o kadar ağır ki şu anda bile başaramama riskim var.
A dor dessa perda é tão arrasadora que arrisco a falhar, até mesmo agora.
Saldırıcı kalkanlar % 50 düştü, çok ağır hasar aldık.
A protecção do escudo desceu para 50 %, estamos a sofrer fortes danos.
Ağır çekim yaptık.
E filmámos em câmara lenta.
Ağır çekim yapmak için önce filmi çekmeliyiz. Yayınlamak için de bir videoya ihtiyacımız var.
Para filmar em câmara lenta, temos de gravar em película, e para transmitir, tem de ser em vídeo.
Ayrıca kendisi biraz ağırdır.
Além disso, ele é um pouco lento.
Ağır.
É pesado.
H1'den daha ince ancak daha uzun ve ağır.
Mais estreito do que o H1, mas mais comprido, mais alto.
Ağır cinsel saldırıydı.
Foi tentativa de violação.
Birinin sicilinde darp diğerindeyse her kurbanının evindeki bıçağı kullanarak ağır suç işlemekten hüküm giymek var.
Um com um histórico de agressão, e o outro, com várias condenações por agressão qualificada, durante as quais usou sempre uma faca, retirada sempre da casa da própria vítima.
Felaket ağır, belimi çok acıtıyor.
É pesado para caraças e está a magoar-me as costas.
Culloden'daki muharebenin ardından hepsi ağır yaralı birkaç Jakobit askeri iki gün boyunca eski bir eve sığınmışlar. Sonra vurulmak için dışarı çıkarılmışlar ama askerlerden biri Lovat Alayı komutanlarından bir Fraser infazdan kaçmış.
Após a Batalha de Culloden, alguns soldados Jacobitas, todos gravemente feridos, refugiaram-se numa velha casa durante dois dias, depois foram todos levados para serem fuzilados, mas um deles, um Fraser do regimento de Lovat, escapou à execução.
Bu fazlasıyla ağır oldu çünkü gidiyorum.
Bem, azar o teu, porque eu vou.
Ağır silahlı altı kişi var!
Há seis gajos! Fortemente armados!
Ağır silahlı altı kişi var!
Há seis gajos!
Her şey çok ağır ilerliyor.
Tudo está a acontecer devagar.
Kore çok yumuşak, ağır ve hantal olduğu için umut vadetmiyor.
A Coreia é branda, lenta, chata... Logo, não há esperança para ela.
Artık sen de yumuşak, ağır ve hantal oldun.
Você também se tornou... uma pessoa branda, lenta e chata.
Çünkü tarihi Rosedale Mezarlığı'nda ağır iş makinesi kullanamazsın.
Porque não se pode usar equipamento pesado no cemitério histórico Rosedale.
Uyarmam gerek. Böyle fotoğraflar biraz ağır olabilir.
Tenho de o avisar que este tipo de fotos podem impressionar...
Ağır mı?
Impressionar?
Şikayete göre, silah taşımaktan, ölümcül bir amaçla silah taşımaktan tutuklamaya karşı koymaktan, ağır cinsel saldırıdan ve kasten adam öldürmekten suçlu bulunmuşsun.
De acordo com a queixa, está acusado de posse de arma para fins fatais, de resistência à prisão, ataque sexual agravado e homicídio em primeiro grau.
Yemin ederim karşımıza kim çıkarsa çıksın tıpkı bunun gibi bedelini ağır ödeyecek.
Eu juro aquele que cruzar o nosso caminho vai-se dar muito mal, assim como ele.
- Ağır sayılmaz Bay Jones.
- Não tem metade do peso, Sr. Jones.
Çok ağır!
Que pesada!
- Ağırdır.
- Ela é pesada.
- Ağır ol biraz.
- Deixa lá isso.
Benim için çok ağır.
Demasiado pesado para mim.
Hepsi biraz ağır-elli... Korkarım.
Todos eles têm a mão um pouco pesada, temo eu.
Ama birinci sınıf bir arkadaşım, ikincisi birinciye ağır basıyor, hissediyorum.
Mas sou um amigo de primeira, e acho que isso supera.
Sayın Yargıç, bu ağır cinayet davası. Müebbetle yargılanıyor.
É crime capital, pode ser perpétua.
Çünkü turuncu giysi ağır cinayet demek.
Laranja é crime violento.
Ağır makinelileri var.
Eles têm uma KPV.
Ağır silahlarımızı alıyorsunuz.
Vamos buscar as armas pesadas.
Merkez, ağır ateş altındayız!
Estado, estamos sob fogo pesado!
Ağır silahları olan güçlü bir grup gelse, hiç bilmiyorum.
Uma força grande com artilharia a sério, não sei.
Yol boyunca çok gerekli olan ağır silahlar, Carlisle'daki İngiliz garnizonu alınmış Manchester başarıyla zapt edilmişti.
Tínhamos adquirido artilharia muito necessária, pelo caminho, tomado a guarnição inglesa em Carlisle e ocupado Manchester com sucesso.
Dükkan çalışanlarından Wilfredo Diaz da ağır yaralı.
Wilfredo Diaz, um funcionário, ficou gravemente ferido.
Ağır ol Zip.
Recua, Zip.
Ağır çekim, kare kare göster.
Em câmara lenta, fotograma a fotograma.
Ağır ol ahbap.
Calma, cara.
Ağır ol bakalım.
Calma.
Aslında ona "tüymek" diyoruz ve hayır, bir yere gideceği yok ama ona New York Polisi'nin tüm nezaketini gösteriyoruz ağırdan alarak.
Na verdade, dizíamos "ooh-woop" e não, ela não vai a lado nenhum, mas estamos a dar-lhe todas as cortesias da Polícia de Nova Iorque, muito lentamente.
Laboratuvar sonuçlarına göre Cottonmouth aşağı itilmeden önce kafasının arkasına ağır yuvarlak bir nesneyle vurulmuş, muhtemelen bir şişeyle.
Segundo o laboratório, o Cottonmouth foi agredido na nuca com um objeto pesado e circular, provavelmente uma garrafa, antes de ser empurrado.
Ellerindeki yaralara bakılacak olursa ağır, dairesel bir cisimle darbelere maruz kalırken muhtemelen hayatı için yalvarıyordu.
A julgar pelas feridas que tinha nas mãos, provavelmente estava a suplicar pela vida quando foi esmagado por uma base pesada e circular.
Adli tabip bunun ağır bir çöp kutusu olabileceğini düşündü.
O médico-legista pensou que teria sido um cesto do lixo pesado.
Sanırım Ed ağımızda hiç güvenlik ihlali olmadığını söylüyor.
Acho que o que o Ed quer dizer é que nunca houve uma violação de segurança da nossa rede.
Ağızdan ağza çabucak yayılır.
As notícias espalham-se depressa.