English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ B ] / Basil

Basil traduction Portugais

554 traduction parallèle
Basil Rathbone'la çalış. Beni rahat bırak.
Ajuda o Basil Rathbone e deixa-me só.
Lord Henry'nina rkadaşlarından birisi de ressam Basil Hallward idi.
Entre os amigos de Lord Henry estava o pintor Basil Hallward.
Kelebek, Basil! bir limenitis sevilla.
Essa é uma borboleta muito comum.
Piyanoyu kim çalıyor Basil?
Quem está a tocar piano, Basil?
Basil, modellerinin birileriyle konuşmasını sevdiğini söylemiştin.
Basil, disseste que gostas que os teus modelos tenham alguém com quem falar.
Tıpkı kızkardeşin gibi olacak, Basil.
- Será tão encantadora como era a tua irmã, Basil.
Seni tebrik etmeliyim, Basil.
Devo felicitar-te, Basil.
Bu tablona uğursuzluk getirecek Basil.
Devias tentá-lo Basil.
Teşekkürler Basil.
Obrigado, Basil.
Bunlar doğru, ama Basil'e katılmıyorum.
Ela é tudo isso, mas não concordo com Basil.
Onu Basil'in tablosunu görmek üzere evime davet edeceğim.
Convidá-la-ia para minha casa para ver o retrato de Basil.
Bayan Vane, Sir Tristan - sizin bu şekilde hitap ettiğiniz - hiç Basil Hallward tarafından yapılan portresini gösterdi mi?
Miss Vane, o seu Sir Tristan, como adorávelmente lhe chama já a convidou a ver o retrato que Basil Hallward fez dele?
Basil Hallward'un yaptığı portreye ilişti gözü.
Os seus olhos pousaram sobre o retrato que Basil Hallward lhe tinha pintado.
Basil tablosunu görmek istediğinde ne yapacaktı?
E se Basil Hallward lhe pedisse para ver o seu próprio quadro?
Ne okumamı istersin Basil?
Que gostarias que eu lesse, Basil?
İkiyüzlü davranmasının zor olduğu yalnızca bir kişi vardı. O da Basil Hallward'un yeğeni Gladys idi.
Porém, havia uma pessoa com a qual ele achava difícil não ser sincero.
Dorian'ı çocukluğundan beri seviyordu.
Era a sobrinha de Basil Hallward, Gladys, que o tinha amado desde que era uma criança.
Basil Hallward'u görünce hiç beklemediği bir korku hissetmeye başladı Ve Basil'i görmezden geldi Dorian!
Uma estranha sensação de medo que não podia descrever apossou-se dele, ante a visão de Basil Hallward impedindo-o de dar qualquer sinal de reconhecê-lo.
İyi görünmüyor Basil.
Só te reterei meia hora.
Senin iyiliğini için konuşuyorum.
Soa terrivelmente, Basil.
Yukarı gel Basil.
Vem cá acima, Basil.
Basil Dorian'ın portresini tanımayı başarmıştı.
Basil ainda foi capaz de reconhecer o seu retrato de Dorian.
Arzuların kabul edildi.
- É demasiado tarde, Basil. A prece do teu orgulho foi-te concedida.
Basil bu sırrı ona açıklayabilirdi. Gladys'in Dorian hakkındaki temiz hisleri, onun için vazgeçilmezdi.
mas, alguma vez, nalgum momento, Basil podia revelar o seu segredo à única pessoa no mundo cuja boa opinião era indispensável para ele.
Bir anda kontrol edilemez bir şekilde Basil'e karşı nefret hissetmeye başladı. Basil'in sahip olduğu sır ve onu kullanma ihtimali Dorian'a dehşet vermeye başladı.
Um sentimento incontrolável de ódio por Basil apoderou-se dele, junto ao terror pelo conhecimento que lhe tinha confiado, e uso que dele podia fazer.
Basil evi saat 11'de terk etmişti.
Basil tinha saído da casa às onze.
Paris'e gidecekti.
Era para Paris que Basil tinha ido, no comboio da meia noite tal como tencionava.
Basil Hallward'un esrarengiz şekilde kaybolması aylarca Londra'nın en çok merak edilen konusu oldu.
Durante meses, a misteriosa desaparição de Basil Hallward foi a sensação de Londres.
Victoria istasyonundaki gri paltolu adam kesinlikle Basil Hallward'du.
O homem de capa cinzenta que entrou na estação de Victória era sem dúvida Basil Hallward.
Basil'in kaybolması hakkında konuşuyorlardı.
Andavam a falar do desaparecimento de Basil.
Sence Basil'e ne oldu?
Que achas que aconteceu a Basil?
Ama Basil'in yaptığı en iyi iş senin portrendi.
O melhor que Basil fez foi aquele maravilhoso retrato teu.
Allen Campbell kendini vurmuştu. ve Basil... Hiçbir şey bunları geri çeviremezdi.
Allen Campbell suicidara-se, e Basil... nada podia mudar aquilo.
Basil Hallward'u öldüren bıçak portreyi de öldürmeliydi. Ve Dorian'ı geçmişin korkunç cazibesinden kurtarmalıydı.
O punhal que tinha matado Basil Hallward mataria também o seu retrato e libertá-lo-ia num golpe do demoníaco encantamento do passado.
Diana ve Basil'in hikayesinin mutlu sonla bittiğini duymak sanırım sizi rahatlatacaktır.
Vão gostar de saber que a história da Diana e do Basil acabou em bem.
Bu, tüberküloza sebep olan basil de Koch.
- Este é o bacilo de Koch que causa tuberculose.
Hiç şüphesiz, Basil.
Indubitavelmente Basil.
Sandy, sen ve Basil, Goddard hesabını üstlenin.
Sandy, tu e o Basil têm que tratar da conta Goddard.
Ama bilir misiniz ki, Aziz Basil ve Aziz John Chrysostomus,.. ... O'nun birkaç hatasından dolayı suçlu olduğunu iddia ederler.
Mas sabiam que São Basílio, e São João Crisóstomo, defendiam que ela era culpada de algumas faltas.
Basil, sen ve çocuk, harekete geçin.
A seguir, Basílico, tu e o miúdo, mexam-se.
Basil'e ne oldu?
E o Basil?
Birisinin bu portredeki kadar yakışıklı olmasına inanamıyorum. Bu senin en iyi işin, Basil.
É a tua melhor obra, Basil.
Meraklanma, Basil.
Não te preocupes, Basil.
Merhaba Basil.
Olá Basil.
Olanlara rağmen.
Obrigado Basil.
Hoşçakal Basil.
- Adeus, Basil.
Çok geç Basil.
- Digamo-la juntos.
Basil ölmüştü.
Basil estava morto.
Basil geceyarısı treniyle
Paris!
Scotland Yard, Basil Hallward'u unutmayacak.
Prometo, a Scotland Yard não esquecerá Basil Hallward.
- Bunlar basil.
- Bem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]