Bacon traduction Portugais
1,831 traduction parallèle
Ben bir turta alayım, yanına bitki çayı...
Vou querer um x-bacon, sem o bacon, e...
Kızarmış tavukla beraber domuz pastırması ve Ranch sosunu sever misin?
Gostas de frango suculento com bacon e molho?
Hey, nefis sağlıklı pastırmamız var.
Temos aqui um bacon delicioso.
Lezzetli olmasının dışında, tadı tıpkı domuz pastırmasına benziyor.
É delicioso. Sabe mesmo a bacon, só que...
Biraz öğle yemeğine ne dersin? BLT nasıl? ( Jambon, marul, domatesli sandviç )
Quer almoçar uma sanduíche de bacon, alface e tomate?
- Pastırma... pastırma...
Bacon... Bacon...
Pastırma nerede?
Onde escondeu ele o bacon?
Evet, gözleme, yumurta ve domuz pastırması.
- Sim. Panquecas, ovos e bacon.
Ve domuz pastırması.
E bacon também.
Sen de domuz etli çizburger yemeyeceksin.
Não há cheeseburger de bacon para ti.
Eğer hamburger seviyorsanız Oprah'ın kız arkadaşı ülkedeki en iyi domuzlu çizburgerin bizde olduğunu söylüyor.
Bom, se gosta de hambúrgueres, a amiga da Oprah disse que temos os melhores cheeseburgers de bacon do país.
Size yanlışlıkla domuz etli çizburger vermişim.
Dei-lhe o cheeseburger de bacon por engano.
Aynasız olduğun çok belli.
Meu, cheira-me a bacon.
Jambon ve yumurtanın sana hiç faydası olmadığını biliyordum.
Sempre achei que o bacon e os ovos só te faziam mal.
Sanırım domuz pastırmasının kızarma sesini duymadığımdan kendi kahvaltımı da kendim hazırlayacağım.
E acho que preciso fazer meu próprio pequeno-almoço, visto que não ouço bacon a fritar.
Ödülüm de aptal kocamdan kurtulup Kevin Bacon'la evlenmek mi?
E a minha recompensa é deixar o meu marido estúpido e casar com o Kevin Bacon?
Sandviç istiyorum
Preciso de uma sandes de bacon.
Tek bilmek istediğim bi adam komaya girmeden kaç ekmeği ardı ardına sıralayabilir?
A única coisa que quero saber é a quantidade de bacon que um homem pode pôr na boca sem ficar em coma.
Bir bakalim. Atesin önünde güzel bir kitap okumak, kumsalda uzun yürüyüsler ve cumartesi günleri domuz pastirmali çizburgere saldirmak.
Ler um bom livro junto à lareira, longos passeios na praia e ser extravagante no Sabbath, com um bacon cheeseburger.
Francis Bacon.
Francis Bacon.
Deborah Hoffman, Leslie Chadwick Jessica Boston, Kim Bacon, Tiffany Gianini.
Deborah Hoffman, Leslie Chadwick. Jessica Boswell, Kim Baker...
Biri Mitzvah'da, pastırmaya sarılmış karides pufu yapılmayacağını bilmiyormuş.
Alguém não sabia que não se podia servir pastéis de camarão envoltos em bacon num bar mitzvah. Eu sabia.
Sadece biraz simit ve pişirdim...... - Domuz pastırması pişirdim.
Torrei uns bagles e fritei algum bacon.
Domuz pastırmasız yumurta beyazı omleti ve kepekli tost.
Omeleta sem gordura, sem bacon, torrada de pão de trigo integral.
Domuz pastırması yemek istemiyorum sadece.
Não me apetece bacon.
Pastımayla uğraşıyorum.
Tenho bacon ao lume.
Krepler, yumurtalar, domuz pastırması.
Os bolos, os ovos, o bacon.
Yumurta ve krebinin yanına sosis mi istersin, sucuk mu, yoksa ikisini de mi?
Quer salsichas, bacon, ou ambos, com os ovos e as panquecas?
Sahanda yumurta. Sucuklu omlet. Kızarmış patates.
Ovos estrelados, salsichas com bacon, batatas fritas caseiras, biscoitos caseiros e molho da região.
Peynir olmasın, pastırma olmasın. Birazcık et ve çokça da ekmeğinden. - 95 sent.
Sem queijo, sem bacon, pouca carne, muito pão... 95 cêntimos
PMD, pastırmalı tost ekmeği ayrıca turşu ve peyniri olan.
É um BLT, menos o Bacon, mais o Pickles e Queijo.
Sadece ekmeğin içine peynir ve turşu ilave edecekler.
Só não tem o bacon. Tem queijo e pickles.
Bir daha domuz eti yemeyeceğim.
Nunca mais comerei bacon.
Pastırma yeterince pişmiş görünüyor.
Acho que o teu bacon está pronto.
Ekşi krema, arpacık soğan ve eğer o gün henüz protein almamışsam, belki biraz da jambon parçacıkları eklerim.
Natas azedas, cebolinho e, se ainda não tiver ingerido proteínas, talvez um pouco de bacon por cima.
Üçlü baypasından sonra, daha sağlıklı beslenmesini söyledim. Direkt jambonlu hamburgerlere dalmış.
Mandei-o comer comida mais saudável e ele foi logo enfardar-se de hambúrgueres com bacon.
Tillary Dinner, az pişmiş 2 yumurta,... gevrek hindi pastırması, bir portakal suyu.
Estão no Tillary... dois ovos mexidos, bacon de peru, e um copo de sumo de laranja.
- Greg Harmalard ve Gary Bacon.
- São o Greg Harmalard e o Gary Bacon.
Kanada'nın pastırmadan beri ithal ettiği en iyi şey.
A melhor importação do Canadá desde o bacon.
Hayatın, bana bir sandviç yapar mısın?
Querido, podes fazer-me uma sandes de tomate, alface e bacon?
Çikolata ve domuz pastırması gibi.
Como... chocolate e bacon.
İndiana Jones bana jambon hazırlarken kamp ateşinin yanında uyandım.
Não, isso é verdade! Eu juro! Acordei ao lado da fogueira com o Indiana Jones fritando o bacon.
Pastırma ve peynirli burrito.
Um burrito com bacon e queijo.
Bak, bir dilim pastırma.
Olha, uma fatia de bacon.
Jambonun kokusunu buradan alabiliyorum.
Posso cheirar o bacon...
Pastırma mı pişiriyorsun?
Está a cozinhar bacon?
Pastırma pişiriyor gibi mi duruyorum?
Parece-lhe que eu estou a cozinhar bacon?
Arkaya atla. - Niçin?
Porque eu não quero aquela baba de bacon no meu banco.
Hindi pastırması kalmış aklımda.
É bacon turco.
" Geçimi ben sağlıyorum.
"Eu sou o homem da casa, eu que compro o bacon."
Domuz pastırması kokusu alıyorum.
Cheira-me a bacon.