English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ B ] / Basketbol

Basketbol traduction Portugais

1,843 traduction parallèle
Biraz golf. Ardından maçı izlerken biraz da içki. Golf, basketbol maçı.
Talvez um pouco de golfe, uma bebida depois, assistir ao jogo.
- Basketbol'a elveda de.
- Diz adeus ao basquetebol.
Tree Hill Kuzgunları basketbol tarihinin... en büyük günü olabilecek bu güne hoş geldiniz.
Bem-vindos ao que pode ser o maior dia na história do basquetebol dos Tree Hill Ravens.
Nathan bu gece lise hayatının son basketbol maçını oynuyor... ve sen de geliyorsun... istesen de, istemesen de.
O Nathan vai jogar o seu último jogo de basquetebol de secundário de sempre, e tu vais ver, quer queiras ou não.
Sadece bir lise basketbol maçı.
É um jogo de basquetebol de secundário.
Basketbol için harika bir gün.
Grande dia para o basquetebol.
Duke'a gitmesem, Üniversitede Basketbol oynamasam... yani olabilecek en büyük şey bugün olanlar olsa... yeterli olur mu?
Se não for para a Duke, se não jogar basquetebol na faculdade... Se hoje for o máximo onde chegarei, será suficiente?
Bu, Michael Jordan'ın basketbol problemi olduğunu, ya da Def Leppard'ın heybetlilik problemi olduğunu söylemek gibi bir şey.
Isso é como dizer que o Michael Jordan tinha um problema com o basquetebol. Ou que os Def Leppard tem um problema por serem espectaculares.
Hey, senin oyununun basketbol olduğunu düşünürdüm.
Querida, pensei que o basquetebol fosse o teu jogo.
Prop'ta eski bir basketbol kupası var. Üstüne biraz kanat lehimleriz.
Os Adereços têm um troféu antigo de basquetebol onde podemos soldar umas asas.
Eee oğlunun basketbol maçında...
No jogo de basquetebol do teu filho?
Bana basketbol seyahatini iptal etmeni istediğini söyledi.
Ele me contou que você quer que ele cancele a nossa viagem.
Şey, biraz basketbol oynadım.
Joguei um pouco de basquete.
Aslında, Palm, gece gündüz fark etmez basketbol süiti kiralardı.
Bem, o Palms aluga a suíte de basquete... por 20 mil a noite.
Profesyonel basketbol oynamak ya da rock yıldızı olmak gibi çılgınca hayallere bel bağlayamazsınız.
Não se fiem nisso de serem estrelas de rock ou jogadores profissionais de basquetebol.
Basketbol maçını hatırlayın. Bir sürü şahane sayı yapmıştı.
Lembram-se daquele jogo de basquetebol em que ele marcou cestos do meio do campo?
Ofisteki basketbol sahası.
Do torneio de basquetebol do escritório.
Basketbol yerine futbol izlesek olmaz mı?
Não queres antes ver um jogo de futebol ao invés do basquetebol?
Basketbol takım üniformam, 3.
Três, o meu número no basquetebol.
Muhteşem bir basketbol takımıydı.
Era uma equipa de basquetebol do diabo.
Belki de babacığın sana otel yerine basketbol takımı satın alsaydı, kendini geliştirebilirdin.
Se o teu pai te comprasse uma equipa de basquete, em vez de um hotel, talvez tu ainda tivesses alguns talentos.
Basketbol biletleri, biraz hoş tekila,... bir kaç kere bana borç para verdiler.
Bilhetes para o basquetebol, tequila, emprestaram-me dinheiro algumas vezes.
Bu adamlarla lanet olasıca basketbol maçlarına gittim.
Fui a um jogo de basquetebol com estas pessoas.
Bana daha çok basketbol bileti verecekler.
Deram-me mais bilhetes de basquetebol...
istihbarat işinde, takip, Fark edilmemektir basketbol gibi... alan savunması yapabilir Ya da adam-adama savunma yapabilirsiniz adam-adama risklidir.
No trabalho de espionagem, a vigilância é chamada "cobertura". É como no basquete... Podes fazer a defesa à zona ou homem a homem.
Hızlı bir basketbol maçı çeker gibi hareket ettirmeliydin.
