Beau traduction Portugais
766 traduction parallèle
Gel buraya, Beau!
Anda, Beau.
Hadi gel, Beau.
Vamos Beau.
Belki küçük Beau da olmayacaktı.
E talvez não tivéssemos o pequeno Beau.
- Merhaba, Beau.
- Olá, Beau.
Her zaman gidemeyiz, Beau. Ne kadar istesek de.
Nem sempre podemos ir, por mais que queiramos.
Bana Montreal'li Beau Brummell diyorlar.
Chamam-me o Belo Brummell de Montreal.
Beau!
Beau!
Buraya gel Beau!
Vem cá, Beau.
Beau, haydi gelsene!
Anda, Beau!
Beau?
Beau?
Sonunda, buldum seni, Beau?
Finalmente encontrei-te, não foi, Beau?
Beau, senin için endişeleniyordum.
- Estava tão preocupada contigo. - Viva, Belle.
Neden biliyor musun? Bayan Belle'nin ona Beau dediğini duydum ve Bay Max ona Bennet dedi.
Miss Belle chama-o de Beau e o Sr. Max chama-o Bennet.
Evlat! Şaka yapıyorsun, Siringo. Max De Winton'ın Bennet'ın Haydutları ile işbirliği yaptığını kanıtlayabilirim,... ve Beau'yu yakalayabirim.
Posso provar que Max De Winton trabalha com o Salteadores de Bennet e capturar o Beau.
Eve hoşgeldin, Beau.
Bem-vindo a casa, Beau.
Ben, çok düşündüm, Beau.
- Estive a pensar, Beau.
Arkadaşın Beau, bunda heyecanlanacak bir şey bulamaz.
É bom que o Beau não descubra, se as coisas ficarem animadas.
Artık "büyük adam" ı oynamayı bırak, Beau,... dünyadaki tek insan sen değilsin.
Está bem, tu é que mandas, Beau. Mas não és o único homem no mundo.
Yine de, umalım ki parmağını bile kıpırdatmak zorunda kalamasın.
Contudo, não deverá ser necessário Beau levantar um dedo sequer.
Ama şimdi beraberiz Beau, şimdi çok daha kolay olacak.
Mas agora estamos juntos, Beau, por isso será mais fácil.
Beau, ortalığı ayağa kaldıran bir Meksikalı'yı durdurmak için çok fazla gönüllü olmadı.
Beau não foi capaz ou não quis impedir um mexicano de dar o alarme.
Beau, bunu asla yapmaz. Bundan eminim.
Beau não faria isso, sei-o bem.
Beau'yu görmek istiyorum,... ne yaptığı umrumda değil.
- Quero ver o Beau, não importa o que ele fez. Quero dizer-lhe que o amo.
Bu, Beau!
É o Beau!
Çabuk ol! Beau!
Beau!
Yanılıyor muyum? Dinle, Beau, dünyada sadece bir tür doğru vardır.
Escuta, Beau, só existe um tipo de certeza no mundo.
Eğer yeterince büyük ve güçlüysen, kendi doğrunu yaratabilirsin.
Aquela que fazes para ti, se fores suficiente grande e suficiente forte. Somos Ambos fortes, Beau.
Biz birlikte güçlüyüz, Beau! Sen ve ben batının en iyi adamlarını,... bir araya toplayabiliriz.
Nós os dois juntos podemos recrutar os melhores homens do Oeste.
Bir çok fikrim vardı bir çok planım vardı.
Eu tinha tantas ideias... Tantos planos, Beau. Grandiosos...
Orada kimse yok Beau Amca.
Lá atrás não está ninguém, Tio Beau.
- Beau'yu öldürüp bankayı soydular.
- Mataram o tio Beau, roubaram o banco.
Yaptığım en çığır açıcı konsept bu oldu.
Beau, é o conceito mais revolucionário que já inventei.
- Beau, bu seni ölümsüz yapacak!
Oiça, Beau. Este projecto pode dar-lhe a imortalidade.
- Beau Williamson buradaydı.
- O Beau Williamson esteve cá...
- Bayan Beau Williamson mu?
- Sr.ª Beau Williamson?
Beau sekiz haftadır Avrupa'daydı. Bir iş için bir günlüğüne döndü, sonra tekrar gitmiş olmalı.
Talvez por o Beau ter estado fora do país durante 8 semanas, ter voltado durante um dia para tratar de negócios e depois, ter partido outra vez.
Beau hakkında bildiklerimi o küçük hanım asla bilemez.
Aí mesmo. Sei mais sobre o Beau Williamson do que ela saberá em toda a sua vida.
Beau öyle bir yere geldi ki, daha genç bir kadın istediğini sandı. - Bu da çoğundan iyi birisi.
O Beau achou que precisava de uma mulher mais nova e ela é melhor do que a maioria.
- Beau Williamson'un arabasını bulmuşlar...
Encontraram o carro do Beau Williamson. - Vê?
Beau kayıp ; herkese vız geliyor!
Não percebem? O Beau desapareceu e ninguém quer saber!
Beau böyle bir şeye nakit para yatıracak biri değil.
Não estou a ver o Beau a abrir os cordões à bolsa para uma coisa dessas.
- Kim? Beau Williamson.
- O Beau Williamson.
Hâlâ Beau Williamson'un kaybolması olayını inceliyorum.
Vim cá porque ainda estou a investigar o desaparecimento de Beau Williamson.
Senin yatakta olman lazım.
Beau, devias estar na cama.
Tabi, Beau.
Claro, Beau.
Beau, bunu neden yaptın?
Beau, o que te levou a fazer isto?
Beau,... harika harika...
Grandiosos...
Beau, git! Git.
Vai, Beau!
Sana da iyi şanslar, Beau!
Boa sorte para ti, Beau!
Beau, aklıma geldi.
Beau, tenho uma ideia.
Merhaba, Beau.
Olá, Beau.