Devias tê-la movido como se fosse um jogo de basquetebol.
- Basketbol pek bana göre değil.
- O basquetebol não é o meu jogo.
Dünyaya bakınca rap müzik yapanlar ve basketbol oynayanlar hariç cebi dolu olanların hiçbirinin bana benzemediğini görüyorum.
Quando olho para o mundo, não vejo ninguém parecido comigo com os bolsos cheios, a menos que sejam rappers ou jogadores de basquetebol.
Peki ya, rap söyleyip basketbol oynayamazsan ne olacak?
E se não conseguires ser um rapper ou um jogador de basquetebol?
Ve istersen sana basketbol öğretebilirim.
E vou sempre ganhar-te no campo.
Basketbol, futbol, herhangi bir oyun.
Jogos de basquetebol, jogos de futebol, qualquer jogo.
Çünkü aklımda sadece seks ve basketbol yok.
Porque sexo e basquete não são as únicas coisa em minha cabeça.
Şurdaki potaları sökülmüş basketbol sahasını görüyor musunuz?
Então vocês vêm o seu campo de basquete sem alegria?
Kayak Kulübü'nün, Mammoth Gölleri'ne yapacağı gezi, Taft Lisesi'ndeki basketbol turnuvası ve tabii ki, kazananın mezuniyet sonrasında tam burs elde edeceği, Los Angeles Film Okulu'nun düzenlediği kısa film yarışması.
Há a viagem do Clube de Ski, a Mammoth Lakes, o torneio de basquetebol na Escola Secundária de Taft, e, claro, o concurso das curtas férias das Escolas de Los Angeles. O vencedor ganha uma bolsa completa, após completar o Secundário.
Oynamak istersen, daha sonra basketbol oynayacağız.
Há um jogo mais logo, queres jogar?
Sen hiç basketbol maçına gittin mi?
Já foste a um jogo de basquetebol?
Bu Cuma Daniel'in ilk basketbol maçına çıkacağını hatırlatmak için aramıştım.
Bem, só estou a ligar para te lembrar... que o Daniel tem o primeiro jogo de basquete esta Sexta-feira.
Hey, Chuck, Larry. Her salı 6'da basketbol maçı yapıyoruz.
Chuck, Larry, temos um jogo de basquetebol todas as terças à noite.
Şu hıyartolar onlarla basketbol oynamana bile izin vermiyor.
Que aqueles Guidos não te tenham deixado jogar basquetebol com eles.
Sportta ise "Kugurarlar" LA'dan basketbol şampionluğunu kazandılar 16 puanla
A Bolsa subiu 12 pontos e, nos desportos, os L.A. Cougars ganharam o campeonato por 16 pontos.
Okulda basketbol takımındayım.
Mas são os ténis com que jogo basquete na minha escola.
- Bu da basketbol ceketi mi?
E este blusão, também é para jogar basquete?
Arkada basketbol sahamız var, günde iki öğün yemek veriyorlar ve bu salak giysileri sadece işte giymek zorundayız.
Temos um campo de basquetebol, duas refeições à borla por dia e só temos de usar esta farda estúpida em serviço.
Troy'un basketbol oynayışını izledim.
Já vi o Troy jogar basquetebol.
Biliyor musun, bizim üniversitede harika bir basketbol programı var. Ayrıca harika bir burs programı da var.
Lá na universidade temos um programa de basquetebol e também um programa para bolsas escolares excelente.
Basketbol ve golf Troy'un sadece görünen yüzü baba.
O basquetebol e o golfe não são tudo o que o Troy sabe fazer, papá.
Bana söylenene göre basketbol sırt numaran buymuş.
O mesmo número do teu equipamento de basquetebol, ouvi dizer.
Basketbol sahasını yıktırıp yerine buz pateni sahası yaptırıyor.
Ela está a desmanchar o campo de basquete para o transformar num campo de patinagem.
Her Pazar, Batı Hollywood Parkı'nda lezbiyenlerin toplandığı basketbol maçı var.
Ao domingo, há basquetebol improvisado para lésbicas, no West Hollywood Park.
Belki basketbol.
Uma bolinha...
Hâlâ şu basketbol seyahati için kızgınsın, değil mi?
Você ainda está brava por causa da viagem de basquete?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]